Giresun Kadın Platformu, Nuri Çamur isimli erkek tarafından öldürülen kadınlar için bir araya geldi

Giresun Kadın Platformu, Dilek Çamur, Ayşe Kılıç ve Damla Çubukçu'nun Nuri Çamur isimli erkek tarafından öldürülmesine ilişkin basın açıklaması yaptı. Platform tarafından yapılan açıklamada İranlı Mahsa Amini'nin ölümünün ardından başlayan protestolara da selam gönderilerek "Bizler  tüm kadınların bedenlerinin hakkında özgürce söz söyleyeceği, özgürce hareket edeceği güne kadar susmayacağız" ifadelerine yer verildi.

Giresun Kadın Platformu, 23 Eylül günü Giresun'un Espiye ilçesinde Nuri Çamur isimli erkeğin boşanma aşamasında olduğu Dilek Çamur ile baldızı Ayşe Kılıç ve kayınbiraderinin eşi Damla Çubukçu’yu vurarak öldürmesine ilişkin açıklama yapmak üzere bir araya geldi.

Giresun Atatürk Meydanı'nda açıklama yapan platform, son sekiz ayda Giresun’da işlenen dört kadın cinayeti vakasında altı kadının öldürüldüğünü bildirdi.

Türkiye'de 2022 yılının ilk 9 ayı henüz bitmeden 290 kadının öldürüldüğü bilgisi verilen açıklamada, kadınların; evli ya da sevgili oldukları erkekler tarafından öldürüldüğünü söylendi.

İran'da saçının bir kısmı gözüktüğü gerekçesiyle ahlak polisi tarafından gözaltına alındığı sırada kötü muameleye maruz kaldığı iddialarının ardından komaya girerek hayatını kaybeden 22 yaşındaki Mahsa Amini'nin ölümüyle başlayan protestolara da değinilen açıklamada "Dünyanın her yerinde şiddete açık hale gelen kadınların birlikte hareket edebilmesi en büyük gücümüz ve öz savunmamız. Bizler tüm kadınların bedenlerinin hakkında özgürce söz söyleyeceği ,özgürce hareket edeceği güne kadar susmayacağız" ifadelerine yer verildi.

Açıklamada şunlar kaydedildi:

"Daha doğduğumuz andan itibaren babamız, ağabeyimizle başlayan erkek şiddeti sevgili, koca, siyaset hatta Diyanetin açıklamalarıyla devam ediyor. Erkek egemen bir iklimde yaşayan kadınların kendi bedenleri, seçimleri hakkında konuşmasına dahi izin verilmiyor.

Kadınlar her gün toplumsal tanıklığımız huzurunda katlediliyorlar. Her kadın cinayeti ya da şiddet vakasından sonra toplum olarak meseleye birkaç gün duyarlılık gösterip sonrasında unutarak yaşamaya devam ettiğimizi sanıyoruz. Ama her birimiz her şiddet, cinayet ve istismar vakasında örseleniyor toplumsal travma altında bu şiddetten nasipleniyoruz.

İstanbul Sözleşmesinden bir gece aniden çıkışımız, 6284 sayılı kanunu uygulamayışınız bu katillere cesaret veriyor. Yeniden, yeniden erkek şiddetini üretiyor. Her konuştuğunuzda bizler katlediliyoruz. Bizler şiddetle terbiye edilmeye çalışılan hayatlarımıza, bedenimize, emeğimize, arzularımıza, hayallerimize sahip çıkmak için buradayız. Yaşamak istiyoruz demek için, kadın katillerine, çocuk istismarına, nefret cinayetlerine dur demek için buradayız. Akan kanıyla failinin adını yazdıran şiddetinize tahammülümüz yok. Suskun, yalnız ve çaresiz değiliz.

'KATLEDİLEN KADINLAR İSYANIMIZDIR'

Biz kadınlar idamın, hadımın çözüm olmadığını yaşam hakkımızın fetvalarla kutsanarak bizden alınmaya çalışıldığının farkındayız ve kimsenin emaneti değiliz namusumuzu korumak kimsenin haddine değildir. Namus da bizimdir can da ve katledilen her kadın isyanımızdır. Bunun tersini yapmaya çalışarak biz kadınları, çocukları, transları zayıf, korumaya muhtaç göstererek ortaya çıkardığınız şey tam da şiddetin kendisidir. Medyada yer alan haberler şiddet içerikli yayınlar, çocuklara yönelik istismar bütün bu yaşananları besleyen ve toplumca namus kavramını kadınlara çocuklara hatta kız çocuklarına yükleyen toplumun eril zihniyetidir. Her gün 4 kadın öldürülürken engel olamayıp kayıt altına alanları da yaratan bu toplumdur medyada yeteri kadar yer almayınca ismi hiç duyulmayan kadınların öldürülmelerine sebepte bu toplumdur. Evde, sokakta, otobüste, çarşıda, pazarda, hastanede her yerde bu şiddetin bedelini kadınlara ödeten bu zihniyete karşı susmayacağız, boyun eğmeyeceğiz yas tutmayacağız isyan etmeye, durdurana kadar sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz.

Nafaka hakkını aleyhimize işlemeye çalışanların, İstanbul Sözleşmesi'ni fesh edenlerin istediklerinin ne olduğunu biliyoruz. Bu yüzden her yıl 400 kadının öldürüldüğü bir ülkede şiddeti önleyen yasaların uygulanması şarttır. Çocuk tacizcilerinin kol gezdiği, cinayetin değil boşanmanın engellendiği, ailenin değil şiddetin yıkılması gerektiğini öngören İstanbul sözleşmesi kadınların güvencesiydi. Mevcut yasalar uygulanmazken, katillere iyi hal indirimi verilirken idam, hadım gibi sahte çözümler isteniyor.

Biz kadınlar, ölüm tehditleri altında yaşıyoruz. Sokakta kahkaha attık diye, o saatte oradaydık diye, mini etek giydik diye, boşanmak istedik diye her gün ama her gün erkekler tarafından öldürülüyoruz. Biz her gün erkekler tarafından öldürülürken kadın düşmanı politikalar daha da artıyor. 6284 sayılı yasayı uygulamayanlar kadın cinayetlerinin ortağıdır. Diyanet işleri başkanı çıkıp açıklama yapıyor. Kadınların hakları , canı bize emanet diye biz kimsenin emaneti değiliz, kimsenin baş tacı değiliz, kimsenin anası, bacısı, eşi namusu değiliz olmayacağız da.

'ERKEKLER CEZASIZLIKLA ÖDÜLLENDİRİLİYOR'

İran’da Mahsa Amini adlı bir kadının saçlarını devletin istediği gibi örtmemesi yüzünden uğradığı şiddet sonrası ölümü tüm dünyanın gözleri önüne serildi. İran’ da binlerce kişi sokaklara dökülüp bu cinayeti protesto edip, haklarını savunmaya, erkek adalete karşı direnmeye başladılar. Ancak protestolar sırasında da kadınlar, erkek egemen devlet tarafından öldürülmeye devam ediyor.

Kadınlar, başörtüsünü ve İslam şeriat rejimini istemediklerini ilan ediyorlar. Rejimin askerleri pervasızca ateş açmasına rağmen süren direniş ve cesaret bize ilham veriyor. İran’da şeriat yasaları kadınların zulüm içinde yaşamasına, yaşamlarına ket vurulmasına neden oldu. İdam edilen kadınlar var. Kadınlar bugün bu direnişi, her türlü cezayı göze alarak yapıyorlar. Türkiye’de de din meselesinin bir iktidar aracına dönüştüğünü, kadınların hayatını daraltan yerde durduğunu görüyoruz. Hayatlarımıza dönük bir takım yasalar ve İstanbul Sözleşmesi gibi kazanımlarımıza saldırılar var. Bütün bunları okuduğumuzda Türkiye’de de ‘demokrasi’ makyajı altında aynı anlayışın devam ettiğini görüyoruz. Cinayet işleyen erkekler gerçek anlamda cezalandırılmıyor, cezasızlıkla ödüllendiriliyor.

Dünyanın her yerinde şiddete açık hale gelen kadınların birlikte hareket edebilmesi en büyük gücümüz ve öz savunmamız.”Bizler tüm kadınların bedenlerinin hakkında özgürce söz söyleyeceği ,özgürce hareket edeceği güne kadar susmayacağız"

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Siz misiniz tek adamın kararına itiraz eden? Baskı ve emek sömürüsü iç içe 1 Mayıs’a giderken: Eşit ve güvenceli hayat istiyoruz Kadın - yaşlılık - sınıf mücadelesi: Kesişen yollarımız ‘Önce yaraladılar sonra saldırdılar’