Türkiye’nin rahatlaması için iki şey gerekir. Bunlardan biri zihniyet devrimi, ötekisi de yoksullaşmanın ortadan kalkmasıdır. Zihniyet...

Türkiye’nin rahatlaması için iki şey gerekir. Bunlardan biri zihniyet devrimi, ötekisi de yoksullaşmanın ortadan kalkmasıdır. Zihniyet devrimi başkalarının hayatını kendi beğendiği yöne çekmekten vazgeçmeyi ve kendi rolünü başkalarının hayatına karışmak için kullanmaktan vazgeçmeyi içerir. Bunun için ise özgürlükten korkmamak ve başkaları üzerinden maddi ve ama özellikle manevi geçinmeye ihtiyaç duymamak gerekir. Bunun için önce herkesin kendine yetecek bir geliri olmalıdır. Bu belki yeterli koşul değildir ama gerekli koşuldur.
Farkındaysanız yukarıdaki paragrafta işsizlik, herkese iş gibi sözler etmedim. Çünkü bunlardan bahsetmenin gerçekçi olmayacağını düşünüyorum. Buradaki iki varsayımımdan biri 2008 dünya krizinin kronikleşmeye başlayacağı ihtimalinin yükselmesi (bence yani), ikincisi de teknolojik devrimler nedeniyle üretimin emeğe giderek daha az ihtiyaç duyacağıdır. Dolayısıyla Türkiye, insanların işi olmadan geliri olması meselesini konuşmaya başlamalıdır (aslında gelir sadece çalışarak elde edilebilir, buna başka bir ad koymak lazım). Bunun birçok boyutu var. Yani buna yetecek para var mının oldukça ötesinde yönleri olan bir meseledir. Mesela konumuz açısından bir geliri olmak toplumsal kimlik ve rol bakımından ne kadar yeterli olabilir?
Çok kısaca söylemeye çalıştığım gibi, esas olan toplumun demokratikleşmesidir ve bunun için öncelikle insanların geliri olmalıdır. Çünkü maddi açıdan muhtaç ve bağımlı insanların kendi hayatına sahip çıkma mücadelesi vermesi zaten mümkün değildir.
Türkiye’de bu yönde gelişmeler yok. Dahası aydınların da böyle şeyler söyledikleri yok. Ben askeri vesayet rejiminin kalkmasına ve Kürtlerin haklarını almalarına karşı değilim. Benim söylemek istediğim şu: Askeri vesayet rejimi kalksın ve Kürtler de haklarını alsın. Peki ne olacak o zaman? Bence sadece askeri vesayet rejimi kalkmış ve Kürtler bir kısım haklarını almış olacak. O kadar. Yani bunun ülkeye demokratikleşme getireceğine ve bunun da ekonomik gelişmenin önünü açacağına falan inanmıyorum ben.
ABD, AB ve Kürtlerin dayatmasıyla demokratikleşme olmaz, sadece Kürtler önemli bazı haklarını almış olur. Demokratikleşme içeriden gelişen bir şeydir. Aslında kimi önemli öğelerini yukarıda tanımlamaya çalıştığım zihniyet devriminin ta kendisidir ve bunun için de öncelikle herkesin bir geliri olması gerekir. Bunlar zaten bilinen şeyler ama Türkiye’deki tartışmalarda unutulmuş gözüküyor.
Kürt meselesinde anlaşmaya doğru gidilirse Türkiye’nin askeri harcamaları azalmış olur, doğuda mesela hayvancılık yeniden canlanabilir ve bunların da ekonomik durumun düzelmesine anlamlı katkıları olabilir ama söylenen bu değil. Söylenen  askeri vesayet rejimi geriletilecek ve buna paralel olarak demokratikleşme hız kazanacak ve bu da ekonomik gelişmeyi getirecek (ya da getirmese bile yapacak bir şey yok, tek hedef demokratikleşmenin kendisidir). İşte yanlış gördüğüm budur.
Kaldı ki demokratikleşme meselesine de böyle bakılmaz. Müslümanların yaptığı “kendine demokratlıktır”. Müslümanlık devrim geçirmedikçe demokrasi ile bağdaşmaz. Bunun o kadar çok örneğini gördük ve görmekteyiz ki ayrıca ispatlamaya çalışmaya gerek görmüyorum. CHP ve MHP de demokratikleşmeden yana değil. şimdi hal böyleyken, Kürtler bir kısım haklarını alacak ve Türkiye demokratikleşecek, öyle mi?  buna nasıl inanılıyor, onu da ben anlayamıyorum.
Tabii ki Türkiye de hayatın demokratikleşmesini isteyenler vardır. Kadınlar ve gençlerin önemli bir kısmı bunu düşlüyordur, kimseye söylemese, hatta kendine söylemekten çekinse bile düşlüyordur, insanın doğası böyle. Önemli olan onların bunu hem kendilerine hem de başkalarına söyleyebilecekleri, hatta dayatabilecekleri koşulları yaratmaktır. Bunun başında ise hepsinin bir gelirinin olması gelir. Öyleyse belki de şu anda moda olan mantığı tersinden kurmak gerekir. Yani önce ekonomik gelişme, herkese gelir anlamında ekonomik gelişme (bu hem ekonomik gelişmeyi hem de herkese gelir için mücadeleyi içerir), sonra demokratikleşme. Bu sıralama zaman bakımından değil. Birincisi olacak ki ikincisinin koşulları oluşsun, o anlamda.
Kürt meselesi bunların dışında bir şey. Çözümü tabii ki Kürtler için iyi olur. Ne var ki Türkler için de iyi olmasının nedeni demokratikleşme sağlayacağı için değil, ekonomik gelişme konusunda biraz rahatlama sağlayacağı içindir. Gerisi bizim kendi işimiz.
Biz derken de ne kastettiğimi tam bilemiyorum, çünkü Kürtlerin, Müslümanların ve Türklerin kendi kapalı devrelerini tamamlamaya doğru gittiği bir zamanı yaşamaktayız. Bu açıdan bakınca da bu coğrafyanın maddi refah açısından rahatlaması yeniden kucaklamayı sağlayacak, bu, üçünü toptan kesip gidişatı olumlu yöne çevirecek zihniyet devriminin önkoşulu, gerek koşulu olarak gözüküyor.