Çocukların yaşamında önemli bir yere oturtulan televizyonun, böyle giderse yakın bir gelecekte dramatik sonuçla biten örnekleriyle karşılaşılacak...

Çocukların yaşamında önemli bir yere oturtulan televizyonun, böyle giderse yakın bir gelecekte dramatik sonuçla biten örnekleriyle karşılaşılacak...

 

Çocuk sayısı bakımından Avrupa’nın en zengin ülkesi olduğumuzdan, yaklaşık bir on yıldır çocuklara dönük televizyon programları üzerinden oynanan ürün pazarlama senaryoları, üzücü sonuçlarını vermeye başladı.

Yayınlanan çizgi filmler ve sihirli diziler aracılığıyla çocuklarımız korumasız bir halde yeni rol modelleriyle, kahramanlarıyla tanıştırıldı. Televizyon ekranları karşısında aç susuz bırakıldıkları saatler var edildi prime time denen zamanlarda. TV seyretmek zorunda kaldıkları bu süreçte ne yemek yediler, ne ödevlerini yapabildiler, ne uyuyabildiler, ne ebeveynleriyle sohbet edebildiler.

Varsa yoksa bağımlısı oldukları, anlamsız diyaloglarla örülü dizilerde, bulutların üstüne çıkmayı, peri alfabesini, bebeğin anne karnındayken konuşmasını, iklim perisi gibi gerçek dışı sahneleri köpeğe dönüşen babalarının görüntüleri üzerinden anlamaya çalıştılar. 8 yaşına kadar olanlarının gerçeklik duygusu gelişmediğinden onlar ise olan biteni olduğu gibi kabul ettiler ve gerçek yaşamda olduklarını varsaydılar gördüklerinin. Hele yanlarında izah eden bir kişi olmayınca da çocuklarımız, televizyonlardaki bu eğitici olmayan programlar üzerinden bilinmez bir deneyin araçları oldular belki de.

2007 Kitap Fuarı’nda Marmara Salonu’nda “Çocukların Yaşamında Televizyonun Yeri” konulu bir panele konuşmacı olarak katılmıştım. Panelde, çocukların yaşamında önemli bir yere oturtulan televizyonun, böyle giderse yakın bir gelecekte dramatik sonuçla biten örnekleri ile karşılaşabileceğimizi ve bu olumsuzlukların özel hayatlara, hatta eğitim hayatına zarar verici bir hale dönüşebileceğini de belirtmiştim.

Beni bu yazıyı yazmaya iten neden ise, birkaç gün önce okuduğum bir haberdi: “Osmaniye"nin Kadirli ilçesinde, televizyonda izlediği bir çocuk dizisinden etkilenerek kendini sihirbaz sanan 11 yaşındaki bir çocuğa, ruhsal tedavi başlatıldı” deniyordu haberde. Gizli güçlerinin olduğunu düşünen, sürekli yerde yatmak isteyerek televizyon dizisindeki kahramanın sözlerini tekrarlayan, 2.5 aydan beri okula da gidemeyen çocuğun çaresiz annesi F.Ü., de “Bırakın televizyonu açmayı üzerini de bir bez parçasıyla kapattık. Oğlum o kanalları bulur izler diye biz bile televizyon izlemez olduk, ancak hiçbir şey değişmedi. Oğlumu dışarı çıkaramıyorum.  Eve misafir kabul edemiyoruz. Gelen ailelerin çocukları korkar oldu” diyerek olayın süreçlerini paylaşıyordu. Ve ardından “Nedeni bilinmeyen psikotik atak” teşhisi konuyordu Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı tarafından. Ve böylece, çocuklara can yoldaşı (!) olmayı vaat eden bu tür sanal kahramanlar, bir çocuğun bilişsel, duyuşsal, fiziksel ve psikolojik hayatına derinlemesine zarar veriyor ve hedefine ulaşıyordu.

Çocuk 11 yaşında olduğuna göre bu zamana kadar tüm sihirli dizileri hatta ne olduğu belirsiz çizgi filmleri de izlemek zorunda kalmış anlaşılan. Anne ya da evdeki bir dadı televizyonu çocuk bakıcısı olarak çocukla başbaşa bırakmışlar da diyebiliriz. Zaten evlerimizde televizyon, sabah açılır akşam yatarken kapatılır mantığıyla tüketildiğinden, bu türde yeni vaka haberlerine de rastlamamız an meselesi.

Çocuğun habere konu olan fotoğrafına dikkatlice baktığımda, hemen arkada camlı dolabın içinde bir oyuncak gözüme ilişti. İngiliz yayın kuruluşu BBC tarafından televizyonlar üzerinden çocuklara 1997 yılında servis edilen bu bebeklerin adı Teletubbies idi. Dolabın içinde gördüğümün adı da Winky idi. Garip hareketlerle dans eden cinsiyetsiz bir tür olarak tanımlanan bu oyuncaklar daha sonraki yıllarda Amerika"da yasaklandı. Ancak 1999 yılında bir televizyon kanalımız yayınlamaya başladı bu programı.

Program çocuklar için tanımlamakta güçlük çekebilecekleri sahnelerle örülüydü. Çocuk televizyonda bu tür sahneleri izlerken aileden bir üyenin, çocuğa bu tür sahnelerde yanlış ve doğruyu anlatması gerekirken, sanırım birçok aile çocuk ile televizyonu başbaşa bırakma yanlışına düştü. Çünkü çocuklarda sekiz yaşına kadar gerçeklik duygusu gelişmediğinden, özellikle 0-6 yaş arası çocukların bu dizilerdeki sihirleri gerçek gibi algılayabilecekleri unutuldu.

Durum ciddi. Çizgi filmleriyle sihirli dizileriyle hayatında televizyonu birinci sıraya oturtmuş ailelerdeki çocuklarımız 10 yıllık bir sürecin sonunda kimi davranış bozuklukları gösteriyorlarsa bunu örtbas etmek yerine çocuk sağlığı ile ilgili uzman kişilerden yardım almak en akılcı yol olmalı. Televizyon kanallarımızın yöneticilerini de kırmızı odaya çağırmak ve onlara sormak gerekir ki bu programları ve dizileri hangi senarist hangi deneyimleriyle yazıyor, hangi yapımcı izin veriyor, hangi etik bilim kurulu onaylıyor ?

Ancak unutulmamalı ki, ailelerin özellikle gelişme döneminde olan, soyut ve somut kavramları birbirinden ayırt edemeyen çocuklarına karşı duyarlı davranmaları gerekir. Televizyonu zaman zaman onlarla birlikte izlemeleri gerçekdışı sahneleri onlara izah etmeleri, aksi takdirde bu tür rahatsızlıkların geç kalındığında tedavisinin güçleşebileceğini hatırlatalım.

Not: Yazının sonunda paylaşmadan edemeyeceğim; ünlü oyuncu Angelina Jolie’nin eski kocası Billy Bob Thornton"dan yukardaki yazıda geçen Teletubbies programı yüzünden boşandığını öğrendiğimde çok şaşırdım. Empire dergisine göre, Jolie dünyayı gezerek yardıma muhtaç çocuklarla ilgilenirken, Thornton evde oturup televizyonda Teletubbies izlemeyi seviyormuş. Angelina Jolie"ye olan saygımız iki kat daha artmıştır duyurulur.