İpler kopmadan manevra başladı

AKP’nin dış politikadaki manevraları sürerken emekli büyükelçi Selim Kuneralp, ABD’nin çoktan Türkiye’ye karşı alternatifler hazırladığını söyledi. Kuneralp’e göre Rusya ile çakışan çıkarlar da bu “u dönüşleri”ni hızlandırdı. Ukrayna krizinde Batı’nın yanında saf tutan Ankara ile ipler kopabilir.

İbrahim VARLI

Batı ve bölge ülkeleriyle ilişkilerde “U dönüşleri” yapan Saray rejimi ABD ile de yeni bir başlangıç peşinde. Emekli büyükelçi Selim Kuneralp ile iktidarın manevralarını ve ABD-Rusya denklemindeki pozisyonunu ele aldık.

Kuneralp’in değerlendirmeleri şöyle:

'ABD İLE YENİ BİR SAYFA AÇMAK KOLAY DEĞİL'

ABD ile ilişkilerde yeni bir dönem, kararlı bir irade olursa her zaman mümkün. Zaten son dönemlerde Türkiye tarafından tekrar Batı’ya dönüş hissini veren gelişmeler yaşanıyor. ABD Başkanı Joe Biden’ın Ermeni soykırımını kabul etmesine gösterilmeyen tepki bunun ilk mesajıydı. Türk dışpolitikasının hedeflerinden birisi bu tür durumları engellemek. Soykırımı tanıyanlara çok çok sert tepki gösterilirdi. Ancak Amerika’yla bu olmadı. Türkiye’den hiçbir tepki gelmedi, kıyamet kopmadı! Bu anlamlı bir mesajdı. Yeni bir başkan var, yeni bir sayfa açalım iradesinin bir göstergesiydi. Ancak ABD ile yeni bir sayfa açmak kolay değil. Birçok sorun var.

'WASHINGTON ÇOKTAN ALTERNATİFİ HAZIRLADI'

ABD ile temel sorun güvensizlik. Karşılıklı bir güvensizlik iklimi var. Bu yüzden de ABD ve Türkiye birbirinden uzaklaşmaya başladı. ABD, bölgede kendisine alternatifler aramaya başladı. Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Irak, Ürdün’de üsler, tesisler kurmaya başladı. Doğu Avrupa’da da var, Balkanlar’da da var, hatta hatta Kıbrıs’a bile göz kırpıyorlar. İngiliz üslerini kullanabilir. Bu aralar pek söylenmiyor ama ABD ile çıkan her krizde ‘’İncirlik Üssünü Kapatalım’’ deniyordu. Uzun süredir İncirlik’in adı dahi geçmiyor. İncirlik’e, Türkiye’ye alternatifler aramaya başladı. Buldu da. İncirlik bir hava üssü, 60’lı yılların teknolojisi artık yok. Teknolojinin değişmesiyle İncirlik’in önemi azalmış olabilir. Hava üssünü bir yere taşımak son derece kolay. Bana söylenen şu; “Bir şey olsa, ABD 24 saat içerisinde orayı boşaltabilecek konumdaymış.” Özetle alternatifler bol. Alternatiflere gittiği zaman ABD’nin gözünde Türkiye’nin stratejik önemi de azalıyor. Biz kendimizi hep vazgeçilmez görürüz.


Emekli büyükelçi Selim Kuneralp

'TEK ADAM REJİMİNİN YANILSAMASI'

ABD ile yaşanılan sorunlar hayli fazla. Üstelik sorunlar azalacağına her gün biraz daha artıyor. F-35’ler, S-400’ler, F-16’ların modernizasyonu vs. Buna Suriye’yi, PYD’yi, Halk Bank’ı ve şimdi de Sezgin Baran Korkmaz’ı ekleyebiliriz. Korkmaz, ABD’ye gönderilirse baş ağrısı yaratabilir. Ağzını açmaya başladığı zaman para aklama işlerinin Türkiye’de nasıl yürüdüğünü anlatabilir. ABD’de bu askeri sorunların çözümü Kongre’den geçiyor. Kongre’de eskiden bizim dayanabileceğimiz lobiler vardı. Yahudi lobisi, Türkiye’nin önemine inanan lobiler vardı. Onlar sayesinde ilişkilerin rayında kalması sağlanabiliyordu. Şimdi Yahudi lobisini de karşımıza aldık. Stratejik önemimiz de azaldığı için oradaki daha ılımlı kongre üyelerini de kaybettik. Türkiye’deki tek adam rejiminde her tarafı tek adamı rejimi olarak okuma alışkanlığı var. Oysa ABD’de bu tür meselelerde adres Kongre. Bu güvensizlik ortamını kolay kolay telafi etmek, ortadan kaldırmak mümkün değil. Yavaş yavaş yapılacak bir şey. Bir süredir Ortadoğu’da “U dönüşleri”, eski politikalardan vazgeçme durumları söz konusu. Kapalı kapılar ardından, el altından, resmi ve gayrı resmi çeşitli girişimler var. Suriye yönetimiyle dahi istihbari alanda görüştüklerini kendileri de söylüyor. İsrail’de hükümetin değişmesi işleri büyük ölçüde kolaylaştırdı. Çünkü Netanyahu’yla, karakter itibarıyla çok farklı olmamalarına rağmen anlaşamadılar.

'RUSYA’YLA BİR ŞEKİLDE İPLER KOPACAK'

Batı’ya ve özellikle ABD’ye yaklaşmanın başlıca sebebi Rusya’ya güvenin kalmamış ya da azalmış olmasından kaynaklanıyor. Erdoğan gördü ki Putin’le ipler bir noktada kopacak. Bunun çeşitli emareleri ortaya çıkmaya başlamıştı. Çünkü Türkiye’nin her alandaki menfaatleri Rusya’nınkilerle çakışıyor. Suriye, Kafkaslar, Libya, Kıbrıs hatta Balkanlar’da Rusya’yla ortak bir çıkar yok. Ankara gördü ki Kafkaslar’da, Karabağ’da, Suriye’de, Kazakistan’da eninde sonunda Rusya’nın söylediği, istediği oluyor. Şimdi bir de Afrika çıktı. Rusya orada da kendisine bir rol biçmeye başladı. Orada da Türkiye’yle Rusya karşı karşıya gelme ihtimali çok kuvvetli. Dolayısıyla Erdoğan sonunda Putin’le daha ileri gidilemeyeceğini ve daha fazla bağımlılık oluşturmanın da kendi zararına olacağına kanaat getirmiş olacak ki viraj yapamaya karar verdi. Moskova ile suni bir yakınlaşma yaratılmıştı. Putin ve Erdoğan arasındaki tek ortak nokta Batı’ya karşı duyulan husumetti. Ama bu husumet Putin’i bir yere kadar taşıyabiliyor. AB’nin Rusya’ya muazzam bir bağımlılığı var. Rusya’nın AB üzerinde büyük bir ağırlığı bulunuyor. Türkiye’nin öyle bir ağırlığı yok. Erdoğan anladı ki Rusya’yla beraber gitmek, Batı’ya karşı husumet söylemini muhafaza etmek, sürdürmek yararına değil. Oradan dönüşe geçmeye başladı. Bunu sadece ABD ile ilişkilerde değil, Avrupa’yla ilişkilerde de görüyoruz. En azından söylem farklılaştı, ancak bir takım neticeler alınması için somut bir şeylerin yapılabilmesi lazım. O somut şeyler de yapılamıyor. ABD’den bahsediyorsak S-400 sorununa bir çözüm bulmak gerekiyordu ama kimse yanaşmıyor.

‘U DÖNÜŞLERİ’TERCİH DEĞİL ZORUNLULUK

ABD’nin bu “dönüş”teki payı konusunda bir saydamlık yok. Cumhurbaşkanı Sözcüsü sıfatını taşıyan, ABD’deki Ulusal Güvenli Danışmanı’na eşit pozisyondaki İbrahim Kalın son aylarda birkaç kez ABD’ye gitti-geldi. O görüşmelerde belki böyle mesajlar verilmiştir. ABD’liler böyle mesajları ulu orta vermezler. Ama kapalı kapılar arkasında böyle bir mesaj vermiş olmaları şaşırtmaz. Ama bu mesaj olmasa bile Türkiye’de herkes bu durumun böyle devam edemeyeceğini görmüştür. ABD’nin de bir şeyler ortaya koyması lazım. Sopaya karşı havuç uzatabilmesi lazım. Biden, Erdoğan’ı “demokrasi zirvesi”ne çağırmasa da ABD, Türkiye’yle de görüşecektir. İlişkilerin düzelmesi için de somut adımlar gerekiyor. Somut adımlardan biri S400’lerin çöpe atılması. 2.5 milyar dolar harcanan bu sistem yaklaşık üç yıldır hâlen kutuda tutuluyor. Hatta cumhurbaşkanı bir ara ikinci partileri de alabiliriz dedi ama sonrasında bir şey çıkmadı.

'AKP’NİN MANEVRALARI PUTİN’İ KAYGILANDIRMIYOR'

Ankara’nın yeniden Batı’nın yörüngesine girmesi Putin’in uykularını kaçırmaz, bunun için ortada bir neden yok. Batı’ya söylem açısından bir yanaşma teşebbüsü var ama o yanaşmanın fiilen gerçekleşebilmesi için bir takım temel sorunların çözülmesi gerekir. Bir takım adımlar atılmalı, ancak o adımlar atılmıyor. Kolay meseleleri çözmek için bile bir irade yokken zor olanlar nasıl çözülecek? ABD yıllardır aynı şeyleri söylüyor. Alırsanız yaptırımlar uygulanacak demişti. S400’ler aktive edilirse İncirlik’i ABD kendisi kapatacak. Çünkü S400’lerin yazılımı Rusya’nın elinde. Yabancı uzmanlar tarafından bana söylenen, Türkiye üzerinden uçan sivil ve askeri bütün uçuşlar Rusya’nın elinde olacak. O nedenle, S400 aktive edildiği zaman ABD çekip gidecek. ABD’nin ne beklediğini biliyoruz. Ya üçüncü bir ülkeye satılacak, ya çöpe atılacak. Bunları bize verin dediklerini zannetmiyorum. Aktive edilmeyecek garantisi istiyorlar. O garantiyi de kimse vermiyor. Çünkü aktive edilmediği zaman 2.5 milyar dolar çöpe gidecek.

'SARAY REJİMİ UKRAYNA’DA BATI’DAN YANA TARAF'

Rusya, Ukrayna’yı işgal etmez. Ukrayna büyük bir ülke, uzun sürecek konvansiyonel bir savaş Rusya’yı zorlayabilir. Ortada bir propaganda olduğu da aşikar. Tabi, Rusya’nın Ukrayna hudutuna asker gönderdiği de malum. Gürcistan ya da Ukrayna’nın NATO’ya girmesi bence bugün ya da yarın olması söz konusu değil. Lavrov ve Blinken yeniden buluştu. Almanya Dışişleri Bakanı Moskova’ya gitti, Fransa’nınkisi de yolda. Ortada savaş havası görmüyorum. Erdoğan ve Ankara’daki yetkililer her fırsatta Ukrayna meselesinde Rusya ile atışıyor. Doğrusu bunu anlamak kolay değil. Bir dönem Rusya ile bağımlılık ilişkisi kuruldu fakat aynı zamanda Ukrayna’ya SİHA ve İHA’lar satıldı. Rusya bunları kendisine tehdit olarak görüyor. Mesela Almanya, Ukranya’ya silah satmayacağını söylüyor. Erdoğan’ın şaşırtıcı bir üslupla yaptığı Kırım, Rusya açıklamaları ilginç. Hafif tehdit havası da vardı. Yani kendisini Batı tarafında konumlandırıyor, buna göre pozisyona alıyor. Türkiye, Ukrayna konusunda Batı’yla aynı tarafta görüyor kendisini.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a 'Audi A6' marka yeni makam aracı alındı İYİ Parti'de üst düzey bir istifa daha 31 Mart sonrası dikkat çeken anket: “Bugün milletvekili seçimi olsa kime oy verirsiniz?” Selahattin Demirtaş’ın 'rögar komşusu' konuştu: Onlar hapis içinde hapisteler Bahçeli İYİP’ten ne bekliyor