Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Değerlendirme ve Sınıflandırma Üst Kurulu'nun 'Recep İvedik 2' filmine getirdiği 13...

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Değerlendirme ve Sınıflandırma Üst Kurulu'nun 'Recep İvedik 2' filmine getirdiği 13 yaş sınırını yeterli bulmamış ve bu sınırın 18'e çekilmesi gerektiğini söylemişti.
Günay'ın "Ben o karara itiraz ettim, çünkü aldığımız bilgiler filmin fevkalade argo ve küfürlerle dolu olduğuna ilişkindi. Kurul 13–18 yaş arasına bir kısıtlama getirmemiş. Şahsi kanaatim, 18 yaşın altına da kısıtlama getirilmesi doğrultusundaydı" açıklaması filmin oyuncusundan anında karşılık buldu. Şahan Gökbakar:
"Bu filme 18 yaş sınırı getirmek istenmesi insafsızlıktır. Cem Yılmaz'a da bu konuda çok yüklenilmişti. Günlük hayatta küfür vardır ve biz de günlük hayatı perdeye taşıyoruz. Bugün Başbakan Erdoğan bile ‘Bana küfür ettireceksiniz' ya da ‘Ananı da al git' diyor. Bu açıklamaları milyonlar ekranda izliyor. Ayrıca Meclis'teki konuşmalar çok mu düzgün? En ağır hakaretlerin havada uçuştuğu Meclis TV' yi de kapatın o zaman. Bu insafsızlıktır” açıklaması ile hepimizi hayrete düşürdü.
Bence bir rol kişisinin film bittikten sonra üzerindeki elbiseyi çıkarması gerekir. Rolünden sıyrılması gerekir. Adeta düelloya çağırır gibi, bu kadar cesur cümleler, bırakınız bakana, yoldan geçen bir insana söylendiğinde dahi doğru sonuçlar doğurmaz. Bu kadar sert ve geniş bir alanı kapsayan suçlamayı etik bulmuyorum. Çünkü Meclis’teki milletvekilleri bir sinema oyuncusu değiller ve bir anda hadleri bildirilmiş gibi sessizliğe gömülecek değildirler.
O nedenle bu konuda cevap vermesi gereken kişinin öncelikli olarak, filmin senaristi ve yapımcısı olduğunu belirtmekte yarar var. Çünkü bakan, doğrudan Şahan’ı hedef almamış, filmin eğlendirici kişisi üzerinden bir mesaj vermek istemiş. Bakan bir temenni de bulunmuştur.
Yanı sıra, bu konuda asıl açıklama yapmasını beklediğimiz filmin yapımcısının, Türkiye’de sinemaya gitmenin pahalı bir iş olduğunu vurguladığı bir süre önceki açıklaması aklımıza geliyor. Faruk Aksoy, bu topraklarda, sinemaya gitmek için yola çıkan, yaşayan seyirci profilini şu şekilde açıklıyor: “İki kişinin bilet parası ortalama 17 TL’dir. Film başlamadan önce birer hamburger yediğiniz zaman 10 TL ödersiniz. Daha sonra film arasında pop-corn ile kola canınız çeker. 8 TL daha para harcarsınız. 5 TL de ulaşım masrafları tutar. Bir filme iki kişi gitmenin maliyeti de 40 TL’yi bulur” diyor. Ardından da, Recep İvedik lisanslı ürünleriyle de çok konuşturacak. Gömlek, kalem, defter, çorap ve ev tekstili ürünleri önümüzdeki 1 ay içerisinde satışa çıkacak. Bu gelirler de bizim için çok önemli" diyor.
Bu kriz ortamında sinema salonlarına gelen seyirci profilini ve filmden kazanç kapılarını çok güzel açıklıyor yapımcı. Yani Amerikalının win win formülü (kazan kazan ilkesine göre her iki tarafın da memnun kalacağı formül).
Bir filmin yapımcısına, senaristine, oyuncusuna para kazandırıyor olması o kişileri mutlu ediyor olabilir. Ancak bu topraklarda yaşayan insanların sorunlarını sinema diliyle anlatan yapımlarda, kazancın bu kadar çok dillendirilmesini ve yapımın oyuncusunun rolünden sıyrılıp önüne gelene haddini bildirmesini etik bulmuyorum. Recep İvedik tiplemesi Şahan Gökbakar’ın deyimiyle asla bir halk kahramanı değildir. Filmin senaristinin, topluma giydirmeye çalıştığı bir modellemedir.
“Unutulmamalı ki, seyirci bir eğlence sineması örneği izlerken, filmdeki rol kişisinin salaklıklarına güler, rolü canlandıran kişiye değil.”
O nedenle Şahan Gökbakar oyunculuk eğitimi almış birisi olarak, bence Recep İvedik 3’ü düşünsün. Sağa sola cevap vermesin. “O benim canlandırdığım rollerden sadece birisidir. O rolün gereği neyse ben onu yaparım. Ben oyuncuyum" demekle yetinsin.