‘İktidardaki kötülüğü göndermeye odaklandık’

Almanya’da gerçekleştirilen “Yasakların Gölgesinde Demokrasi Mücadelesi” panellerinde konuşan Canan Kaftancıoğlu, yüreğinde iyiliği hisseden eşitliğe, özgürlük ve adalete inanan herkesin mücadeleye omuz verdiğinde iktidarın değişeceğine inandığını söyledi. Kaftancıoğlu, Ekrem İmamoğlu’nun seçim öncesinde 15 kenti kapsayan Anadolu turuyla ilgili soruyu yanıtlarken, “Hepimizin ortak sorunu iktidardaki kötülük. Hiç bir endişeniz olmasın. Ekrem Başkan CHP’nin kıymetli bir evladı. Partimizdeki bütün arkadaşlarımız gibi o da hep birlikte süreci, nerede bulunmamız gerekiyorsa oralarda bulunarak yürütüyoruz” dedi.

GÜRSEL KÖKSAL – KAZIM DOĞAN

Almanya’nın Giessen ve Frankfurt kentlerinde “Yasakların gölgesinde demokrasi mücadelesi” başlığı altında düzenlenen panellere katılan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Anadolu turu da dahil olmak üzere tüm çalışmaların partinin bilgisi dahilinde olduğunu belirterek, “Hepimiz iktidardaki kötülüğü göndermeye odaklanmış durumdayız” diye konuştu. Kaftancıoğlu, ortak cumhurbaşkanı adayının kim olacağına dair soruyu yanıtlarken de Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı tarifine uyan tek bir insan tanıdığını ifade ederek, adını vermeden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu işaret etti ve “Geliyor gelmekte olan” dedi.

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun (AABF) Hessen Temsilciliği’nin Türkiye’deki seçimler dolayısıyla planladığı bir dizi etkinlik arasında yer alan panellere Kaftancıoğlu ile birlikte Emek Partisi (EMEP) eski Genel Başkanı ve Genel Yönetim Kurulu üyesi Levent Tüzel, AABF Hessen Bölge Başkanı İhsan Dilber ve CHP Frankfurt Birlik Başkanı Ali Ercan yer aldılar. Sol Parti (Die Linke) Hessen Milletvekili Saadet Sönmez’in yönettiği progragramların dinleti bölümlerinde de Tolga Sağ, Tunay Tokyay ile Erkan Akalın sahne aldı.

ADALETE İNANAN HERKES OMUZ VERİRSE OLUR

İkinci panel, Türkiye’deki yerel seçimler öncesinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olan Ekrem İmamoğlu’na destek vermek amacıyla Frankfurt ve çevresindeki demokratik kitle örgütü ve girişimlerin desteğiyle “Her şey güzel olacak” adı altında gerçekleştirilen etkinlikle aynı salonda oldu. Kelkheim’daki Cansu Düğün Salonu’ndaki paneli, Haziran 2019’daki etkinlikte olduğu gibi 500-600 kişilik, coşkulu bir kalabalık izledi.

Kendisinin “İktidardaki kötülük” diye tarif ettiği AKP hükümetinin 85 milyon insanı yoksullaştırdığını, yaptıkları kötülüklerde de sınır tanımadığını savunan Kaftancıoğlu, panelde “Yüreğinde iyiliği hisseden, kim olursa olsun eşitlik, özgürlük ve adalete herkes için inanmış ve bunu yaşamında da gösteren, toplumda herkesin, tanımadığı bir çocuğun mağdur olduğunda kendisini mutsuz hisseden herkes bu mücadeleye omuz verdiğinde iktidardaki kötülüğün gideceğini biliyoruz. Önümüzdeki seçimler sadece bir iktidar değişikliği olmayacak. 14 Mayıs’ta olacağı söylenen seçim, kolonları çatlatılmış, çökertilmiş olan devleti, yıkmak istedikleri Cumhuriyeti kurtarıp güzel memleketimizin gelecek yüzyılını yeni bir bakışla değiştirme tercihi olacak. Bir tarafta iktidardaki hiçbir akıl, ahlak, etik insanı insan yapan hiçbir özelliğin olmadığı kötülük var. Tepede bir adam var, söylediği her şey kanun sayılıyor. Hukukun hiç olmadığı bir durum. Diğer tarafta da ülkede yeniden demokrasiyi, eşitliği, özgürlüğü, liyakati egemen kılmak için, gençlerimizin, insanlarımızın insanca yaşayabileceği bir gelecek için mücadele eden sizler varsınız, bizler varız” diye konuştu.

Canan Kaftancıoğlu

BİRAZ DA İĞNEYİ KENDİMİZE BATIRALIM

Tüm olumsuz gelişmelere rağmen AKP’nin neden tercih edildiğini sorgulayan Kaftancıoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“CHP İl Başkanı olarak söylüyorum. Biraz da iğneyi kendimize batırmamız lazım. İktidardaki kötülük, on yıldır kadınların, gençlerin, emekçilerin, azınlıkların her kesimi kan kusturarak iktidara gelebiliyorsa, mutlaka bizlerin de eksik bıraktığı ve yanlış yaptığı birşey oldu. Siyaset toplumdan rıza almakla olur. Demek ki biz geçmişte vatandaşla, toplumla buluşmada göz göze sahici şekilde, o toplum için ne yapacağımızı anlatmakta eksik kalmışız ki iktidardaki kötülük şu an devam ediyor. Geçmişi görüp yarını doğru planlayanlar sonuç alır. Biz yarın neyi başaracağız. Ne yapmak istediğimize inanacağız. Mış gibi değil. Bunun bir memleket meselesi olduğunu sadece söylemeyeceğiz, hissedeceğiz. Hissetmek de yetmiyor, gerekliliklerini yapacağız. Kimliklerimiz, yaşam tarzımız, inancımız farklı olabilir. Fikirlerimiz de farklı olabilir. ‘Akıl, ahlak ve adalet’ diye tarif ettiğim o şemsiyenin altında, ‘üzümün sapı, armudun çöpü’ demeden buluşacağız. Hanelere giderek, sahici ve samimi bir şekilde ‘Bu memleketin sorunlarını çözebilmek için eğitimi, dış politikası, ekonomi sorununu çözebilmek için senin istediğin partiye oy verme hakkın var’ diyeceğiz. O sorunları nasıl çözeceğimizi anlatacağız. Demokrasi geldiğinde bu memlekette nasıl insanca, daha özgür, daha eşit, daha zenginleşerek yaşayabileceğimizi biliyoruz.”

EKSTRA KAYNAK YARATILMASA BİLE SORUNLAR ÇÖZÜLÜR

Kaftancıoğlu memleketin çok sorunu olduğunu, ancak çözülmeyecek bir sorun olmadığını söyledi. Kaynakların doğru kullanılması halinde bazı sorunların kısa sürede çözebileceğini anlattı, iktidar değiştikten altı ay sonra vatandaşların “ben şimdi daha iyiyim” diyeceğini, bir yıl sonrasında ise geleceğe dair planlar yapmaya başlayacağını savundu. İki yıl sonra da gelişmiş ülkelerin pazarı konumunda olan Türkiye’nin gelişmiş devletlerle rekabet edebilecek duruma geleceğini söyledi. Kaftancıoğlu, “Türkiye’de bir tarafta gittikçe yükselen, aşırılığa kaçan bir siyaset var. Eskiden halk buna karşılık veriyordu. Sandıkta da oy veriyordu. Diğer tarafta da altılı masa ile daha çok vücut bulan, bütün demokrasi güçlerinin farklı ittifaklarda yan yana geldiği ortaklaşa makul bir siyaset anlayışı var. Türkiye şu anda demokrasinin karşısında olanlar ve demokrasiyi savunanlar olarak iki cepheye ayrılmış durumda. Artık kutuplaşmayı toplumun hiçbir kesimi istemediği için makul siyaset ilgi görüyor. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmaya çok çok yakınız. Tek adamı gönderecek örgütlü mücadeledir” dedi.

Kaftancıoğlu, kendisine yöneltilen cumhurbaşkanı adayı, CHP’nin ve altılı masanın durumu, ulusalcılık, HDP’ye ve diğer sol ittifaklara bakış konularındaki soruları da yanıtladı.

“Türkiye’de sol, sosyalist partiler, emek eksenli siyaset yapan yapılarla bir ittifak kurulsa ben Canan olarak hepinizden daha mutlu olurum” diyen Kaftancıoğlu’nun bu sorulara yönelik yanıtlarının bir bölümü şöyle:

“Bizim Ekrem başkanla çok önemli ortak bir sorunumuz var. İktidardaki kötülük sorunu. Ekrem Başkanım da Anadolu’ya gidişini yandaş basının aktardığı gibi algılamayalım lütfen. Bunlar tamamen partisinin, bizlerin bilgisi dahilinde. Altılı masayı kavga ettirmeye çalışıyorlardı. Baktılar altılı masayı kavga ettiremediler. ‘Ne yapar, ne ederiz Canan Başkan’la, Ekrem Başkanı kavga ettiririz de burayı çökertiriz’ diyorlar. Dolayısıyla hiç bir endişeniz olmasın. Ekrem Başkan da Cumhuriyet Halk Partisi’nin kıymetli bir evladı, İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanımız. Partimizdeki diğer bütün arkadaşlar gibi onunla da birlikte bu süreci, nerede bulunmamız gerekiyorsa oralarda bulunarak yürüteceğiz. Yandaş basının bizleri kavga ettirmek için ortaya attıklarına ne ben prim veririm, ne Ekrem Başkan, ne de partimiz. Bunları neden yaptıklarını söyleyelim: Çünkü çok korkuyorlar. Ama korksunlar. Çünkü korkmalarını gerektirecek kadar suçlular. Bizi ise asla korkutamazlar. Çünkü bizim arkamıza bakıp da korkacağımız, utanacağımız, saklayacağımız hiç bir şey yok. Bizler, bizler derken bizim gibi düşünenler, sizler yani, sakin, sağduyulu, kararlı şekilde vatandaşla buluşmaya ve iktidardaki kötülüğü göndermeye odaklanmış bulunuyoruz.

“BENİM GİBİ KENDİNİ SOSYALİST OLARAK TARİF EDEN DE OLUR!”

“Cumhuriyet Halk Partisi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığıyla birlikte, tam da olması gerektiği gibi, halkın partisi olma yönünde çok büyük adımlar attı. Altı okla ilkeleri belirlenmiş, programı yazılmış ve 100’ncü yılına yaklaşan Cumhuriyet Halk Partisi, genel başkanıyla halkın partisi olarak tam da ilkelerine yanaşan ve yaraşan bir şekilde ilerliyor. O ilkelerine uygun davranıyor. Dolayısıyla sunu unutmayın: CHP sosyal demokrat bir kitle partisidir. Bu ne demek? Sol yelpazenin her kesiminden kişiler Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyaset yapabilir. Partimizin zenginliği de budur. Bazılarını dışarıdan bakıp, anlamıyor, ‘bunlar kavga mı ediyorlar?’ diye soruyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi’nde sosyal demokratı da olur, benim gibi kendisini sosyalist olarak tarif eden de olur, kendisini ulusalcı olarak tarif eden de olur. Partimizin oklarından biri milliyetçiliktir, kendisini milliyetçi olarak tarif eden olur… Dolayısıyla bunlardan herhangi birinin olmamasıdır garip olan. Cumhuriyet Halk Partisi’nin ulusalcı yapısı yoktur, onu lideriyle, programıyla, ilkeleriyle tarif edebilirsiniz. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nin ulusalcıları da vardır, ama ‘ulusalcı yapısı’ diye bir şey yoktur. Her biri saygındır, kıymetlidir. O fikirlerin birlikte çalışması zaten partiyi güçlendirir.

BU SEÇİM BİR REFERANDUM

Emek Partisi (EMEP) eski Genel Başkanı ve GYK üyesi Levent Tüzel de konuşmasına geçmiş yıllarda ocak ayında öldürülen gazetecileri, Metin Göktepe, Hrant Dink, Uğur Mumcu’yu saygıyla anarak başladı, ardından da “Bugün hem burada, hem de başka yerlerde anılanlar da var” diyerek, 102 yıl önce Anadolu’ya sosyalizmi getirmek için yola koyulan ve bu yolda katledilen Mustafa Suphi’yle arkadaşlarını hatırlattı, “Ulus devlet yaratmayı hedefleyen İttihatçıların katlettiği o değerli komünistler, ülkemizde işçi sınıfının, emekçilerin gelişmesi için, gelişmesi, iktidara yürümeleri için ilk temelleri atanlardı. Onları saygıyla, sevgiyle anıyoruz” dedi.

Levent Tüzel

Cumhuriyet’in birinci yüzyılında Türkiye’nin emekçiler, Kürtler, Aleviler ve diğer azınlıkların özgürce yaşadığı bir ülke olmadığını belirten Tüzel, “Dileğimiz halkların eşit, insanca yaşadığı, adil bir paylaşımın, herkesin emeğinin hakkının aldığı, bir ülkeye dönüştürmek. Seçimler bir dönüm noktası. Hem ülkemiz, hem de sizler ve dünya halkları için kritik önemde. Çünkü bir diktatörlük rejiminin bir başkanlık despotizminin hiçbir hak hukuk tanımayan otoriter bir rejimin devam edip etmeyeceği anlamında önemli bir seçim. 2016 yılındaki darbe girişiminden sonra adeta şaşkınlığa uğratılan milyonların da bir değişim isteği. Aynı zamanda bir referandum. Daha kötü şartlarda, ülke kaynaklarının talan edildiği, halkın cebinden alınıp sermaye sınıfına, yandaşlara, çıkar çevrelerine, çetelere, tarikatlara mı aktarılacak yoksa emekçilerin var ettiği bu zenginlikler adil, hakça, insanca paylaşılacağı bir dönem mi başlatılacak? Bu değişim isteği nedeniyle Erdoğan ve ortakları artık eskisi gibi yönetemedikleri için var güçleri seçimi etkilemek için olmadık numaralar, tertipler yapma peşindeler. AKP bloku inişte. İktidar zorda olduğu için seçim ekonomisi yapıyor. İşçiler Erdoğan’ın grev yasağını tanımayıp istediğini aldı. Bunu diğer işçiler takip edecek” diye konuştu.

Türkiye’de Erdoğan rejimine karşı var olan çeşitli ittifaklara da değinen Tüzel sözlerini şöyle sürdürdü:

“Mesele demokrasi safında olanların cumhurbaşkanı adaylığı konusunda da ortak hareket edip, etmeyeceği. Çünkü ortak hareketi sağlayabilirsek Erdoğan’ı göndermek, rejimi sonlandırmak çok daha mümkün olacak. Risk var mı, var. Evet halkın desteğini kaybetti, ancak dizginleri sıkı tutmak, seçimlerde halkın iradesinin sandıklardan çıkması için hem çalışmak, hem de bu çalışmayı örgütlü bir güce dönüştürmemiz ve tabii ki adayı da tekleştirerek. Ortak adayın çıkmasını sağlamamız gerekiyor. Emek Partisi olarak biz bu konudaki görüşlerimizi 20 Ocak’ta kamuoyuna duyurduk: Demokrasi güçleri olarak bir araya gelmek, mücadeleyi yükseltmek ve bu rejimin sonlanması için elimizden geleni yapmak. Burada iki partinin temsilcisi olarak buradayız. Farklı ideolojik, politik yaklaşımlarımız var. Ama bugün saptadığımız, ortaklaştığımız nokta demokrasi görevleri ve demokratikleşme. Yeni bir cumhuriyetin inşasında bu açıdan yapacaklarımızda ortaklaşma. Elimizde çokça güç var. Milyonlar bu değişimi istiyor. Halk için ekonomi, halk için demokrasi mücadelesinde önümüzdeki zor süreçte sizlerin de desteği ve katılımıyla çalışacağız. Birleşerek kazanacağız.”

TÜRKİYE’YE ALEVİ BİR CUMHURBAŞKANI GEREKLİ

AABF Hessen Bölge Temsilcisi İhsan Dilber, Alevilerin Cumhuriyetin birinci yüzyılında Sivas, Maraş gibi pek çok katliama maruz kaldığına dikkat çekti. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında herkes için eşit yurttaşlık olmasını istediklerini kaydeden Dilber, “Türkiye’ye artık bir Alevi cumhurbaşkanı gerekli” dedi.

CHP Hessen Birlik Başkanı Ali Ercan ise, 145 bin seçmen olduğu Hessen eyaletinde bundan önceki seçimlerde yaklaşık 75 bin kişinin sandığa gitmediğini belirtti. Ercan, herkesin cumhurbaşkanlığı seçimleri için vatandaşın adres sorgulaması yaparak, yurtdışında oy kullanabilecek seçmen olarak kayıtlı, olup olmadıklarını tespit etmeleri, değilse konsolosluklara giderek gerekli işlemleri yaptırmalarının çok önemli olduğunu belirti. Hem seçim öncesinde, hem de seçim sürecinde yurtdışındaki vatandaşları, buralardaki demokratik kitle örgütlenmeleri aracılığıyla bilgilendirmeye devam edeceklerini belirten Ercan, Türkiye’deki seçimin tarihinin 14 mayıs olarak kesinleşmesi halinde, olması halinde, yurtdışındaki seçimlerin (konsolosluklarda ve sınır kapılarında) 27 nisan ile 9 mayıs arasında olabileceğini hatırlattı.

Sol Parti Milletvekili Saadet Sönmez’in yönettiği panelden sonra da müzisyenler Tolga Sağ, Tunay Tokyay ile Erkan Akalın, önce tek başına, daha sonra da birlikte verdikleri konserle, uzun süren panelin ardından dinleyicilere renkli bir dinlenme şansı verdi. Cansu Düğün Salonu’ndaki etkinlik, özellikle kadın dinleyicilerin katıldığı halaylarla noktalandı.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisi açıklandı Hırvatistan’da halk genel seçim için sandığa gitti Frankfurt'ta BirGün'e görkemli kutlama AB'den gençler ücretsiz tren yolculuğu: Türkler de başvurabiliyor Batı’da savaş yorgunluğu: Biden-Scholz Planı