1997 yılında, Askerlik Borçlanması benzeri bir uygulama olan Sanatçı Borçlanması’ndan faydalanıp toplu ödeme yapıp sigortalılık sürelerini çoğaltan ya da sigorta girişlerini öne çektiren pek çok arkadaşım olmuştu...

1997 yılında, Askerlik Borçlanması benzeri bir uygulama olan Sanatçı Borçlanması’ndan faydalanıp toplu ödeme yapıp sigortalılık sürelerini çoğaltan ya da sigorta girişlerini öne çektiren pek çok arkadaşım olmuştu. Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği’nin çok yerinde bir uygulaması ile bu kazanım gerçekleşmişti.

Ancak bir yılı aşkın bir süredir yeni bir düzenleme yapılmadığından sanatçıların sosyal güvenlik sorunlarına çözüm bulunamıyor. Şöyle ki, geçmişte Bağ-Kur ile SSK karşılaştırmasında SSK’nın birçok bakımdan daha avantajlı olması nedeniyle, sanatçı ve yazarlar SSK kapsamına alınmıştı. Oysa günümüzde sanıldığının tersine, istisnai bir kesim dışında, sanatçıların büyük çoğunluğu yaşamlarını güçlükle sürdürmekteler. Sanatçılık ve yazarlık faaliyetinden elde edilen gelirler yetersiz olduğu gibi sürekliliği de yok. Bazen aylarca hiçbir gelir edilememekte. Sosyal güvenlik primlerinin düzenli ödenmemesi, sanatçıların sosyal güvenlik kurumlarınca sağlanan olanaklardan yararlanmaları olanağını ortadan kaldırmakta. Sanatçı ve yazarların, sanat üretimlerinden kazançlı çıkanlar, sanatçı ve yazarlardan çok, prodüksiyon şirketleri ve yayınevleri olmakta. Sanatçı ve yazarların sosyal güvenlik primlerinin ödenmesi, çoğunlukla sanatçı ve yazarın kendi sırtında. Gelirlerin yetersizliği, bilinçsizlik, örgütsüzlük gibi sorunlar bu ödemelerin tam ve zamanında yapılmasını güçleştirmekte. Sanatçı ve yazarların sosyal güvenlik sorunlarının mevcut sistem içerisinde çözümü konusunda umutlu sözler etmek çok zor.

Uzun yıllar boyunca sosyal güvenlik bakımından sorun yaşanmayan devlet kurumları, Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi, TRT Radyo ve Televizyonu, Şehir Tiyatroları ve benzerleri dışında faaliyet gösteren sanatçı ve yazarlar önemli ölçüde sosyal güvenlikten yoksun kalmış durumdalar. Öyle ki devlet kurumları dışta tutulursa, sanatçıların emeklilik hakkına ancak hizmet borçlanmaları ile hak kazanabildiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Yazar, çevirmen, heykeltraş, ressam, bestekar vb. sanatçıların, şiir, hikâye, roman, bilimsel araştırma ve incelemeleri, karikatür, film, video band, radyo ve televizyon senaryo ve oyunu resim, heykel gibi eserleri satmaları, bunlar üzerindeki haklarını devretmeleri, kiralamaları Gelir Vergisi Yasası`nın hükümlerine göre gelir vergisinden istisna edilmiş durumda.

Tüm bu belirsiz ve bir o kadar da sanatçıların emeğini sömüren yaklaşımın sona ermesi için yine bir umut belirdi. Sanatçılar artık, sosyal güvenlikten yoksun-sigortasız, geçen hizmetlerinin borçlandırılarak sigortalı saydırılması isteklerini yüksek sesle konuşmaya başladılar. Bu konudaki öneriyi ise, Müzik ve Sahne Sanatçıları Sendikası (Müzik-Sen) yapmaya hazırlanıyor.

Güzel Sanat dallarında hizmet veren tüm sanatçılar için ‘Hizmet Borçlanması Yasası’ çıkarılması amacıyla ilgili meslek kuruluşlarına iş ve eylem çağrısında bulunan Müzik-Sen Genel Başkanı Mehmet Çırıka, 5510 sayılı Yasa’nın 4. maddesiyle Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamına alınan ve ‘bir ve ya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan film, tiyatro, sahne, gösteri, ses ve saz sanatçıları ile müzik, resim, heykel, dekoratif ve benzeri diğer uğraşları içine alan bütün güzel sanat kollarında çalışanlar ile düşünürler ve yazarlar’ın sigortasız geçen hizmetlerinin borçlandırılarak sigortalı saydırılmasını öngören yasa önerisinin TBMM’nin gündemine alınarak bir an önce kanunlaştırılmasını istediklerini belirtti.

Çırıka, sendika tarafından bu amaçla Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği, Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği, Müzik Yorumcuları Meslek Birliği, Bağlantılı Hak Sahibi Fonoğram Yapımcıları Meslek Birliği, Popüler Müzik Sanatçıları Vakfı, Türkiye Sinema Emekçileri Sendikası, Türkiye Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği ve Film Sanatçıları Vakfı gibi ilgili meslek kuruluşlarına iş ve eylem birliği çağrısı yapıyor.

Uzun yıllar sosyal güvenlikten yoksun kalan, günümüzde dahi etkin ve kalıcı bir sosyal güvenlik sistemine kavuşturulamayan sanatçıların, primleri kendileri tarafından ödenmek koşuluyla sigortasız geçen hizmet sürelerinin borçlandırılarak sigortalı saydırılmasının sanatçılar için yaşamsal önem taşıdığını ifade eden Çırıka’ya göre; “Ulusal kültür ve sanatımıza önemli katkılar sağlayan sanatçılarımıza yeni bir borçlanma hakkı verilmesinin, Anayasamızın ‘Sosyal Güvenlik Hakkı’ başlıklı 60. maddesi ile ‘Sanatın ve Sanatçının Korunması’ başlıklı 64. maddesi doğrultusunda, devletin anayasal bir görevi olduğu kadar ayrıca bir vefa borcunun ödenmesi olarak da değerlendirilmelidir. Biz söz konusu yasa önerisini, kamuoyunun daha çok gözü önünde olan sanatçılar eliyle, Başbakanlığa ve Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay’a ileteceğiz. İşin daha da hızlanması için, ardından konuyla ilgili siyasi partileri de ziyaret etmeyi düşünüyoruz” diyor.

Bu çağrıya ortak olmak ve duyurmak hepimizin görevi olmalı. Sosyal güvenliksiz daha doğrusu sigortasız olarak çalışan sanatçılara geriye doğru borçlanmak hakkı getirmek son derece doğru bir uygulama olacaktır. Ayrıca, sanatçılara mevcut sistemde pozitif ayrımcılık sağlanması da çok şık olur. Örneğin çalışılmış bir günlerini beş gün saymak azdır bile. Ancak konu istismar edilmemek kaydıyla. Şöyle ki  ‘kimler sanatçıdır’ bunun iyi belirlenmesi gerekir.  Mühendis, doktor, mali müşavir ile ilgili bir tanım olduğu gibi paye-unvan veren bir makam-mevki de var onlara. Sanatçıya gelince ne unvan ne de paye verecek bir makam-mevki-yer yok. O nedenle ‘Sanatçı kim?’ sorusuna önce cevap verelim ve ondan sonra bu girişimi destekleyelim.