Rahmi Koç, başbakanı  davet ederek başlattığı toplantıların ikincisine Deniz Baykal’ı  konuk etmiş. Toplantıya iş dünyasının ileri gelenleri

Rahmi Koç, başbakanı  davet ederek başlattığı toplantıların ikincisine Deniz Baykal’ı  konuk etmiş. Toplantıya iş dünyasının ileri gelenleri de katılmış. Taraf gazetesi Baykal’ın katıldığı toplantıyı dün ‘Müzelik Görüşme’ başlığı ile verdi. Haberin iç sayfalardaki devamının başlığı ise ‘Cumhuriyet burjuvazisi ile buluştu’.
Cumhuriyet Türk burjuvazisi yaratmayı amaçladı. Rumlar mübadele edildi, Yahudilerin üzerinden Varlık Vergisi silindiri geçti.  Gerçi Yahudiler ticarette ve sanayide yine yükseldiler ama Varlık Vergisi olayı olmasa idi belki bu yükseliş ve dolayısıyla ülke ekonomisine katkısı daha gür olacaktı denebilir. Tabii Rumlar özellikle Karadeniz Bölgesi’nde kalsalardı orası herhalde çok daha canlı bir ekonomiye sahip olurdu. Kürtlerle barışık bir cumhuriyet kurabilseydik onların ekonomiye katkısı da muhtemelen çok daha büyük olurdu.
Türk burjuvazisi yaratma çabaları hep hayal kırıklığı yarattı. Çaldılar, çırptılar ve buna göz yumuldu ama biriktirdikleri servetleri ülke ekonomisini geliştirecek yönde kullanabildikleri pek söylenemez. Cumhuriyetin 90. yılı yaklaştı, ülke harcadığı dövizi kazanabilir hale bir türlü gelemedi. Bunun nedeni olarak hep hükümet politikalarının yanlışlığı gösterilir ama Türk burjuvazisinin kolay para kazanma eğiliminden hiç söz edilmez.
Ne var ki bu madalyonun öteki yüzü de var. Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomi politikaları  tarihine baktığımızda iki temel değişiklik noktası görürüz. Biri 1930, öteki 1980’dir. Bu tarihlerin dünya kapitalizminin rota değiştirdiği tarihlere denk geldiğini görüyoruz ve bu tabii ki tesadüf olamaz. Bizim gibi ülkelerde uygulanacak ekonomi politikalarının ana hatlarını dünya kapitalizminin gidişatı belirler. Burada cumhuriyetin bir suçu yoktur, gelişmekte olan ülkelerin hepsinde böyle olur çünkü.
Dahası Cumhuriyetin kaderini kurtuluş savaşının başından itibaren toprak ağaları-tüccarlar ittifakı etkiledi, hatta belirledi. O nedenle işine geldiğinde Kemalistlerden, işine geldiğinde cumhuriyetten bahsetmek gerçekleri gözden kaçırmak içindir. Türkiye burjuvasinin oportünizminin, kolaycılığının faturası cumhuriyet kavramına çıkarılamaz. CHP ile ağalar, tüccarlar ve sanayiciler arasındaki ilişkilerin tarihi ‘cumhuriyetin burjuvazisi’ ifadesini doğrulamıyor. O burjuvazinin cumhuriyetin kaderini belirlediğini söylemek daha doğru olur. Eğer ikinci cumhuriyet dendiğinde cumhuriyetin demokratikleşmesi kastediliyorsa, ve bunun burjuvazisinin de farklı olacağı ima ediliyorsa yanlış olur. Ben gelişmekte olan ülkeler tabir edilen yerlerde burjuvazi denen kesimlerin merkez ülkelerin teknolojik açıdan suyun başını tutmuş olması nedeniyle kendi ülkelerine önemli katkılarda bulunabileceklerini sanmıyorum, nitekim bulunamamışlardır da. Benim açımdan bundan da önemlisi şudur. Acaba suyun başını Avrupalılar tutmasaydı bu coğrafyaların ‘burjuvazisi’ başarılı olur muydu? Hiç sanmıyorum. Avrupalıların suyun başını tutmalarını sağlayan daha önce yapmış olmaları değildir. Avrupa’nın çok uzun ve özgün tarihinin sonucudur onların bilimdeki ve teknolojideki gelişimi. O nedenle belki burada Rumlar, Yahudiler ve Ermeniler kalsaydı bu coğrafyanın durumu çok farklı olabilirdi. Cumhuriyetin, Türk Cumhuriyeti’nin bu konuda eleştirilebileceği nokta budur.
Bu konunun Avrupalıların resmi tarihi de eleştirilerek ele alınması gerekir. Avrupalıların başarısı kendileri tarafından çok ekonomist bir açıdan ele alınmıştır. Avrupalıların bilim ve teknolojik üstünlüğünü sağlayan toplum kültürünün çok daha iyi incelenmesi gerektiğini sanıyorum ve bunu belki de ötekiler, yani Avrupalı olmayanlar daha iyi yapabilir.
Özetlersem, ‘cumhuriyetin burjuvazisi’ dendiğinde Türkleştirmenin sonucu işte bu olur demeye çalışıyorsanız bunda önemli doğruluk payı olduğunu düşünüyorum. Ne var ki bundan daha fazla bir şeyler ima ediliyorsa tamamen yanlış olur diye düşünüyorum.