Haluk Bilginer, geçtiğimiz günlerde 46 dergisine verdiği röportajda, "Babam öldü ama hâlâ sahneye çıkarım yavşaklığına inanmam.

Haluk Bilginer, geçtiğimiz günlerde 46 dergisine verdiği röportajda, "Babam öldü ama hâlâ sahneye çıkarım yavşaklığına inanmam. Babam ölürse ben sahneye çıkmam, k.çımı yesin herkes" demiş ve bu sözler tiyatro dünyasını karıştırmıştı.

Doğrusu, hayranlıkla Haluk Bilginer’in bu çıkışına kilitlendim şu günlerde. Bırakın yüksek sesle konuşmaya devam etsin, bildiklerini açıklasın Haluk Bilginer. Üstelik pek çoğumuzun oyuncu hakları konusunda sessizliğe gömüldüğümüz bir zamanda bu sessizliğe inat, ne zamandır mücadelesini verdiği kariyerinin haklı yüksek irtifasında yani yarattığı kozmik alanında döktüreceği bir zaman ve uzamda, Türk Tiyatrosu üstüne keskin tahlillerde bulunuyor. O bizden biri ve düne kadar saygı duyduğumuz ve hâlâ duymaya mecbur olduğumuz kimliğiyle sahnedeyken hâlâ.

Çok önemli bulduğum ve çok ciddi olan bu genelleme iddialarını ne kadar özele, yani tek tek isimlere getirebilirsek, çekebilirsek ve tartışmaktan korkmazsak, kazananın mağdurlar, kaybedenin bu kez mağrurlar olacağını çok iyi bilelim. Bugüne kadar sanatçıları tüketen sistemin mağlubiyeti ve sosyal vicdanın zaferi için bu mavraya tüm tiyatro camiasının; oyuncularının, eğitimcilerinin, öğrencilerinin, yazarlarının, dramaturglarının, heveslilerinin ortak olması lazım çünkü tiyatro mesleğinin buna çok ihtiyacı var. Dahası, bu tartışmayı kartopu etkisi gibi büyütebilirsek kazanan Türk Tiyatrosu, oyuncusu, yönetmeni, yazarı, dramaturgu, eğitimcisi olacaktır.

Ancak ne zaman ki, bu iddialara konu olan düşünce balonları, genellemenin yani geniş açılı eleştirinin hava sahasından hızla geçerek kısa parkurlu bir piste iniş yapacak, yani iddiaya mazhar olan aktörlerimiz, tiyatro adamlarımızın isimleri ortaya atılacak; işte o zaman hep birlikte 'Tiyatronun Tahsilatçıları' diyebileceğimiz gerçek kırk haramileri, haramzadeleri görebilecek ve kendi mesleğimize örgütlü bir şekilde sahip çıkabileceğiz.

Öyleyse buradan tüm tiyatrocuları, eteklerindeki taşları dökmeye çağırıyoruz. Kimdir bu, Haluk Bilginer'in sözünü ettiği, tiyatronun üstüne çöreklenmiş yavşaklar tayfası. Yaşı kemale ermiş olan ve şu anda kendi tiyatrosu olan ya da bir şehir ya da kamu tiyatrosunda Genel Sanat Yönetmenliği yapan, seslendirme dublaj reklam piyasasına hâkim, dizi piyasasında adı geçen, üniversitelerde oyunculuk dersleri veren popüler tiyatrocularımız mı? Alanı daraltınca içlerinde yavşak diyebileceğimiz kişiler devlet tiyatrosundan mı yoksa? Yoksa dizi piyasasını ele geçirenler içinden mi arayacağız onları? Şu meşhur stand-up eğlendiricileri olmasın ? Ya da kumpanyacılar, ikililer, komikler, market zincirleri olanlar mı?

Aslında, herkes çevresindeki boşboğaz 2, internetten hakaretler yağdıran 2, iş yapmadan para kazanan 2, bankamatik aktörü 2, karısını da tiyatro öğretmeni yapan 2, kızını sinema sanatçısı yapan 2 ve kötü diksiyonuyla ayakta duran 2 tiyatro heveskârının adını söylese operasyon tamamlanacak aslında. Tiyatroya ihanet edenlerin yukarıda saydıklarımız kadar kolayca çevremizden sayabileceklerimiz olduğunu aslında herkes biliyor, ancak biz onların adını söylemeye bulundukları popülarite gereği çekindiğimizden, böylece onların hükümranlığı yıllarca kabul görmüşlüklerinden olacak şanla şöhretle devam ediyor.

Haluk Bilginer’in reklama hiç ihtiyacı yok. O, kendi gündemini değiştirmek için böyle bir açıklama yapma gereği hissetmeyeceğine göre, Haluk Bilginer’in bu sivri dilli çıkışlarını tartışmaya devam etmeliyiz. Yoksa daha ilk günden Bilginer'i eleştiri cevapları ile bunaltan yani anında savunmaya geçen kimi tiyatrocularımız mı kastediliyor da biz alımlayamıyoruz olan biteni? Bilginer’in başından beri isimsiz geçtiği, eleştirdiği gerçek isimler bu tepkimelerde bulunanlar olmasın sakın? Eğer öyleyse hemen ilk işimiz, bu son 'yavşaklar' çıkışından sonra Haluk Bilginer’i kimler eleştiri bombardımanına tutmuş onları bulup kırmızı koltuğa oturtalım ve güzel güzel tartışalım.