Kılıçdaroğlu: Güçlü bir sosyal devlet inşa edeceğiz

Millet İttifakı'nın 13. Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’ne katılmak üzere İzmir’e gitti. Kılıçdaroğlu havalimanında coşkuyla karşılandı. Altılı Masa'nın diğer liderlerinin de katıldığı etkinlik, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde gerçekleştirildi. Kılıçdaroğlu burada yaptığı konuşmada 'güçlü sosyal devlet' mesajı verdi.

HABER MERKEZİ

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın 13. Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi kapsamındaki Millet İttifakı Genel Başkanlar Buluşması'na katılmak için bugün İzmir’e gitti.

Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde düzenlenen programa Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanı sına DEVA Partisi Genel Başkanı Ali babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal katıldı. Kongrede bulunan liderler arasında İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener yer almadı. İYİ Parti'yi, partinin Kalkınma Politikaları Başkanı Ümit Özlale temsil etti.

Programın açılışını yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, "İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, Türkiye’nin içinden geçtiği bu kritik anlarda Millet İttifakı’nın attığı tarihi adımlara İzmir’den yaptığımız gönülden bir katkıdır. Katkımızın içinde binlerce işçinin, çiftçinin, iş insanının alın terini ve ruhunu koyduk. Yüzlerce uzmanın birikimini koyduk. Umarım kabul buyurursunuz. Artık çok iyi biliyoruz; Bir şey değişecek, her şey değişecek" dedi.

KILIÇDAROĞLU: ULUSAL VERGİ KONSEYİ KURACAĞIZ

Kılıçdaroğlu, Tunç Soyer'in programın 5'inci günündeki sunuş konuşmasının ardından kürsüye çıktı.

Kılıçdaroğlu konuşmasında, “Ulusal Vergi Konseyi kuracağız. Konsey 85 milyondan toplanan vergilerin nereye harcandığını her yıl toplanarak rapora dökecek, bu rapor Resmi Gazete'de yayımlanacak. Türkiye’de işçisinden emeklisine, sanayicisinden esnafına herkes görecek” dedi.

Kılıçdaroğlu'nun konuşması şöyle:

“BÖLGESİNDE VE DÜNYADA SAYGINLIĞI OLAN BİR TÜRKİYE"

Böylesine anlamlı bir toplantıyı gerçekleştiren Büyükşehir Belediye Başkanı’mıza hepinizin huzurunda yürekten teşekkür ederim. İkinci yüzyılı birlikte inşa edeceğiz. İşimizin çok kolay olduğunu kimse düşünmesin. Ama birinci yüzyılın kongresinde de o dönemin liderlerinin işlerinin kolay olmadığını onlar da biliyorlardı. Güzel bir Türkiye; yaşanabilir, barış içinde, kalkınan ve büyüyen, bölgesinde ve dünyada saygınlığı olan bir Türkiye, hepimizin idealinde olan bir Türkiye.

"SİYASİ BAĞIMSIZLIĞIN KALICILIĞINI SAĞLAYAN TEMEL UNSUR, EKONOMİK BAĞIMSIZLIKTIR"

Zor zamanlardan geçtiğimizin farkındayım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, ben hep iki temel ilke ile anarım. Çok farklı şekillerde anlatılır. Benim gönlümdeki ve yüreğimdeki Gazi Mustafa Kemal’in iki temel ilkesi vardır. Bir; siyasi bağımsızlık. Kendi sözleriyle ‘Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir’ der. Bayrağımın altında özgürce yaşamak isterim. İkinci ilkesi ise ekonomik bağımsızlıktır. İzmir’de yüzyıl önce yapılan kongrede Gazi Mustafa Kemal, şöyle söyler; ‘Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun iktisat zaferleri ile taçlandırılmazsa elde edilen zaferler sürüp gidemez, az zamanda söner.’ Siyasi bağımsızlığın kalıcılığını sağlayan temel unsur, ekonomik bağımsızlıktır. Bugüne kadar büyük sıkıntılar çektiğimizi biliyoruz. Zaman zaman büyük krizlerin yüz yıl içinde çıktığını biliyoruz. Ama öyle bir sistem, düzen kuralım ki kim iktidara gelirse gelsin, en azından bir daha bu tür krizlerle Türkiye karşı karşıya kalmasın.

"BİRİNCİ AYAK, GÜÇLÜ BİR DEMOKRASİ"

Dört ayaklı bir stratejiden söz edeceğim. Birinci ayak, güçlü bir demokrasi. Güçlü bir parlamenter sistem. Altı lideri bir araya getiren temel felsefenin özünde demokrasi yatıyor. Demokrasinin gelişmediği hiçbir ülke gelişmemiştir. Dolayısıyla dünyaya baktığınızda, kişi başına gelirin en yüksek olduğu ülkelerin tümünde güzel bir demokrasi anlayışı ve geleneği vardır. Biz de demokrasimizi geliştirmek zorundayız. Kuvvetler ayrılığını getirmek zorundayız. Yasama, yargı ve yürütmeyi sağlıklı işleyen, biri birini denetleyen güçler haline getirmek zorundayız. Sağlıklı işleyen hiçbir demokraside denetimsiz alan yoktur. Her alan mutlaka denetlenir. TBMM mi? O da denetlenir. Kim? Anayasa Mahkemesi denetler. Yanlış bir yasa yaptıysanız Anayasa Mahkemesi’ne gidilir ve Anayasa Mahkemesi, parlamentoya, ‘Yanlış yaptın, lütfen hatanı düzelt’ der. Ve o hata düzeltilir.

"DENETİMSİZ BİR GÜÇ, DEMOKRASİLERDE YOKTUR"

Özgür medya… Özgürlüğün olmadığı yerde zaten demokrasi olmaz. Medyanın da özgür olması lazım. Bunun altyapısının koşulsuz sağlanması gerekir. Demokrasi dediğimiz işin özü, her gücün mutlaka denetlenebilir olmasıdır. Denetimsiz bir güç, demokrasilerde yoktur. Bunun ayırdına varmak ve mutlaka hayata geçirmek gerekiyor.

"ULUSAL VERGİ KONSEYİ KURACAĞIZ"

Siyaset kurumunun hesap vermesi gerekir. İktidar sahipleri eğer halka hesap veremiyorsa orada demokrasi yoktur. Demokrasinin varlığı, halktan toplanan vergilerin hesabının halka verilmesidir. Ve devlette saydamlığın sağlanmasıdır. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçerken, bunu Millet İttifakı olarak vaat ederken Ulusal Vergi Konseyi kuracağız. 85 milyondan toplanan vergilerin nerelere harcandığını, Ulusal Vergi Konseyi, her yıl toplanacak bir rapora bağlayacak, Resmi Gazete’de yayınlanacak. Tüm Türkiye’de işçisinden emeklisine kadar, sanayicisinden esnafına kadar herkes bilecek; benim ödediğim vergiler nerelere harcandı. Altı lider bunu taahhüdünü yaptık, altına imza attık.

"SİYASİ AHLAK KANUNU ÇIKARACAĞIZ DİYE ALTI LİDER ALTINA İMZAYI ATTIK"

Başka bir şey daha; sağlıklı işleyen demokrasilerde siyaset kurumunun lekelenmemesi lazım. Temiz kalması lazım. Bu konuda da bir irade ortaya koyduk. Siyasi ahlak, etik kanunu çıkaracağız diye altı lider altına imzayı attık. Eğer siyaset ahlak zemininde yürürse pek çok sorun kendiliğinden çözülmüş olur zaten. Siyasetçi ile halk arasında güvenin büyük ölçüde sarsılması, siyasi etik yasasının olmamasındandır. Böyle bir yasa olduğu zaman çok farklı bir Türkiye’yi inşa etmiş olacağ��z.

"İKTİDAR SAHİPLERİ GELECEK, TBMM’DE HESABINI VERECEK"

Elbette siyaset kurumu, yani iktidar sahipleri parlamentoya bütçe getirirler. Yani halktan topladıkları vergileri, yaptıkları borçlanmaları, yani yaptıkları özelleştirmelerle elde ettikleri gelirlerin nerelere harcandığını belirlerler. Dolasıyla harcanan paraların sağlıklı bir şekilde harcanıp harcanmadığının hesabının verilmesi lazım. Nereye, aynı zamanda? Parlamentoya da verilmesi lazım. Bunun için yine altı lider oturduk, tartıştık ve önemli bir karar daha aldık. TBMM’de Plan ve Bütçe Komisyonu dışında bir de Kesin Hesap Komisyonu kuracağız dedik. Yani bir yıl önceki bütçenin kaynaklarının nerelere harcandığının hesabını verelim diye. Bir şey daha yaptık, bizim tarihimizde ilk. Kesin Hesap Komisyonu’nun başkanı ana muhalefetten olacak. Yani iktidar sahipleri gelecek, TBMM’de hesabını verecek.

"O RAPORLARIN TAMAMI GELECEK TBMM’YE"

Ayakları yere basan, ahlaklı bir siyasetin egemen olduğu, harcanan her kuruşun hesabının verildiği, medyanın özgür olduğu bir güzel Türkiye… Bütün bu kurumları oluşturmak için, daha benzer başka kurumlar da var. Sayıştay var. TBMM adına denetim yapan Sayıştay’ın raporları, Allah nasip eder göreceksiniz, bizim iktidarımızda asla makaslanmayacak. O raporların tamamı gelecek TBMM’ye.

"TÜRKİYE’NİN ÜRETMESİ LAZIM"

İkinci hedefimiz, ikinci ayak, üreten Türkiye. Türkiye’nin üretmesi lazım. Her alanda üreten bir Türkiye. Sanayiden tarıma kadar, kültürden başlayarak hayatın her alanında üreten bir Türkiye. Üreten Türkiye, güçlü Türkiye’dir. Kaynaklarınız, yeriniz, yurdunuz, tarlalarınız, ovalarınız, dağlarınız, güzel çalışkan insanlarınız var ama üretimden koparılıyor. Herkes üretecek. Herkes üretim zincirinin önemli bir parçası olacak. Herkesin ürettiği bir Türkiye, güçlü bir Türkiye’dir. Herkesin ürettiği bir Türkiye, dışarıya el avuç açmayan bir Türkiye’dir. Herkesin ürettiği ve kazandığı bir Türkiye, komşularına yeri geldiğinde her türlü yardımı yapabilecek güce ve kapasiteye sahip bir Türkiye demektir. Ama 21’inci yüzyıldayız, neyi nasıl üreteceğimizi çok iyi bilmek zorundayız. İnsanoğlu, tekerleği 1 milyon yılda üretti. Şimdi her sanayide birden fazla buluş var.

"HANGİ ÜLKE BİLGİ ÜRETİRSE O ÜLKE HIZLA BÜYÜR VE KALKINIR"

21’inci yüzyılın ekonomisi, artık tarım, sanayi değil, artık bilgi ekonomisidir. Hangi ülke bilgi üretirse o ülke hızla büyür ve kalkınır. Bilgiyi nerede üreteceğiz? Üniversiteler. O nedenle bizim iktidarımızda üniversitelerde her türlü düşünce özgürce tartışılacak. Hiç kimse farklı düşündü diye üniversiteden atılmayacak. Üniversiteler birer bilgi yuvası olacak. Üniversitelerin ürettiği bilgiler, sanayici tarafından elle tutulur metaya dönüştürülecek. Bilgi üreten, teknoloji üreten, teknolojiye yabancılaşmayan bir Türkiye. Hedefimiz gayet güzel.

"KATMA DEĞERİ YÜKSEK ÜRÜN ÜRETEMEYEN BİR TÜRKİYE GELİŞEMEZ, KALKINAMAZ, SÖZ SAHİBİ OLAMAZ"

Dünyanın bir numaralı teknoloji yaratan üniversitesi MIT’ye gidişim pek çok kesim tarafından eleştirildi. Biz, Amerika’nın ve dünyanın en önemli teknoloji üreten üniversitelerin birisi olan MIT’de, Türkiye üniversitelerinden mezun olmuş ve oraya gidip çalışan hocaları kendi ülkemize getirmek durumundayız. Burada çalışmalılar, burada üretmeliler, burada bütün yaratıcı güçlerini ortaya koymalılar. Bunları yapacağız. Yani biz, katma değeri yüksek ürün üretmek zorundayız. Katma değeri yüksek ürün üretemeyen bir Türkiye gelişemez, kalkınamaz, söz sahibi olamaz. Katma değeri yüksek ürün üreten bir Türkiye’yi inşa etmek zorundayız. Katma değeri yüksek ürün üretmenin yolu, üniversitenin bilgi üretmesi, sanayicinin üretilen bilgiyi metaya dönüştürmesidir. Bugün hepimiz cep telefonu kullanıyoruz, hiç birisi bize ait değil. Bilgi ekonomisine sahip olan ülkeler üretiyor, biz onların pazarıyız. Açık ve net söylüyorum; Millet İttifakı iktidarında göreceksiniz, biz başkalarının pazarı değil, biz üreten ve dünyaya mal ihraç eden bir ülke olacağız. İddiamız güçlü ve kuvvetli.

"21’İNCİ YÜZYILIN TÜRKİYE’SİNİN TEMEL HEDEFİ BİLİMDE, SANAYİDE, TEKNOLOJİDE ÇİP ÜRETEN BİR ÜLKE OLMAKTIR"

20’nci yüzyıl, petrol yüzyılıydı ve petrol savaşları vardı. 21’inci yüzyıl, çip savaşlarıdır. Çipi kim üretecek? Petrolün nerede ve nasıl çıkarılacağını biliyoruz. Ama çipin nerede üretileceğine biz karar veririz. 21’inci yüzyılın Türkiye’sinin temel hedefi bilimde, sanayide, teknolojide çip üreten bir ülke olmaktır. Hedefi yüksek koyacağız ve o hedefi yakalayacağız. Bilgi üreten hocalarımız var. Dünyanın her tarafından bu hocalarımız alınıyor. Büyük bedeller ödeniyor. Ama biz, bu insanları kendi ülkemizde tutamıyoruz.

"BİLGİ ÜRETMENİN NE KADAR DEĞERLİ OLDUĞUNU ARTIK HEPİMİZ BİLMEK ZORUNDAYIZ"

Ankara Akademi’de okurken Hamza Eroğlu’nun Devrim Tarihi kitabı vardı. Orada bir anekdotu hiç unutmam; İkinci Dünya Harbi’den hemen sonra Alman generale şunu söyler; ‘Almanya yerle bir oldu ve siz asla sırtınızı bir daha doğrultamazsınız’. Alman generalin verdiği cevap, tarihi bir cevap. Alman general; ‘Evet, Almanya yerle bir oldu ama bir şeyi sakın unutmayın, Almanya’nın üniversiteleri hayatta.’ Yerle bir olan Almanya, bugün Avrupa Birliği’nin ev güçlü ülkesi olarak kendisini ortaya koydu. Bilginin ve bilgi üretmenin ne kadar değerli olduğunu artık hepimiz bilmek zorundayız.

"GÜÇLÜ BİR SOSYAL DEVLET İNŞA EDECEĞİZ"

Üçüncü ayağımız; güçlü bir sosyal devlet inşa edeceğiz. Güçlü bir sosyal devlet inşa edemezseniz istediğiniz kadar üretin, ama hakça bölüşmezseniz, toplumun bir kesimi yoksul olursa orada huzur olmaz, bereket de olmaz. Huzurun olması, yaratılan kaynağın hakça bölüşülmesine bağlıdır. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği Türkiye’yi demokrasiyle, sosyal devletle yeniden inşa edebiliriz.

"SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN KİLİT ANAHTARI DEVLETTE LİYAKATTİR"

Dördüncü ayağımız, sürdürebilirlik. Gayet güzel, demokrasiyi getirdiniz, ürettiniz, sosyal devleti inşa ettiniz ama durduğunuz andan itibaren geriye gidersiniz. Dünya hızla değişiyor. Siz, bu değişime ayak uydurmak zorundasınız. Sürdürülebilirliğin kilit anahtarı, devlette liyakattir. Yani birikimli insanların devlette olmasıdır. Yani birikimli, üreten insanların üniversitede olmasıdır. Burada değişime ayak mı uyduracağız, değişime öncülük mü yapacağız? Biz, değişime ayak uydurmak istemiyoruz. Onlar yaptı, biz de yapalım. Hayır, biz yapalım, onlar bizi izlesinler.

"EĞİTİMİN YENİLİĞE AÇIK OLMASI GEREKİR"

Sürdürülebilirliğin temel anahtarlarından birisi de eğitimdir. Eğitimin yeniliğe açık olması gerekir. Merak duygusunu büyütebiliyorsanız ve çocuk yaşamı sorgulama yeteneğine kavuşabiliyorsa o zaman Türkiye hızla büyümenin ve sürdürülebilirliğin önünü açmış olur. Biz, eğitim sisteminde de köklü değişikler yapacağız. Çocuklarımızın neyi merak ediyorlarsa araştırabilecekleri alanlar… Onları suçlamadan, cezalandırmadan, ‘neden soru soruyorsun’ demeden… Ne kadar çok nitelikli soru sorabilirlerse eğitimin de o kadar değerli olduğunu göreceğiz.”

BABACAN’DAN KILIÇDAROĞLU’NA ÖNERİ

Kılıçdaroğlu’nun ardından DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan konuştu.

Babacan, cumhurbaşkanlığı seçimleri kazanıldıktan sonra Kılıçdaroğlu’na yapacağı konuşma hakkında öneride bulunmak istediğini söyledi. Babacan yemin töreninin ardından Kılıçdaroğlu'na şunları dile getirmesi tavsiyesinde bulundu:

“Sayın cumhurbaşkanımız (Kılıçdaroğlu) yemin töreninden sonra bir konuşma yapar diye tahmin ediyorum. İki üç cümle önereceğim.

Ey basın mensupları, köşe yazarları, düşünürlerimiz, yazarlarımız, çizerlerimiz. Artık derin bir nefes alın. Artık özgürsünüz.

Yargının bağımsızlığı… Değerli hakimlerimiz, değerli savcılarımız anayasaya bakın, gerekli kararları alın. Yargının bağımsızlığı bu kadar basit.”

Babacan'ın Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı seçileceğini söylemesi salondan alkış aldı.

Nureddin Nebati’ye gönderme yapan Babacan “Ekonomik terimlerin biliyorsunuz anlaşılması zor olabiliyor; neo klasik, epistemolojik kopuş, heterodoks yaklaşım gibi ama ben fazla rakamlar ve grafiklerle sizi yormayacağım. Bunlar da TÜİK verileri, artık ne kadar inanıyorsanız” ifadelerini kullandı.

GÜNTEKİN UYSAL: MİLLİ GÜÇ UNSURLARIMIZI YENİDEN KODLAMAK MECBURİYETİNDEYİZ

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde, “Fırsat eşitliğini sağlamadan ulusal rekabet gücünü yaratamayız. Zenginlik verimliliğin, verimlilik rekabetin, rekabet adaletin sonucudur. Bunu, yaşadığımız tecrübeyle beraber, olumsuz tarafından iliklerimize kadar yaşadık… Yarınki Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Sayın Kılıçdaroğlu liderliğinde, bu büyük ülkeyi tüm genel başkanlarla yarınlara taşıyacağımızdan emin olduğumu ifade ediyorum” dedi.

"ÇOK UZUN SÜREDİR, ÖNCELİK SIRALAMASI KEYFİ KARARLARLA BELİRLENEN BİR ÜLKEYİZ"

Tarihi geriye doğru akıtamazsın. Tarihi gerçekleri isteseniz de değiştiremezsiniz. Bu büyük ülkenin kıt kanaat imkanlarla dişinden tırnağından artırdığıyla ortaya çıkardığı, kademe kademe inşa ettiğini, Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığını, kurumsallığını bir yıkım mühendisliği projesiyle yıkmaya çalışsanız da kendi değerlerini üretmiş Cumhuriyet’in vatandaşları olarak milletimiz emin olsun ki yarınlara hep beraber taşıyacağız. Çok uzun süredir kaynaklarını kötü yöneten bir ülkeyiz. Daha da vahim bir biçimde, öncelik sıralaması keyfi kararlarla belirlenen bir ülkeyiz. Öyle bir tarihi eşikteyiz ki ekonomik olarak asimetrik bir mücadele vermek zorunda olduğumuz, değişimin hızının her zamankinden yüksek olduğu bu çağda, bu rekabette var olabilmek için, beşeri sermayemiz başta olmak üzere tüm milli güç unsurlarımızı azami kapasiteyle kullanmak, yeniden kodlamak mecburiyetindeyiz.

AHMET DAVUTOĞLU: ÇÖL İKLİMİNDE GÜL AĞACI YETİŞMEZ

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise, "Birinci, iktisadın iklimi. Çöl ikliminde gül ağacı yetişmez. Otoriter, yolsuzluk düzeninin olduğu yerde de iktisadi kalkınma olmaz. İktisadın iklimi, hukuk ve ahlaktır. Hukukun ve ahlakın egemen olmadığı bir ortamda teknik olarak en doğru zannettiğiniz iktisat politikalarını uygulasanız bile işte heterodoks iktisat çıkar. Peki nedir hukukun esası? Özgürlükler ve güven. Güven duyacak sermaye. Uluslararası sermaye, ulusal sermaye güven duyacak. Köylü, tohumunu ektiğinde arkasından gübre atabileceğine dair güven duyacak. Maaşını aldığında bu maaşın erimeyeceğine dair güven duyacak işçimiz. Dükkanını açtığında akşam helal bir rızıkla kapatacağını düşünecek esnafımız. Bugün düşünemiyor" açıklamasında bulundu.

İYİ PARTİLİ ÜMİT ÖZKALE: 'VARSIN GİTSİNLER' DİYEN İKTİDAR BU ÜLKENİN YETİŞMİŞ KAYNAKLARINI DIŞ GÜÇLERE HEDİYE ETTİ

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Kalkınma Politikaları Başkanı Ümit Özlale, “Annem ve babamın da dahil olduğu Türk işçi göçü 1900’li yıllarda Avrupa’daki en büyük göç hareketini oluşturuyordu. Türkiye’den Almanya’ya giden birçok aile oldu. Bugün maalesef benzer bir süreci başka bir şekilde yaşıyoruz. Cumhuriyetin yetiştirdiği binlerce kişi siyasi istikrarsızlık, hukuksuzluk, adaletsizlikle Batı ülkelerine göç ettiler. ‘Varsın gitsinler’ diyen iktidar, bu ülkenin yetişmiş kaynaklarını dış güçlere hediye etti. Oysa benim de çok sevdiğim Lübnanlı bir yazar, ‘Her insanın gitmeye hakkı vardır, onu gitmemesi için ikna etmesi gereken ülkesidir’ der. İktidar, bu emek gücünü durduracak hiçbir şey yapmadığı için bu yüzyılda Batı’nın teknolojik ve ekonomik hakimiyetini mümkün kaldı. Burada 100 yıl önce iktisat kongresini düzenleyen bağımsızlıkçı ruh, ülkeyi ileriye götürecek adımların farkına varmış. Cumhuriyetin en büyük kazançlarından biri dünyanın her yerinde çalışabilecek insanlar yetiştirmek oldu ama maalesef onları elimizde tutamamaya devam ediyoruz. Bugün İzmir’deki bir öğrenci sadece Ankara’daki öğrenci ile rekabet etmiyor; dünyadaki milyonlarca öğrenci ile rekabet ediyor. Bambaşka bir dünyadayız” dedi.

KARAMOLLAOĞLU: "İKTİSAT ŞART AMA NEREDEN BAŞLAYACAĞIZ DERSEK: ADALET"

Kongrede kürsüye son olarak Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu konuştu. Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili değerlendirmede bulundu.

Karamollaoğlu, “Ülkemizin ayağa kalkması için iktisat şart ama nereden başlayacağız dersek: Adalet! Bir ülkede adalet olmadan bir şey yapamazsınız. Bundan dolayı bunu daha kapsamlı olarak ‘Ahlaki değerler ihya edilmeden o ülkede huzur olmaz’ diyorum. Devlet, adalet üzerine inşa edilmelidir; adalet mülkün temelidir. Mülk dediğimiz devlettir. Dürüstlük mutlaka olacak. Şu anda ne adalet var ne liyakata önem veriliyor. Bunun için hiçbir problem çözülememiş. İttifak ediyoruz, 15 Mayıs’ta ilk atılacak adımlar bunlar. Adaletin tesis edilmesi, liyakata önem verilmesi ve yandaşlara hiçbir şeyin peşkeş çekilmemesi. Her konuda ülkemizin kalkınmasını hedef olarak seçmeliyiz. Bir değil, birkaç tesis kurulacak, Türkiye bir şantiye havasına bürünecek. Dövizin dışında ülkemizin başka bir şeye ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. Teknolojiyi bulur, getirirsiniz. Döviz ihtiyacını azaltacak yatırımlar yaparsanız bu problemi de çözersiniz. Önümüzde büyük bir pazar var. O yüzden bizim her türlü yapacak yatırımları desteklememiz gerekir” açıklamalarında bulundu.

COŞKULU KARŞILAMA

Tarifeli uçakla bugün İzmir’e giden Kılıçdaroğlu, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve eşi Neptün Soyer tarafından karşılandı.

Yurttaşlar da Kılıçdaroğlu’nu karşılamak için havalimanına geldi. Coşkulu kalabalığın, Kılıçdaroğlu maskeleriyle alanda yer aldığı görüldü.

Alanda ayrıca Kılıçdaroğlu’na çok sayıda destek pankartı açıldı. CHP Gençlik Kolları'nın açtığı pankartta "Hepimiz Kemal'iz, hepimiz adayız" sözleri kullanıldı.

CHP lideri, İzmir Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde yapılan program öncesi dinlenmek üzere oteline gitti.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Kavala ve Demirtaş şartı konmuştu: Bakan Fidan, Hollanda'ya gidiyor Bilal Erdoğan ile Mustafa Varank arasında ıstakoz ‘goyguyu’ HDP’lilere hakaret eden Nedim Şener’e ceza Ne rota ne de ortak değiştirebilir AKP’den CHP’ye geçmişti: Bin 300 nüfuslu Mazgirt'te 45 milyon TL borç bırakıldı