Çok yapaysınız, yoksa uygarlık tarihinden kovulur, kendinizi doğada, doğal olguların arasında bulurdunuz. Doğal olgu (naturefact), doğanın ürettiği şeylere denir; insan ise yapay olgular (artefact) üretiyor. Mesela kunduzların ürettiği barajlar doğal olgulardır, insanın ürettikleri yapay. “Doğa içgüdülerle, insan ise bilinçli eylemleriyle üretir” diyeceğinizi biliyorum. O zaman bu ayrım, bilinç ile içgüdü arasında yapılmış ve insan kendini doğal şeylerden ayırırken bilincini de soyutlamıştır. Oysa ararsanız, bilincin köklerini doğada bulabilirsiniz. Doğal evrimin bir ürünü olan insan, doğadan ayrılıp çitlerin içine yerleştiğinden beri içeride, kendi deyişiyle yapay olgular üretiyor. Doğal değil, yapay seçilimin ürünü çünkü ve artefaktlar ürettikçe artefakta dönüşüyor. Sanat, hüner, beceri anlamına gelen “arte” sözcüğüne, üretilmiş şey, olgu anlamına gelen “factum” sözcüğünün eklenmesiyle elde edilen artefakt, 1821’de dolaşıma giriyor: İnsanın ürettiği ya da modifiye ettiği her şey. Sanat, beceri insanda birden ortaya çıkmıyor, köklerine doğada da rastlarsınız. Doğal ile yapay karşıtlığı, düalist düşünme tarzının bir artefaktıdır ve sadece doğa ile insan arasındaki sürekliliği kesintiye uğratmakla kalmıyor, düşünceyi ve şeyleri ikili karşıtlıkların içine hapsetmeye de yarıyor.

İnsan ikili karşıtlıklara bir kere alışmaya görsün, şeyler arasındaki geçişleri, sürekliliği değil, karşıtlıklar görür sadece. Mesela bir kutba canlıları, diğerine cansızları yerleştirir; insan ile hayvanı, iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini, erkek ile kadını, heteroseksüel ile homoseksüeli, içerisi ile dışarısını, doğa ile kültürü ayrıştırır; bu listeyi uzatabilirsiniz. Ve ikili karşıtlıklara ayrı ayrı doğalar yükleyip ardından da bunları birbirleriyle çatıştırır. Oysa “tüm bedenler için tek bir doğa” vardır (Spinoza). İnsan derken, tabii ki bir artefakt olarak insandan söz ediyorum. Bir artefaktı tasarlayan ve üretim koşullarını belirleyen, üretim araçlarını ellerinde tutanlardır. Artefaktlara programlar yüklenir ve eğitilirler. Çitlerin içinde yaşamaya bir kere alışmaya görün, çiftliğin değerlerini kutsal değerler olarak kabul eder ve dışarıyı kutsalınıza bir tehdit olarak algılamaya başlarsınız. Kutsal, artefaktlara üretim sürecinde yüklenmiş bir programdır. Ve bir artefaktın kutsalına ihanet etmesi, kendine, dolayısıyla çiftlik sahibine ihanet etmesi demektir. Dünyayı bile iki karşıt kutba ayırır. Programlarına ihanet eden artefaktları bu dünyada olmasa bile öbür dünyada cehennem ateşleri bekliyor.

***

Bir artefakta “sen kimsin?” diye sorduğunuzda, önce nelere karşı olduğunu sayıp döker size. Çiftlik sahiplerinin istemedikleri değerler çitlerin ötesine ötelenmiş ve artefakt, üretim sürecinde dışarının karşıtı olarak programlanmış ve kimliklendirilmiştir. Artefakt, bir ‘anti-’dir, dışarının karşıtı. Çiftliğin uyumunu bozacak ne varsa dışarıdan gelir. Uyum bozulduğunda içerideki dışarlıklılar, günah keçileri, arınma ritüellerinde ya kurban edilir ya da ait oldukları yere, dışarıya sürgüne gönderilir. Günah keçisi, kapalı sistemlerdeki entropi artışına yönelik geçici bir çözümdür. Çiftlikteki düzensizlik artışı, ancak bir günah keçisinin bulunması ya da icat edilmesiyle engellenebilir. O, bir eşcinsel, kadın, hayvan, farklı bir etnik ya da inanç grubuna ait biri olabilir. Günah keçisi kurban edildiğinde düzen yeniden tesis edilir. Artefaktlar yeniden birbirlerine kenetlenir ve çiftlikte birlik ve beraberlik ruhu dirilir. Artefaktların en önemli özelliği birbirine kenetlenebilir olmalarıdır. Modüler özelliklerinden dolayı, çiftlik içindeki mekânların düzenlenmesinde de artefaktlar kullanılır.

Artefakt terimi, toplum halinde yaşayan insanın tarihsel/toplumsal/kültürel varlık olarak her tür ürün ve yaratımını (dil, din, sanat, bilim, siyaset, hukuk, ahlak, teknik, felsefe vb.) ve bu ürün ve yaratımlar doğrultusundaki tüm yapıp-etmelerini adlandırmakta kullanılmıştır. Tıp dilinde ise artefakt, psikolojik nedenlere bağlı olarak kişinin kendisine zarar vermesi sonucunda kendi bedeninde açtığı lezyonlara denir. Bu haliyle insan, yerin yüzeyinde bir artefakttır, doku bozulması. Doğal beslendiğiniz için doğal olduğunuzu iddia etmeyin. Sizi çok artefakt gördüm.