Kriz çiftçiyi vurdu: Traktörler satışa çıktı

Yanlış tarım politikaları nedeniyle üretici artık üretim yapamaz duruma geldi. Ekonomik sıkıntılarla birlikte sorunlar daha da artarken çiftçiler, traktörlerini sattıklarını söylüyor.

AYCAN KARADAĞ

İklim kriziyle birlikte artan gıda sıkıntısı gelecek dönemde dünyanın su sorunun yanında en büyük problemlerinden biri olacak. Salgın sürecinin de etkisiyle tüm dünyada gıda fiyatları yükseliyor. Türkiye’de de yanlış tarım politikaları ve TL’nin değer kaybıyla birlikte gıda fiyatları tırmanıyor.

Akaryakıt fiyatları 5 buçuk ayda yüzde 25’e yakın artarken, 2020 yılının hasat sezonundan bugüne kadar geçen 16 aylık sürede gübre 37 kez zamlandı. Yeni zamlarla birlikte, taban gübresi denilen ve ekim sırasında kullanılan Dap gübrenin ton fiyatı 16 ayda iki bin 200 liradan 11 bin liraya yükseldi.

Covid-19 salgını nedeniyle tedarik zinciri bozulan, ihracat kanalları tıkanan tarım sektörü bir de iklim krizile mücadele ediyor. Çiftçiler, hem Tarım Kredi Kooperatifi’nden aldıkları kredileri ve bankalara olan borçlarını ödeyemez hale geldi. Çiftçilere bir bir icra ve haciz gelmeye başladı. Birçok üretici traktörünü satıyor. Üreticiler, internet üzerinden de traktörlerini satmak için ilan veriyor. İnternette satış yapılan bir sitede, Türkiye genelinde 17 bin 883 ilan bulunuyor. Ege Bölgesi’nde ise 3 bin 711 ilan yer alıyor.

ÜRETİM YAPAMAYACAK DURUMDAYIM

O üreticilerden birisi de İzmir’in Menderes ilçesinin Çileme köyünde çiftçilik yapan Eyüp Ekiz. 4 traktörü olan Ekiz, son dönemde borçları ve artan maliyetleri sebebiyle 2 traktörünü satılığa çıkarmak zorunda kalmış. Ekiz, artan maliyetler, borçlar yüzünden üretim yapamayacak duruma geldiklerini söyledi. Ekiz, “Geçen sene mısır ve pamuk ektik fakat bu sene daha belli değil. Gübre ve mazot fiyatları çok büyük artış gösterdi” dedi.

Ekiz şöyle söyle noktaladı: “Tarım kredisi borçlarımdan dolayı 2 traktörümü satışa çıkardım. Bu gübre ve mazot fiyatlarıyla çiftçilik olmaz, olamaz. Böyle giderse iki traktörümden birini daha satmak zorunda kalacağım. Üretim yapamayacak durumdayım. Diğer çiftçi arkadaşlarım da öyle. Talebimiz; gübre ve mazot fiyatlarının en azından eskiye dönmesi. Bize destekler artmazsa, biz üretime yine de devam edebilsek bile tüketici nasıl alacak?”

KRİZ DORUK NOKTASINDA

İzmir Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu üyesi tarım ekonomisti İpek Topuzoğlu da, yaşanan krize dikkat çekti. Topuzoğlu, “Ekonomik olarak Ocak 2018’de ülkemizde başlayan döviz kurlarındaki artışa bağlı krizi ortamı; yukarıda saydığımız sorunlarla birleşince daha da can yakıcı koşullar oluşturmaya başladı. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de temel ihtiyacımız olan gıda harcamaları gider kalemlerimizde önemli bir yer tutuyor. 2018 yılında başladığını ifade ettiğimiz, son aylarda ise doruk noktasına ulaşan kriz dar ve orta gelirli aileleri birçok ihtiyacını ertelemek veya bu ihtiyaçlardan tamamen vazgeçmek zorunda bırakıyor. Derinleşen ekonomik kriz ortamında artan yoksulluk nedeniyle toplumun önemli bir kesimi temel gıda maddelerinde dahi kısıtlamalara gidiyor, dengeli beslenme bir yana, yokluk, yoksunluk ve açlıkla yüz yüze kalıyor” ifadelerini kullandı.

Topuzoğlu sözlerine şunları ekledi: “İzmir bölgesi özelinde bakılacak olursa, kuraklık ciddi bir sorun olarak sektörü etkiliyor. Ürün desenini değiştirme refleksi taşıyan üreticiler girdi fiyatlarını da dikkate alarak görece az girdi ihtiyacı olan hububat, yem bitkileri ve yapay çayır mera ürünlerine yöneliyor. Menderes havzasında sebze, patates gibi başat ürünlerde üretim düşüşü bekleniyor. Menemen havzası için de kuraklık koşulları mevcut fiyat krizini daha keskin hale getiriyor. Ayrıca bölgede çok yaygın olan süt üretimi son yıllarda ciddi sorunlar yaşıyor. Son dönemde sağmal hayvanların kesime gitmeye başlaması süt fiyatlarının yetersizliğini gözler önüne seriyor.”

Çiftçi-Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu da, “Bugün yaşananlar 80’li yıllardan bu yana uygulanmaya başlanan neoliberal ekonomi ve tarım politikalarının sonucudur. Tarımsal üretimin ve gıdanın kontrolünü eline geçirmek isteyen uluslararası şirketler bu isteklerini bizim gibi ülkelere IMF, Dünya Bankası ve DTÖ aracılığıyla dayattılar ve uygulattılar. Bu politikalar küçük aile tarımı yapan üreticileri üretemez hale getirdi” diye konuştu.

ÇİFTÇİLERLE BERABER MÜCADELE EDİLMELİ

Çobanoğlu sözlerini söyle devam etti: “AKP hükümeti tam hasat dönemlerinde üreticinin elindeki buğday gibi ürünlerin fiyatlarını baskılandırmak için ithalata yol verdi. Bugün TMO aracılığıyla ithal edilmeye çalışılan ekmeklik buğdayın fiyatı hasat döneminde üreticiye verilen ekmeklik buğdayın fiyatının iki katıdır. Bu durum tüketicilerin ekmeği daha ucuza yemesini değil daha pahalıya yemesine yol açtı. Üreticilerin de borçları arttı, iflas etmelerine, üretimden kopmalarına yol açtı. Gelinen nokta üreticilerin üretemez, tüketicilerin ise şirketlerin kontrolüne geçmeye başlayan bir tarım ve gıda sistemi nedeniyle filesini dolduramaz hale gelmesidir.

Çobanoğlu son olarak şunları dile getirdi: “Şirketlerin kontrolü büyüdüğü ölçüde gıda krizinin yaşanması kaçınılmazdır. Bundan çıkışın yolu tarımsal üretim sisteminin enerji yoğun endüstriyel üretimden kurtulması ve yerel, atalık tohumlarıyla üretim yapan küçük üreticilerin göstermelik olarak değil, gerçekten desteklenerek, kamu tarafından taban fiyat ve destekleme alımlarının yapılmasından geçer. Tüketiciler ileride gıdaya ulaşmakta zorluk çekmek istemiyorlarsa küçük aile tarımını yok eden bu tarım politikalarına karşı çiftçilerle birlikte mücadele etmeli, küçük çiftçilere sahip çıkmalıdırlar.”

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
AKP’li Menemen Belediyesi’nde işçi kıyımı: "Köprüyü geçer geçmez gözünü işçilere dikti” TOKİ inşaatında hatalar olduğu ortaya çıktı 13. Alaçatı Ot Festivali başladı Edebiyat-Sinema Buluşması İzmir’de Saldırıya uğrayan trans kadın Açelya: Ölüyoruz, kimsenin umurunda değil