Probiyotik çılgınlığı tehlikeli boyutta

Yeterli miktarda alındığında sağlık üzerinde olumlu etkileri olan canlı mikroorganizmaların yani probiyotiklerin kullanımı artıyor. Uzmanlar, her canlı bakteri içeren fermante ürünün probiyotik kabul edilmemesi uyarısını yapıyor.

Sibel BAHÇETEPE

Toplumda son yıllarda probiyotik ve prebiyotik kullanımı artıyor. Bu ürünlerin pazarı dünyada da giderek büyüyor. 2050 yılına doğru yüzde 7 daha büyümesi bekleniyor. Uzmanlar, her probiyotiğin her hastalık için uygun olmadığı konusunda uyarıda bulunarak “Bazı grup hastalıklarda probiyotikler kullanılıyor ancak buna hekim karar vermeli. Bazı ürünlerin de gerçek probiyotik özelliği bile yok. Her probiyotik her şeye iyi gelmez. O yüzden komşunuza sorarak ya da bir eczacının tavsiyesiyle gidip herhangi bir probiyotiği kullanmak doğru değil” uyarısında bulundu.

39. Ulusal Gastroenteroloji Haftası ve 10. Gastroenteroloji Cerrahisi Kongresi 22-27 Kasım tarihleri arasında Antalya'da gerçekleştirildi.

DOĞAL PROBİYOTİKLER

Kongre kapsamında düzenlenen toplantıda konuşan Türk Gastroenteroloji Derneği Üyesi Prof. Dr. Müjde Soytürk, probiyotikler ve prebiyotiklere dikkat çekti. Son yıllarda sağlıklı ya da hasta kişilerin çok yaygın olarak probiyotik kullandığını vurgulayan Prof. Dr. Soytürk “Vücutta büyük çoğunluğu bağırsakta olmak üzere çok sayıda mikroorganizma yaşıyor. Daha doğrusu onlarla birlikte yaşadığımızı öğrendik. Yapılan çok sayıda bilimsel araştırma ise bu merakı daha da körükledi. Çünkü bu mikroorganizmaların trilyonlarca olduğunu, belli hastalıklarla ilişkili olabileceklerini ama daha da ötesi sağlığımızın devamı için ne kadar önemli olduklarını öğrendik. Bunlar vücudumuzda bir ekosistem oluşturuyor ve karşılıklı fayda sağlıyoruz, birbirimizi etkiliyoruz. Örneğin, eğer normal doğum yerine sezaryenle doğduysanız, anne sütü yerine yapay sütle beslendiyseniz ya da zamanından önce doğduysanız mikroorganizma sayısı ve çeşitliliği azalıyor. Ve bu da özellikle çocuklarda birçok hastalıkla ilişkilendirildi. Yine beslenme şeklinizden tutun, kullandığınız antibiyotiklere kadar birçok durum mikrobiyotayı etkiliyor” dedi. Hastalıklarla ve sağlıklı yaşam ile ilişkisine ait kanıtların artmasıyla birlikte bu durumun mikrobiyotayı olumlu yönde nasıl etkileyebileceğine yönelik araştırmaların da başladığını anımsatan Soytürk “Günümüzde bununla ilgili çok sayıda yaklaşım mevcut. Bunların başlıcaları arasında diyet, probiyotikler ve prebiyotikler yer alıyor. Probiyotik, yeterli miktarda verildiğinde kişinin sağlığı için yarar sağlayan mikroorganizmalardır. Prebiyotikler ise vücudumuzdaki belli bakterilerin çoğalmasını, aktivitesini artıran yani başka bir deyişle onları besleyen sindirilemeyen liflerdir. En iyi örneklerinden birkaçı, soğan, sarımsak, sirkedir. Bir probiyotik ile prebiyotik bir arada bulunduğunda ise sinbiyotik olarak adlandırılmaktadır” diye konuştu.

Prof. Dr. Müjde Soytürk

BÜYÜK BİR PAZAR

Son yıllarda araştırmaların artmasıyla birçok hastalıkla ilişkileri yönünde bazı kanıtların elde edilmeye başladığını, ancak net sonuçların olmadığını kaydeden Soytürk, özetle şunları söyledi: “Günümüzde çok sayıda hastalığın (obezite, diyabet, alzheimer, depresyon, iltihabi bağırsak hastalıkları, huzursuz bağırsak sendromu, bağırsak kanseri vb.) mikrobiyotayla ilişkili olabileceğini düşündüren kanıtlar olmakla birlikte kesin bir şey söylemek hâlâ mümkün değildir. Ancak probiyotiklerin etkili olduğu kanıtlanmış 2 durum vardır: Antibiyotik ilişkili diyare (ishal )ve Clostridium difficile denilen bakteriye bağlı ishaldir. Probiyotikler bu bu hastalıklarda kesinlikle faydalı etkilere sahip. Özellikle çocuklarda hatta erişkinlerde kullanılmalı. Bunun dışında yine vurgulamak isterim ki her probiyotik her şeye iyi gelmez. O yüzden komşunuza sorarak ya da bir eczacının tavsiyesiyle ya da kulağınıza çalınma bilgiyle gidip herhangi bir probiyotiği alarak kullanmak doğru değil. Şu an piyasada yüzlerce probiyotik var. Bunların bir kısmı gerçek probiyotik özelliğini bile karşılamıyor. Hindistan'da bir çalışma yapılmış. Bunların yarısına yakınında üstünde yazan mikroorganizmanın bulunmadığı görülmüş. Bizim hekimler olarak kullandığımız belli durumlar var ama bunlarda da belli probiyotikleri kullanıyoruz. Dünyada probiyotik kullanımcıları da artıyor. Çok büyük bir market ve bir pazar. 2050 yılına doğru yüzde 7 daha büyümesi bekleniliyor. Bu konuda kanıtlar arttıkça zaten halkımızla, hastalarımızla paylaşıyoruz. Unutulmaması gereken her probiyotiğin her hastalık için uygun olmadığıdır. Bu nedenle probiyotiklerin hekim tavsiyesi ile kullanılması gereklidir.”

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Akciğer uzmanı uyardı: “Uzayan öksürüğü ciddiye alın, bu bir alarmdır” Uzmanı uyardı: Temelsiz öz güven psikolojik sorunlara yol açabilir Nefret söylemlerine asla geçit vermeyeceğiz Habersiz at ve domuz eti yediren firmalar Seyrantepe değil, Virantepe