"Bir kere ben bu başbakanlığı ilke olarak kabul etmiyorum. Çünkü ben padişahlık taraftarıyım..."

“Bir kere ben bu başbakanlığı ilke olarak kabul etmiyorum. Çünkü ben padişahlık taraftarıyım. Ama bu, cumhurbaşkanlığı değil, padişahlık da değil, bu ‘cumhurşahlık’ olabilir. Olur mu sizce? Yani ben oturdum mu oturmalıyım, yerimden kalkmamalıyım; 40 sene ben burada kalmalıyım. Şimdi siz bana başbakanlığı verirseniz 3-4 sene sonra kalkacağım. Hoş bir şey mi yani şimdi bu? Oturmak isterim ben burada, kabul edin lütfen. Ve birlikte demokraside anlaşalım. Siz ne tür demokrasi istiyorsunuz?

Bakın, Birleşmiş Milletler’de bir anket yapılmış. Benim değildir bu, BM’nin resmen insan zekâsıyla ilgili bir araştırmasıdır. İnsanların yüzde 82’sinin hiçbir şeyden haberi yok. Bunu biliyor muydun? Mesela araba kullanıyor, değil mi? Ama araba nasıl gidiyor bilmiyor. Bir gaza basıyor ama içinde ne çalışıyor bilmiyormuş. Diyelim ampul, onu hepimiz kullanıyoruz değil mi? Ama bilmiyor nasıl oluyor da içinden ışık geliyor. Şimdi dünyanın yüzde 82’si bilmediğine göre bu işi, bunlara göre güzel bir enayilik kurulabilir. Yani enayiler cumhuriyeti kurulabilir dünyada. İlkesini böyle yaparsak çok güzel kandırırız halkı. Büyük çoğunluk bu işten anlamadığına göre biz bu demokrasiyi kurarsak istediğimiz şekilde ilerletebiliriz. Şimdi ben niye bu işi aldıktan sonra bırakayım dört senede! Clinton bile enayilik ediyor bence, dört senede bırakılır mı? Bırakılmaz.

Şimdi ben bir teklif verdim. Bu teklifi verirken yürü ya kulum kararnamesi var. Bu 1314 sayılı kararnamede bazı bölümler kapalı kaldı yani ne olduğunu anlayamadık. Özal döneminde yapıldı mesela o, o kararnameler cevap vermiyor. Süleyman Demirel zamanında da aynı şeyle uğraşıyorlardı. Ben onlarla uğraşmak istemiyorum. Bu kanunu değiştiriyorum. Buna direkt olarak yürü ya kulum ismini koyuyorum. Kararnameyi açık bırakıyorum. Böylece ben istediğim icraatı yapıyorum. 

Bu arada biliyorsunuz hükümetler kurulurken, bir önceki hükümetten izin almak lazım. Hükümetler lokaldir. Bir de ayrıca esas hükümete bağlı bir devlet vardır. Globalleşen dünyayı idare eden bir şirkettir. O şirketin başkanlık kurulu vardır, yürütme kolları vardır. Biz oraya bağlıyız. Yani ben atama ile gelirim. Oradan beni atarlar. Patagonya’ya gelmeden önce oraya bir gider 6 ay staj yaparım ve dünyayı nasıl söğüşleyeceğim diye, onu ayarlamam gerekir. Mesela globalleşme gerekecek değil mi, o globalleşme benim işlerimden bir tanesidir. Biz top tüfeği sevmeyiz, savaşı sevmeyiz. Bilgisayarla borsa olarak o işi hallederiz. Biz parayı bankadan alırız. Eskidenmiş savaşmak, neyle savaşayım zaten bana insan lazım. O olmazsa parayı neyle alacağım, çalıştıracağım. Parasını meta olarak kullanacağım, niye öldüreyim ki onu!

Mesela bu 900’lü telefonları ben sol sadrazama bağladım. Sonra kabinede Acı Reçeteler Müdürlüğü var. Onu da sol sadrazama bağladım. Enflasyonu yüzde 250’den aşağı tutmamak üzere sağ müsteşara bıraktım. Dışişlerinde var mesela bu. Hurafeler sorumlusu var, Memiş gelecek başına ama bu o Memiş değil, omemmiş. Ondan sonra bir de Dün Dündür Bugün Bugündür Müdürlüğü var. O çok mühim. Çünkü hep dünle bugünü karıştırıyorlar. Onun için ben onu koydum. Bir de Azimet’den sorumlu bir bakanlık yaptım. Onu koydum, mecburum koymaya. Öyle cart diye Meksika’da. Öyle olmaz! Nereye gidecekse ben bilmeliyim. Sonra bir de Olacak İşler ile Olmayacak İşler Operasyon Kurulunu da ayarladım. Sonra Tanju’yu Kurtarma Genel Müdürlüğü var. Şimdi Ne Olacak Bakanlığı var. Batık İşler Bakanlığı var. Yani 226 tane bakanlık var. Bu sistemle rahat edeceğim, yani öyle 4-5 sene falan yok. Enflasyon zaten 250’den başlıyor, tepeden iniyor. Halk yemek yiyemiyorsa eğer pasta yesin kardeşim.”

(Radyo Kayıt Tarihi: 1994)