Bu sürpriz bir başarı değil, yani havaya girip “aa bizi galiba önünde sonunda alacaklar aralarına” diye sanmayın. Avrupa Birliği, AB üyesi olmayan ülkelerin şehirlerine de...

Bu sürpriz bir başarı değil, yani havaya girip “aa bizi galiba önünde sonunda alacaklar aralarına” diye sanmayın. Avrupa Birliği, AB üyesi olmayan ülkelerin şehirlerine de kültür başkentliği veriyor.

Birkaç yıl önce, Catherine Deneuve’e sormuşlardı; “İstanbul 2010 yılı Avrupa kültür başkenti seçildi ne düşünüyorsunuz?” diye. O da olanca zarifliğiyle “O tarihe kadar trafik sorununu çözün” demişti. Evet trafik hakikaten sorun olacak İstanbul’u hiç bilmeyen konuklarımız için. Çünkü bir kongreye gelirmiş gibi Lütfi Kırdar’da sabahtan akşama vakit geçirme heveslisi bir kitle gelmeyecek 1 yıl boyunca İstanbul’a. Hareket eden ve eğlenmek isteyen (yani sıkıntıya katlanamayan) misafirlerimiz olacak. Trafik varken saat 15’deki Şişhane etkinliğinden 15.30’ daki Yenikapı etkinliğine yetişebilecek mi Avrupalı dostlarımız? Elbette onlar için bu mesafe Avrupa’da metro ile 15 dakikada alınabilir. Ama burada tam bir bilmece. Her neyse sadece trafik konusu, 2010’a karşı olmam için çok geçerli değil zaten.

Çelişkileri sıralayalım: Daha hala şehir kültürünü özümsememiş kimilerinin, babasının tarlası muamelesi yaptığı bir şehrin, nasıl olup da Avrupa Kültür Başkenti olacağı muammadır. Kaldırımlarının hepsinde satıcıların cirit attığı bir İstanbul’da. (Akşam iş çıkışı saatlerden geç vakte kadar çiçekçi, sucu, korsan kitapçı, küpeci, köfteci, kolyeci, piyangocu, mısırcı, simitçi, oyuncakçı, mendilci, eldivenci, şemsiyeci, dilenci ve yüzlercesinin yorgun insanların hayatlarını zehir etmek için karşılarına dikilip bekleştiklerini, horozlandıklarını görmüyor musunuz) Yani bu kadar çok satıcının 2010’a kadar katlanarak çeşitleneceğini ve çoğalacağını da unutmamak gerekir.

Çelişki 2: Türkiye Avrupalı bir ülke sayılıyor mu? Hayır. Türkiye AB’ye alınıyor mu? hayır. Özellikle Euro 2008"deki başarımızdan sonra "Türkiye Avrupalı değildir, kupayı da alsalar Avrupa"nın kapıları kapalı, neden Euro 2008"deler, bu bile gereksiz" denmedi mi? dendi. Hem Avrupalı sayılmamak hem de özel statüden Avrupa kültür başkenti olmak mantıklı mıdır? Hayır.

İstanbul’un da eklemlendiği diğer Avrupa kültür başkentlerine göz atarsanız, birileri için bu olayın, Eurovision’a şarkı göndermek gibi eğlencelik bir etkinlik olduğu zaten gözlemlenir. (2011: Turku (Finlandiya) - Tallinn (Estonya) 2012: Guimarães (Portekiz) - Maribor (Slovenya) O nedenle, bence belki Bursa, Edirne, Kocaeli, Sakarya ya da Ankara bile kültür başkentliği yapsa anlarım da İstanbul’u pek anlayamıyorum. Çünkü zaten İstanbul’un buna ihtiyacı yok.

Evet. Bu kadar göbekten AB"ci bir mantıkla, çocuğun eline verilmiş bir oyuncak gibi, şu 2010 olayını herkes sakız gibi çiğnemeye devam ediyor. Öte yandan da Bir hazırlıktır sormayın gidiyor. Toplantı toplantı üstüne yapılıyor. Fakat her beklenti turizm üstünden nemalanmaya endeksli, yani kültürün “k”si yok.

Kenti yaşayanların her gün ayaklarının takıldığı kaldırım satıcılarını görememesi gibi, fark edemedikleri bir başka gerçek daha var: Kültür başkenti olmayı kafasına takmış bir şehrin, caddelerine sokaklarına her gün atılan binlerce hayvanı.

Onlar bin bir acımasızlıkla öldürülüyor ve sokakta yürüyen kent insanları bu en basit can derdine, yüzyıllardır yokmuş muamelesi yapıyorsa, belediyeleri de bu zavallı hayvanlara eziyet edenlerle ve sosyete semtlerinde onlara eziyet eden zengin züppelerle baş edemiyorsa. Ve gene şehrin sakinleri sokakta yanından geçen hayvanlara "hayalet" muamelesi yapmaya devam ediyorsa, o şehrin kültürü var mıdır ve varsa nedir?

“İstanbul"un önce cana değer veren, ilkellikten uzak, medeni bir kültürü olsun da başkentliği eksik olsun derim!” Kültür başkenti olması demek ise ancak şu köşe yazısına sıkıştırabildiğim azlıktaki bu ilkellikleri yüceltmek demek anlamına gelmiyor mu? Öyleyse 3 kongre merkezi, 2 burgulu döner kule, 5 boğaz gezisi, 2 bienal ve sokak çalgıcıları demek değildir kültür başkentliği. Tabii ki karşıyız!