Lula’ya desteğin nedeni yoksullukla mücadele

Brezilya uzmanı akademisyen Dr. Esra Akgemci, Lula’nın favori olduğu pazar günkü seçimi değerlendirdi: Lula, öncelikle aşırı sağcı başkan Bolsonaro’nun yıktığı sosyal devleti geri getirmeyi vaat ediyor. Lula’nın söylemlerinde öne çıkan başlıklar yoksulluk ve açlıkla mücadele.

İbrahim VARLI

Güney Amerika’nın en büyük ülkesi Brezilya’da pazar günü yapılacak seçimin favorisi İşçi Partisi’nin adayı eski Devlet Başkanı Lula da Silva. Latin Amerika’da sol, sınıf mücadelesi, toplumsal hareketler alanlarında çalışmalar yapan Selçuk Üniversitesi Öğr. Gör. Dr. Esra Akgemci ile konuştuk. Fluminense Federal Üniversitesi’nde bulunan Dr. Akgemci’ye göre Lula’nın yoksullukla mücadeleyi öncelemesi yükselişinin ana etkenlerinden.

Lula hayli fark atmış görünüyor. Bunu sağlayan koşullar nedir?

Anketlere göre İşçi Partisi (PT) Lideri Lula da Silva’nın yüzde 42-44 bandında oy alması bekleniyor. Hatta bazı gözlemcilere göre Lula, ilk turda yüzde 50’yi geçecek ve ikinci tura gerek bile kalmayacak. Aşırı sağcı Başkan Jair Bolsonaro bugüne kadar hiçbir ankette yüzde 35’i geçemedi. Bu tabloyu ortaya çıkaran esas unsur, 4 yıllık Jair Bolsonaro iktidarının yıkıcı etkisi oldu. Bolsonaro’nun popülaritesi pandemi döneminde yüzde 27’lere kadar düşmüştü, ki bu Brezilya’da bir devlet başkanının aldığı en düşük popülarite oranıydı. Bolsonaro’nun önlem almayarak kamu sağlığını tehdit ettiğini ve azledilmesi gerektiğini düşünen farklı kesimlerden birçok insan vardı. “Tropikal Trump” olarak anılan Bolsonaro, salgının ilk günlerinden itibaren tıpkı Trump gibi lakayt tavrılar sergiledi, Covid-19 için “Küçücük bir grip” dedi, Brezilyalıların virüsten etkilenmeyeceği gibi beyanlarda bulundu. Bolsonaro Covid-19 testi ve aşı getirmekte çok geç kaldı, bu yüzden sağlık sistemi çöktü ve Brezilya pandeminin küresel üslerinden birine dönüştü. Bolsonaro yine Trump gibi kapanma önlemleri almak isteyen eyalet valileriyle çatıştı ve otoritesini kaybetti. Üstelik Bolsonaro’nun kapanma önlemi almak istememesinin temel gerekçesi ekonomiyi korumaktı ancak bunu da yapamadı. Brezilyalılar salgındaki kayıplarından ve krizden Bolsonaro’yu sorumlu tutuyorlar.

Bolsonaro'nun iktidarı bırakmama tehditlerinin karşılığı var mı?

Bolsonaro, pandemi sürecini yönetememesine rağmen belirli bir oy oranını hâlâ koruyabiliyor çünkü iktidarını Mesih inancına varan dini söylemler, komplo teorileri ve spekülasyonlar üzerine kurdu. Ülkedeki kutuplaşma ortamından beslenerek solculara, azınlıklara, yerlilere, göçmenlere, kadınlara, LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemleri geliştirdi. Özellikle PT karşıtlığı yani “anti-petismo” üzerine kurulu söylemleriyle hâlâ orta sınıfın belirli kesimlerinden oy alabiliyor. Yoksullardan aldığı oyu ise büyük ölçüde Evanjelik kiliseler aracılığıyla güçlendirdiği din eksenli siyasete borçlu. Elbette geleneksel oligarşi temsilcilerinin desteği de arkasında ve orduyla yakın ilişkileri var. Salgın sürecinde ordu içindeki bir kesimin desteğini kaybettiği söyleniyor ama yine de darbe kışkırtıcılığı yapmaya devam ederek ordunun arkasında olduğu imajını vermeye çalışıyor. Yine de bütün bunlar Bolsonaro’yu iktidarda tutmaya yetmeyecek gibi görünüyor. Çünkü karşısında Lula gibi güçlü bir aday var. Lula, 2018 seçimlerinin de en gözde adayıydı, tam da seçim öncesinde hapse atılmıştı. 8 Kasım 2019’da tahliye olduğunda, Lula’nın iktidara geri döneceğine kesin gözle bakılıyordu. Anketlerde de en baştan beri bunu görmek mümkündü. PT’nin imajı, özellikle Dilma Rousseff’in azil sürecinde, 2013-2016 arasında, yolsuzluk skandallarından ve ekonomik resesyondan dolayı bozulmuş olabilir, ülkede PT karşıtı cephe de güçlenmiş olabilir. Ancak Lula’nın PT’den bağımsız olarak kitlelerle kurduğu doğrudan bir ilişki var. Çoğu Brezilyalı, Lula dönemini iyi hatırlıyor ve Lula’yı Brezilya’nın bozulan imajını tazeleyebilecek bir lider olarak görüyor.

Esra Akgemci

Lula'nın söylemleri temelde neyin üzerine kurulu?

Lula’nın kampanyası, temel olarak Bolsonaro’nun yol açtığı zararları gidermek üzerine kurulu. Lula, kampanyaya başlamadan önce bile anketlerde önde görünüyordu, bu yüzden kampanya yürütürken kapsayıcı söylem kullanmaya dikkat etti. Yine de finans çevrelerine yakın bazı ulusal ve uluslararası basın organlarında “Hangi Lula dönecek?” gibi başlıklar atılarak Lula’nın hapisten çıktıktan sonra çok değiştiği, iktidara geldiğinde hapse atılmasının intikamını alacağı, eskisi gibi ılımlı olmayacağı gibi görüşler ortaya atıldı. Aşırı sağcı hatta neo-faşist Bolsonaro’nun karşısına radikal bir Lula konmak isteniyor. Brezilya seçimleri “iki uç kutupta liderin kapışması” şeklinde sunuluyor. Seçimlerin kutuplaşma ortamında gerçekleştiği doğru, seçim sürecinde maalesef ölümlü saldırılar gerçekleşti. Ancak bu seçim, iki aşırı liderin arasında gerçekleşmiyor. Bu seçim, “demokrasi yanlısı” ve “demokrasi karşıtı” iki liderin arasında gerçekleşiyor demek daha yerinde olacaktır. Bolsonaro her seferinde seçimlerde hile gerçekleşebileceği yönünde şüpheler uyandırmaya, seçim sonuçlarına şaibe düşürmeye ve darbe ihtimalini diri tutmaya çalışıyor.

Lula’nın söylemlerinin ve kampanyasının temel öğeleri neler?

Lula’nın seçim kampanyasında öne çıkan başlıklardan biri, yoksullukla ve açlıkla mücadele. PT’nin en büyük kazanımlarından biri Bolsa Família gibi sosyal yardım programlarıyla gelir dağılımındaki eşitsizliği azaltmak olmuştu. Bu sosyal politikalar, emtia talebiyle büyümeye dayalı yeni-kalkınmacı modelle endüstriyel tarım gibi sektörlerden gelen ihracat gelirleriyle finanse ediliyordu. Bolsonaro ise ultra-neoliberal olarak tanımlanabilecek piyasacı bir politika izledi ve bu kazanımları tehdit etti. Dolayısıyla Lula, öncelikle sosyal devleti geri getirmeyi vaat ediyor.

Amazonları korumak, Lula’nın seçim kampanyasında öne çıkan başlıklardan. Bolsonaro, Amazonlardaki sömürgeci politikalarıyla sadece Brezilya’ya değil bütün dünyaya zarar verdi, hem yağmur ormanları ekosistemini hem de bölgede yaşayan yerli halkları tehdit eden topyekûn bir yıkım süreci başlattı. Daha iktidardaki ilk gününde, Bolsonaro, yerli topraklarının sınırlarını belirleme yetkisini Tarım Bakanlığı'na devretmiş ve Amazonların istila edilmesinin yolunu açmıştı. En büyük hedeflerinden biri Amazon nehriyle Surinam sınırı arasında yer alan, koruma altındaki bir bölgeden otoban geçirmek ve buraları rant alanı haline getirmekti. Dolayısıyla Bolsonaro’nun iktidarda kalması demek Amazonların sonu demekti. Lula’nın vaatlerinden biri, Amazonlardaki ormansızlaşmanın en önemli nedenlerinden biri olan kaçak madenciliğe son vermek ve bölgedeki yerlilerin haklarını korumak için Yerli Halkları Bakanlığı kurmak.

Diğer yandan ABD merkezli dış politika izleyen Bolsonaro’nun aksine çok taraflılık ve bölgesel işbirliği de Lula’nın kampanyasında öne çıkan unsurlardan. Lula’nın kampanyasında önceki döneminden herhangi bir kopuş söz konusu değil. Eski söylemleriyle devamlılık içerisinde “yeni bir Brezilya inşa etmek”ten söz ediyor ve daha çevreci bir vurguyla iklim değişikliği ile mücadele konusunda da politikalar geliştirmeyi vaat ediyor. Kitlesinin desteğini de koruduğunu söyleyebiliriz. Hatta Lula’nın hapisten çıkmasının ardından, bir yıl içerisinde PT’ye 62 bin kişi daha kayıt oldu ve böylece parti, tarihinin en yüksek üye sayısına ulaştı.

Fotoğraf: AA

Lula’yı hapseden, Rousseff’i azleden Brezilya oligarşisi Lula’ya yeşil ışıl yakmış gibi? Neden?

Brezilya oligarşisini yekpare ve homojen bir bütün olarak ele almamak gerek. Oligarşi temsilcilerinin çıkarları dönemden döneme göre farklılaşabilir. Eğer “yeşil ışık” ile kastedilen, Lula’nın hapisten çıkmış olması ve seçimlerde yarışabilmesi ise burada yargının içerisindeki siyasi dinamikler belirleyici olmuş olabilir. Lula’yı hapse attıran iddianameyi kabul eden Baş Yargıç Sérgio Moro’nun Bolsonaro’nun kabinesinde adalet bakanı olarak görev aldığını ve çok geçmeden istifa ettiğini hatırlayalım. Moro’nun iddiasına göre, Bolsonaro, ailesinin işlediği suçları örtbas etmek için kendisine yakın bir federal polis şefi atamaya çalışmıştı. Üstelik Moro, PT döneminde yolsuzlukların soruşturulabildiğini, Bolsonaro döneminde ise bunun bile mümkün olmadığını itiraf etmişti. Moro’nun istifası, bazı dengelerin değiştiğine işaret ediyor.

Lula’nın hapse girmesi, Brezilya’da yargının nasıl siyasallaştığının göstergelerinden biri. Lula ile ilgili soruşturmanın başındaki Savcı Deltan Dallagnol’un, Moro ile yazışmaları basına sızdırılmış ve Lula’nın yargılanma sürecinde bazı şaibeler olduğu ortaya çıkmıştı. Bazı hukukçulara göre, soruşturmanın tarafsız olmadığının anlaşılması, Lula’nın tahliye edilmesinde etkili oldu ancak ileride Lula’ya yönelik yeni yargılanma süreçleri işleyebilir. Şurası kesin ki Brezilya’da yargı, muhaliflere karşı bir baskı aracı olarak kullanılmaya devam edecektir. Lula da elbette bunun farkında olarak siyaset yapmaya devam ediyor.

ABD’nin Bolsonaro’nun yerine zoraki de olsa Lula’yı tercih etmeye yönelten denklem nedir?

Bu koşullar, daha çok Biden yönetimiyle ilgili. Demokratlar, Bolsonaro’yu Trump’ın bir versiyonu olarak görüyor ve Bolsonaro’nun tıpkı Trump gibi demokrasiye bir tehdit oluşturduğunu düşünüyorlar. Lula iktidardayken hem Chávez’le hem de Bush’la iyi ilişkiler geliştirebilmişti. Obama, Lula’yı Latin Amerika’nın en iyi lideri olarak selamlamıştı. Lula, pragmatist dış politika izlediği için ABD ile ilişkiler açısından bir sorun teşkil etmiyor. Ancak Lula’nın Küresel Güney ülkelerine özellikle de Çin’le ilişiklere öncelik vermesi ABD ile ilişkileri olumsuz etkileyebilir. Zira Latin Amerika, ABD-Çin rekabetinin yoğun şekilde hissedildiği bölgelerden biri olarak öne çıkıyor.

***

LATİN AMERİKA SOLUNUN İŞBİRLİĞİ ÖNEMİ

Avrupa’nın aksine güneyde rüzgar nasıl soldan esebiliyor?

En temel etken, Latin Amerika’da tarihsel olarak her zaman güçlü ve özerk toplumsal hareketlerin gelişmiş olması. Latin Amerika’da sömürgecilik döneminden itibaren bu talepler hep iç içe geçmiştir çünkü sınıfsal, etnik ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılıklar kesişmektedir. Örneğin Latin Amerika’daki ilk direnişler, yerli isyanları ve köle isyanlarıdır. Bu isyanlar hem etnik hem de sınıf temelli eşitsizliklere karşı gelişmiş, bu da toplumsal mücadeleyi büyüten, bölgeye özgü bir dinamik oluşturmuştur. Günümüzde Zapatista Hareketi ve Topraksız Kır İşçileri Hareketi’nde de aynı dinamikler söz konusudur. 1980’lerden itibaren neoliberalizme karşı gelişen toplumsal ayaklanmalar, solcuları iktidara getiren en önemli faktördü. Ancak solcu hükümetler, kendilerini iktidara taşıyan toplumsal hareketlerin taleplerini karşılamada başarısız oldular. İşçi sınıfı hareketinin içinden gelen Lula, Topraksızların desteğini kaybetti, sendikal hareket içinde kırılmalara neden oldu. Bolivya’da yerli hareketinin içinden gelen bir lider olmasına rağmen Evo Morales, yerlilerin mili park konumundaki bölgesinden otoban geçirmeye çalıştı ve kendi hareketinde kırılmalara yol açtı. Bütün bunlar solun ivme kaybetmesine neden oldu. 2019’daki protestolar, Latin Amerika’da solun yeniden yükselmesi için bir kez daha önemli bir alan açtı. Solcu liderlerin bu kez geçmişten ders alarak toplumsal hareketlerle güçlü ilişkiler kurmaları gerekiyor. Kolombiya’dan Şili’ye kadar birçok Latin Amerika ülkesine yayılan bu protestolarda kadınların etkin rol oynadığını önemle belirtmek gerek.

Lula’nın Brezilyası bölgede nasıl bir dalgalanma yaratırr?

Bölgesel işbirliği, Latin Amerika solunun gelişimi için çok önemli. Solcular iktidara gelse bile kendi ülkelerinde çok büyük baskılarla karşı karşıya kalıyorlar. Kongrede çoğunluğu ele geçiremiyor, sağcılarla ittifak yapmak zorunda kalıyorlar. Ayrıca önemli bir finans gücüne sahip olan sağcılar yargı, medya, polis ve ordu gibi yapılardaki ağırlıklarıyla solculara alan bırakmıyorlar. Dolayısıyla bölgesel işbirliği, her şeyden önce sol için önemli bir alan açıyor. Chávez bu açıdan Latin Amerika soluna çok katkı sağlamıştı. Brezilya siyaseti, çoğu zaman Latin Amerika siyasetini de belirliyor. Elbette Lula’nın dönüşü, Latin Amerika soluna ivme kazandıracak, küresel siyaset açısından da önemli sonuçlar doğuracaktır. Son dönemde iktidara gelen Şili’de Gabriel Boric ve Kolombiya’da Gustavo Petro gibi liderler de işbirliğinin önemine dikkat çekmişlerdi. Bu fırsat kaçırılmadan bölgesel işbirliğini kurumsallaştıracak adımların atılması gerekiyor. Lula, Güney-Güney işbirliğine her zaman öncelik vermiş bir lider olarak bu konuda öncü rol üstlenebilir.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
DSÖ verileri: En çok alkol tüketen 10 ülke Javier Milei’nin hezeyanları İngiltere'nin tepki çeken göçmen planı parlamentodan geçti Tesla'nın karı ilk çeyrekte yüzde 55 azaldı ABD’de bir timsah uçak pistine çıktı