Hacktivism için ‘politik amaçlarına ulaşmak için bir protesto aracı olarak bilgisayar ve bilgisayar ağlarının kullanımı’ diyebiliriz.

Hacktivism için ‘politik amaçlarına ulaşmak için bir protesto aracı olarak bilgisayar ve bilgisayar ağlarının kullanımı’ diyebiliriz. Türkçe karşılığı henüz yok. Bu terim ilk olarak 1995 yılında yayınlanan bir makalede, medya sanatçısı Shu Lea Cheang hakkındaki bir yorum yazısında  tasarımcı-yazar Jason Sack tarafından kullanılmış.

Açıkça şiddet içermeyen eylemlere benzetebiliriz aslında Hacktivism’i. Yasadışı veya yasal olarak belirsiz dijital araçları kullanarak politik amaçlar peşinde, şiddet içermeyen bu kullanımı, geçmişimizden bir yerlere yapıştıracak olursak belki, Martin Luther King ve Mahatma Gandhi modelleri ile devrimci şiddet içermeyen faaliyetleriyle Che Guevara bize yol gösterebilirler. Günümüzde ise ‘V for Vendetta’dan ilham alan Guy Fawkes maskeli hactivistler, İngiltere’de son aylarda neler yapıyor can kulağıyla dinliyor, gözümüzü de dört açıyoruz zaten…

‘V for Vendetta’ isimli filmde, ‘V’ olarak bilinen maskeli bir adam, geleceğin totaliter rejimle yönetilen İngiltere’sinde korkuyla sindirilmiş halkına, egemenliği geri verebilmek için şiddete başvuran biridir. V, İngiltere halkını, kendisiyle Guy Fawkes günü olan 5 Kasım’da Parlamento’nun çevresinde buluşmaya davet eder.

Şu günlerde ise ‘Anonymous’ ismiyle tanınan ünlü aktivisit grubu, tarihindeki en büyük saldırılardan birine hazırlanıyor. Grup, YouTube sitesinde yayınladığı bir videoda 5 Kasım’da Facebook’a büyük bir saldırı düzenleyeceğini duyurdu. Söz konusu videoda “Facebook senin hakkında ailenden çok şey biliyor” ifadesini kullanan grup, 5 Kasım 2011’de Facebook’u çökertmekle dünyada huzurun başlayacağını iddia ediyor.

Dünya, bilgi teknolojilerinin hızlı döngüsü içerisinde dönmeye devam ediyor. 1970’lerde icat edilen, 1990’lı yıllarda küresel çapta kullanılmaya başlanılan elektronik posta yeni kuşak tarafından yavaş yavaş terk ediliyor. Bu bilgi çağının duvar örücüleri her türlü kaynağa açıkça ve bir bedel ödemeden ulaşmaya çoktan alıştı, alıştırdı, alıştırmaya devam ediyor. Biz de bedel ödemediğimizi sanıyoruz?

‘Bumerang Yasası’na göre dünyayı kasıp kavuran her sokak hareketinin pazarlamasının yapıldığı, istenen bölgelere de göktaşı gibi büyük zarar veren geri dönüşler yaşatılabildiğini günden güne fark ediyoruz. Yani Amerika’nın kredi notunun düşürülmesi bile şok edici değil artık, öncü sarsıntıları avucumuzun içindeymiş gibi hissedebiliyoruz çünkü. Avrupa borsalarının hatta Kıbrıs Rum kesiminin ekonomisinin bile çökeceği çok önceden seslendiriliyorsa, internet kanallarının çok yakında gazeteciliği bile yok edebileceğinden söz edebiliriz. Hız ve Yarış… Bu ikili, insanın açgözlülüğünün yegane göstergeleridir artık.

Kontrol etme, hâkim olma, baskı kurma ve yönetme gibi argümanlarla donatılmış büyük hedef koyucuların, fiber kablolarla örülü enerji koridorlarında büyük enerji akımlarına maruz kalmışlığımıza şaşırmaz hale getirildik. Bilgi özgürlüğümüzün yok edildiğini, elimize tutuşturulan Facebook, Google, Twitter, Xing, Msn gibi horoz şekerleri ile (oyuncak düdük) oyalandığımızdan hissedemiyoruz. Bu türden sosyal paylaşım siteleri sanal kurmacalarla, göz bağcılığıyla kişisel bilgilerinizi devlet kurumlarına, reklam verenlere ve güvenlik firmalarına satıyorlar belki de, ama kime ne?

Tüm bu hızlı değişim dönüşümlere ülkemiz de kayıtsız değil elbette. Nasıl mı? Şöyle; 8 bin kadar sitenin bloke edildiğini, bloke edilen sitelerin çoğunun pornografik olduğunu, yüzde 8’inin ise, Atatürk’e karşı suç işlediğinden kapatıldığını söyleyelim. Çeşitli sitelerden bloglardan masum insanlara, kurumlara yapılan hakaretler, vahşice saldırılar da devam ediyor. Bilgi kirliliği ve güvensiz sanal sokaklarda yolculuğumuzda çok dikkatli olmamız gerekiyor açıkçası. Bilişim suçlarındaki artış ve mahkemelerde biriken dosyalar konusunda acil önlem alınmazsa zaman aşımından, internet suçları, yapanın yanına kâr kalacak gibi görünüyor. Hukuki süreçlerin hızlandırılması, bilgi özgürlüğünün önünün açılması anlamında da çok gerekli. 

Yanı sıra internetin gücünü ve içeriğini kontrol etmeye yarayacak filtreleme modelinden geri adım atan Türkiye,  internet düzenlemelerine ilişkin protestoları ve uluslararası eleştirileri de ciddiye almaya devam etmeli. Türkiye, son olarak sansürü sertleştirme planlarını dondurduğunu açıklamıştı. Şöyle ki; kamuoyundan büyük tepki gelmesi üzerine, yeni düzenlemeyle internet kullanıcıları dört filtreden birini seçmeye mecbur bırakılmayacaklar. Halen yasalara göre herhangi bir mahkemenin, sitelerin bloke edilmesine karar verebildiğini de hatırlatalım.

Belirtmekte fayda var. 22 Ağustos'tan sonra internet kullanıcıları ikiye ayrılacak; Güvenli İnternet Hizmeti'ni tercih edenler ve tercih etmeyenler. Tercih edenlere, servis sağlayıcılar şifre verecek. Bu şifre ile kullanıcı, ister aile, isterse çocuk profilini tercih edecek. İsterse de güvenli internet hizmetinden tamamen ayrılacak. Yeni İnternet suçları yasası TBMM'ye gelir ve internet kurulları aracılığıyla internet suçları konusundaki yasa değişiklikleri bir an önce hayata geçerse, bilgi özgürlüğü amacıyla sağlıklı ve bağımsız bir güvenli internetten söz edebiliriz.

Avrupa Birliği ülkelerinde internet sitelerine yönelik şikâyetler yıllık ortalama 5 bin iken, Türkiye’de 2007'den bu yana toplam sayı 320 bine ulaşmış durumda. “Gel de mazlumdan yana olan Anonymous’u haklı görme” gibi bir durum çıkıyor nerdeyse.