Sesler yüksek çıkmıyor diye acı yok sanılmasın

Ülkemizin efsane heavy metal müzik grubu Pentagram, yeni single çalışması “Bu Düzen Yıkılsın” ile dinleyici karşısında. Pandemiyle birlikte müzik dünyasında yaşanan mahrumiyete dikkat çeken Ogün Sanlısoy, “Acilen çözüm bulunmalı ve hayata geçirilmeli. Bu sektörde çalışanlar ve uğraşanlar büyük sıkıntılar çekiyorlar aylardır. Sesler çok yüksek çıkmıyor diye acı da yok sanılmasın” diye konuşuyor.

IŞIL ÇALIŞKAN

Heavy metal müziğin ülkemizde parmakla gösterilen temsilcilerinden Pentagram, üç yıl sonra yeni albüm müjdesini bir şarkıyla verdi. Şarkısında, “Davullar çalınsın/Köleler uyansın/Silahlar yakılsın/Bu düzen yıkılsın” diyen grup adeta manifesto niteliğindeki “Bu Düzen Yıkılsın” isimli parçayı dinleyiciyle buluşturdu.

Pentagram, müziğin gücünü kullanarak, kadın cinayetlerine, savaşlara ve yanlış politikalara “Dur” diyor. Grup üyeleri Ogün Sanlısoy, Demir Demirkan ve Tarkan Gözübüyük ile yeni şarkılarını, ufuktaki albümü ve 33 yıllık kariyerlerini konuştuk.

► “Bu düzen yıkılsın” dönemin şartlarına bir isyan, adeta bir manifesto niteliğinde. Kadın cinayetleri, savaşlar, yanlış politikalar… Tüm bu haksızlıklara müziğinizle “dur” diyorsunuz. Artık protest şarkı sözleri çok az üretiliyor. Bu durum dönemin şartlarıyla ne kadar ilişkili sizce?

Ogün Sanlısoy: “Dur” denilmesi gereken, yolunda gitmeyen çok mevzu var. Hayatımızda, mahallemizde, şehrimizde, coğrafyamızda, dünyanın her yerinde. Kiminin gözünü kapayıp yok saydığı, kiminin yüreğini yakan, kimi "Benim başıma gelmedi, bana ne” derken, kiminin “Benim başıma geldi, başkasının başına gelmesin” diyerek uğraş verdiği, gözlerimizin önünde olurken, görmezden geldiğimiz, kulaklarımızın yanında bağırılırken, duymazdan geldiğimiz çok olay oluyor her gün. Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik fışkırıyor her yerden. Bazen insan kendini zor tutuyor. Dişlerini, yumruklarını sıkıyor. Herkesin isyan noktasında kendini ifade ediş biçimi vardır. Biz müzik ile ifade etmeye çalışıyoruz. Otuz üç yıl oldu yazalı, çalalı, söyleyeli, hala da aynı.

► Nasıl bir dünya dilerdiniz peki?

Tarkan Gözübüyük: Bütün insanların yemek, barınma ve sevişme kaygısı duymadan en az bir kaç nesil aynı evlerde yaşlanabildiği bir dünya dilerim. Herkesin bir meslek öğrenip en az ustası kadar verimli olduğu, özgürce seyahat edebildiği, hiç yalan söylemeden yaşayıp sevdiğine layık olabildiği bir dünya.

UMUT İLE BEKLENTİYİ KARIŞTIRMAYALIM

► Ufukta umut var mı sizce?

Demir Demirkan: Umut ile beklentiyi karıştırmayalım. Eğer "özlemini duyduğumuz dünya gerçekleşecek mi?" diye soruyorsanız cevabı “Hayır'. Ama, umudumuz var mı? İnsanlıktan, kendini kurtarabileceklerinden veya dünyanın hala insan yaşamını destekleyecek bir gezegen olarak kalmasından umudum var benim. Bir yolu bulunacak, ama iyi ama kötü; büyük ihtimalle "iyi" diyemeyeceğiz.

► Bu parça yeni albümü ne kadar temsil ediyor peki? Hali hazırda yayımlanmamış iki parçanız daha var. Albümle ilgili ipucu var mı?

Tarkan Gözübüyük: On şarkılık albümün kayıtları Sony Müzik’in iş birliğiyle Babajim İstanbul’da yapılıyor. 2021 yılı içinde yayımlanacak. Ekibin tam kadro bütün parçalarda yer aldığı özel bir yapım. Konuk müzisyenler de katılacak. İlk kaydedilen üç şarkı, yapımın geneli hakkında ipucu verebilir.

► Yaşanılan dönem popüler olan müziği ne kadar ve neye göre etkiler sizce?

Ogün Sanlısoy: Etkiledi bile. Pandemi döneminde, yeni önlemler olarak ilk önce konserler, festivaller, etkinlikler durduruldu. Herkes ekonomik olarak zor durumda kaldı, geleceğiyle ilgi, sonrasında ne yapacağıyla ilgili bilgisiz, fikirsiz kaldı. Müzik aletini, ekipmanını satanlar, başka işlerle uğraşmaya başlayanlar oldu. Alternatifler arandı. Sanal konserler denendi. Nadir başlayan performanslar, oturma düzenli ve sınırlı katılımlı olarak yapıldı. Bir süre sonra tekrar durduruldu. Bir araya gelerek yaptığımız provalarımız ve performanslarımız çok azaldı. Büyük performanslar yerine, akustik küçük oluşumlar talep edilmeye başlandı. Çok kişiyle değil, az kişiyle yapılan aranır oldu bir anda. Belki işsizlik ve ekonomik sıkıntı yaşandı ama bir taraftan da evde müzikle, enstrümanınızla çalışabilmek, kendinizi her yönden geliştirebilmek için de geniş bir zaman kaldı. Bu dönemi üretim ile geçiren çok kişi olduğunu düşünüyorum ve sanırım önümüzdeki yıllarda bu dönemin eserleri ortaya çıkacaktır. Kim bilir neler üretilmiş, ne cevherler yetişmiştir.

► Kurulalı tam 33 yıl geçmiş, dile kolay… Pentagram 33 yaşında bir yetişkin şimdi. Onun karakterini nasıl anlatırsınız?

Ogün Sanlısoy: İhtiyar delikanlı.

Tarkan Gözübüyük: Şanslıyız ki müzik bizim kuşak için de kıymetli oldu. On binlerce güzel insanla ortak bir hikâyemiz var. Tanıştığım tüm meslektaşlar adına, herkes içindeki sevdiği şeyleri işine yansıtmaya, olumsuz gördüklerini uzak tutmaya çalıştı. Pentagram da, grupla yolu kesişen herkesten bir parça taşıyor.

BİZİM KUŞAK MÜZİSYENLER SERMAYESİZ İŞÇİ SINIFINDA

► Manowar, Metallica, Slayer, Megadeth gibi büyük gruplarla birçok kez aynı sahneyi paylaştınız. Bu durum bir grubu nereye taşır?

Tarkan Gözübüyük: Bizim kuşak müzisyenler ekonomik olarak çoğunlukla sermayesiz işçi sınıfında. Şanslı olanların belki aile yadigârı bir evi vardır. Genelde sermaye olarak el emeği konur. Çoğumuz geçinmek için aynı zamanda eğitmenlik yapıp farklı projelerde rol alıyoruz. Herkes olabildiğince çağdaş bir iş çıkarma çabasında. Örnek gördüğünüz ustalarla sahne almak, sizi müzisyen olarak onaylıyor ve çalışmanıza değer katıyor. Her insanın taşıması gereken özgüveni hissettiriyor.

► Pandemiyle birlikte müzik dünyasının yaşadığı mahrumiyetle ilgili düşünceleriniz neler? 9 aydır müzisyenler için bir çözüm yolu üretilmiş değil. Nasıl bir gelecek öngörüyorsunuz?

Ogün Sanlısoy: Acilen çözüm bulunmalı ve hayata geçirilmeli. Bu sektörde çalışanlar ve uğraşanlar büyük sıkıntılar çekiyorlar aylardır. Sesler çok yüksek çıkmıyor diye acı da yok sanılmasın. Bu müzisyenler, bu sanatçılar, bu insanlar bizim. Kaybedince üzülüyoruz sonra.

Tarkan Gözübüyük: Bu konuya sadece müzisyenlerin sorunu gibi de bakmamak lazım. Salgın nedeniyle bu meslek grubunun geçim sıkıntısı doğal görülebilir. Sahne insanları normal şartlarda da bazen aylarca iş bekliyor. Herkes yakın çevresinin ikazlarına rağmen bu alanda çalışmayı tutkuyla seçer. Ne var ki dünyanın her yerinde bunca tiyatro ve konser salonu, sahne emekçilerini beslemek için yapılmadı. Bugün en çok mağdur olanlar, sahnelerden ziyade o koltukları doldurması gereken insanlar. Bence siyasi rejim, bu boşluğun toplumsal bilançosunun farkında ve uygulamalar bu eksende yapılacaktır. Şayet performans sanatlarımız artık kültürel bir ihtiyaç olarak görülmüyorsa, gelecekte bu salonlar kapanır. Bizler de icabında başka şekilde geçimimizi sağlarız.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Kaybolma sanatı Şair Haydar Ergülen'den 'vize' isyanı Zülfü Livaneli’ye ‘Yılın En İyi Hikâye Ödülü’ Sahte fragman izlenme rekoru kırdı "The Platform 2" filmi geliyor: İlk görseller paylaşıldı