Gerçek Tiyatro İnsanları, son dönemde türeyen dizi film ya da sinema oyuncularının çalışma tempolarını ve para kazanmak...

Gerçek Tiyatro İnsanları, son dönemde türeyen dizi film ya da sinema oyuncularının çalışma tempolarını ve para kazanmak için içine düştükleri kısır döngüyü nasıl değerlendiriliyor bilinmez? Ama son dönemde yaşananlardan sonra Tiyatro Sanatçılarının, dizi film ya da sinema oyuncusu gibi “iyi şartlarda yaşama hakkı” ndan mahrum olarak mesleklerini sürdürdükleri de bir gerçek. Onlar için hayatın zorluklarla dolu olduğu gerçeğini, hergün gazetelerde okuyor, daha da acısı onların güvencesiz geçen yıllarının sonunda,  ne büyük ekonomik sıkıntılar atlattıklarını da yaptıkları açıklamalarından öğreniyoruz. Tiyatrolarının kapısına kilit vurandan tutun da vergi borcunu ödeyebilmek için kredi peşinde koşanına kadar pek çoğunun sıkıntısı aynı: “Tiyatrocular üvey evlat muamelesi görüyor”
Şükran Güngör, Savaş Dinçel, Hadi Çaman, Gazanfer Özcan son yıllarda yitirdiğimiz usta oyuncularımızdan bazıları. Hastalık onların yakasına yapışmış ama onlar her akşam sahneye çıkmaya devam ediyorlardı. Belki de şu anda yaşları 65-70’i geçmiş pek çok oyuncu bu şartlarda sahne almaya devam ediyorlar tiyatrolarda. Belki de hastalıklarının farkında olmadan ya da son ana kadar sahnede kalma arzusuyla…
Geçtiğimiz günlerde kalbimizde buruk acı bırakacak Gazanfer Özcan’ın vefatından sonra, bu yazı daha bir anlam ifade eder düşünüyorum. Şöyle ki; uzun yıllar Ferhan Şensoy Tiyatrosu’nda oyunlarını izlediğimiz Baykal Kent, rahatsızlığı nüksedince bir süre tedavi gördükten sonra sonra kararını verdi ve meslek hayatının 50. yılında Bursa'da bir huzurevine yerleşti. Kendi adına bir tiyatrosu yoktu ama mesleğinden edindiği alçakgönüllülükle kimseye sorun olmadan usta tiyatro oyuncusu Baykal Kent, İstanbul'dan uzakta, Uludağ'ın eteklerinde bir huzurevini seçti. Orada mutluluk vardı belki de, kimsenin dır dırı yoktu ona göre.
Sanatçı bir süredir maddi sıkıntı içinde olmalıydı ki bu yolu seçmişti. Bursa Büyükşehir Belediyesi Fethiye Dörtçelik Huzurevi'ne yerleşen Baykal Kent duyduğumuza göre oradaki arkadaşlarına şunları söylüyormuş.” Kimse tarafından buraya gönderilmedim. Buraya kendi isteğimle geldim. Buradan da kısmet olursa da güzel bir yere gömülüp temiz havada yatmak istiyorum. Artık buradan sonrası güzel bir selvi gölgesi. Buraya huzuru bulmaya geldim, huzurlu ölmek istiyorum. Görmediğim yer kalmadı. En son göreceğim yer burasıymış. Bileti alıp sinemaya geldik, İkinci sıradan bir yer verdiler. Oturup bekliyoruz" Bu yaşam repliklerinin sahibi ödüllü bir oyuncu da olabilirdi, bir devlet sanatçısı da olabilirdi hiç kuşkusuz. Sanatçı huzursuz geçen günlerine çok iyi tepki vermiş bu sözleriyle.
Baykal Kent’in Bursa’da bir huzurevinde yaşıyor olması bir teselli mi, yoksa tiyatrocuların kendilerini güvencesiz hissettiklerinin somut bir örneği mi, geçen zaman bunu çok iyi açıklıyor. Baykal Kent gibi kendi geleceğini garanti altına almayı akıl eden tiyatrocularımızın yanında ölmeden önce bazı isteklerini açıklayanları da var. Bir süre önce yakılmak istediğini açıklayan tiyatronun duayeni Yıldız Kenter bunların başında geliyor. 8 sene önce eşini Bodrum’un Turgut Reis Beldesi’ndeki Yalı Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından, Turgut Karabağlı Mezarlığı'nda toprağa vermişti sanatçı.
Geçen süre içerisinde neler olmuştu ki Yıldız Kenter kararını değiştirmişti. Evet tiyatrolarda seyirci sayısı düşmüştü. Ama bilemediğimiz başka sıkıntılar da ortaya çıkınca o da
 Ünlü Soprano Leyla Gencer gibi yakılmak istediğini açıkladı kamuoyuna:  “Ben yakılmak istediğimi söylüyorum. Bunun sebebi var zaten.Mecbur olacaklar ileride bunu yapmaya. Mezarlıklar adam almıyor artık. Geçen gün benim yengem öldü. Ölüsünü ağabeyimin yanına gömdüler, üstüne gömdüler yani. Fakat yol diye bir şey yok, yollara bile gömmüşler ve üstüne basıyorsun yüreğin titriyor.
Ölüye saygı nerede, çöplük gibi, bakımsız Karacaahmet’tin o bölümleri. Bu kadar çöplük gibi tinerci çocukların dolaştığı bakımsız, tehlikeli yerler çoğunlukla. Şu dünyada öldükten sonra yer işgal etmek istemiyorum. Mezarın üstüne onun sevdiği meyve ağacını dikmiştim çıkmışlar, taşı oymuşlar, taşı devirmişler. Su kesilir sulayamazsınız, çiçekler kurur. Turgutreis’teki mezarlıkta Şükran için çektiğim sıkıntıyı anlatamam. Bir defa her zaman bakamıyorum. Yazları gidip geldikçe bakabiliyorum, onun dışında belediyenin böyle bir hizmeti yok Türkiye’de. Yani orada eşi, dostu, akrabası olanlardan bir şey alabilirler. Her şeyden vergi alıyorlar. Bundan da alıyorlar aslında ama, çok bakımsız. Turgutreis’teki mezarlık Karacaahmet’tekine kıyasla çok daha iyi, ferah bir yer. Ama Karacaahmet yatacak yer değil. Ben hiç kimseyi sıkıntıda bırakmak istemiyorum. Ben çünkü gidiyorum Şükran’ın mezarındaki çiçekleri ölmüş görüyorum. Halbuki Şükran o çiçeklerle yaşıyor benim için, çiçeği çok sevdi için.”
Baykal Kent’i de Yıldız Kenter’i de çok seviyoruz. Tiyatro sanatçılarımızın sahipsiz bırakılmasına, yakılmasına asla müsaade etmeyelim. Onlar ki zor şartlarda bizlere tiyatroyu sevdirdiler onlara kucak açmalıyız. İster huzurevinde olsun ister tiyatrosunda tiyatro yapıyor olsun onları ziyaret edelim. Alkışlarımızla destekleyelim.