Ölümler Urumçi’de öyle bir noktaya gelmiş ki; cesetleri saklayacak yer olmadığından, 200 civarında ceset tiyatro sahnesine...

Ölümler Urumçi’de öyle bir noktaya gelmiş ki; cesetleri saklayacak yer olmadığından, 200 civarında ceset tiyatro sahnesine koyulmuş. Shakespeare’in ‘Hamlet’inde bile sahnede bu kadar fazla ceset yoktu. Ama burada sahnelen Çin işi tiyatroda, sahnedeki 200 ceset facianın derecesini gözler önüne seriyor

“Cesetleri saklayacak yer yok. Tiyatro boş olduğu için içine koymuşlar...”
Bu cümle facianın mimarını açıkca ele veriyor. Sahnelenen oyunun ne kadar büyük bir prodüksiyon olduğunu da... Sahnelen Büyük Çin Tiyatrosu’nun provaları çok önceleri başlamış; Çin İnternet sitelerinin verdiği haberlere göre, Urumçi’deki katliamın son genel provaları, 26.06.2009’da Çin’deki Guang Dong eyaletinin Şao Güan şehrindeki bir oyuncak fabrikasında, Çinli işçilerle Doğu Türkistan’dan bu fabrikaya zorbalıkla getirilen Uygur işçileri arasında geniş çaplı kanlı çatışmaların çıkarılmasıyla başlamış. Bu ilk kıvılcımda şimdiye kadar ölen ya da yaralananların gerçek sayısı hakkında kesin bir rakam verilemiyorsa da, Şao Güan yerel hükümetinin durum hakkındaki raporunda belirtildiğine göre, toplam olarak 4 saat boyunca devam eden bu olaylarda 120 kişi yaralanmış. Bu yaralılardan 81 kişisi Uygur, geriye kalan 39 kişi ise Çinliymiş. Bu olayda 2 Uygur’da hayatını kaybetmiş. Bazı haber kaynaklarından anlaşıldığına göre, çatışmayı önce Çinli işçiler başlatmış ve fabrikadaki Çinli işçilerden 200-300 kadarı ellerinde sopalarla Uygur işçilerin yatak binasına saldırmışlar.
Bu son olayın öncesinde yaşanan sistemli asimilasyon ise yüz kızartıcı: Doğu Türkistan'da Müslüman Türklere ikinci bir çocuk yapmanın yasak olduğunu(?), Doğu Türkistan'da 29.000 caminin kapatılarak ahıra, karakola, tiyatroya çevrildiğini, Doğu Türkistan'da yılda ortalama 4.000 Müslümanın idam cezası ile hayatına son verildiğini ve Doğu Türkistan'da milyonlarca Müslümanın çalışma kamplarında zorla çalıştırıldığını duydukça, okudukça, öğrendikçe katliamının provalarının ne kadar eksiksiz sürdürüldüğünü daha net görebiliyoruz.
5 Temmuz’daki büyük katliam sahnelenmeden önce, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 29 Haziran tarihinde Çin'in Sincan Özerk Bölgesi’nin başkenti Urumçi'ye gitmişti. Burada Sincan Uygur Komünist Parti Sekreteri Wang Leguan ve Sincan Uygur Özerk Bölge Valisi Nur Bekri ile görüşen Gül, Uygur Türklerinin yöresel kıyafetini de giymişti. Ancak bu barış girişimleri de etkisiz kaldı...
Bu insanlık trajedisinin tarihi 2003 yılının ortalarına uzanıyor. Doğu Türkistan’daki her dereceden emek ve halk işleri daireleri genel seferberlik başlatarak, Uygurların yoğun olarak yerleşik bulundukları Kaşgar, Artuş ve Hoten bölgelerindeki Uygur çiftçilerini, özellikle de Uygur kız ve erkeklerini Çin’in içeri eyaletlerine zorbalıkla nakletmekteymiş. Bu arada, Çin’in içeri eyaletlerinde mecburi olarak çalıştırılmakta olan Uygur kız ve erkeklerinin sayıları tahmini olarak 500 binin üzerinde.
Yanısıra; 1949’da Çin tarafından işgal edilen Doğu Türkistan, maalesef çok yoğun bir soykırım ve asimilasyonla karşı karşıya. Katliamın habercisi diyebileceğimiz yukarıdaki bilgilerin dışında; Doğu Türkistan’da, aile planlaması adı altında uygulanan nüfus kontrolü, nükleer denemeler, işsizlik, açlık, sefalet, yoksulluk, insan hakları ihlalleri ve zulüm neticesinde, 5 Temmuz Katliamı realize edilmiş.
Bu faciayı meydana getirenler, vicdansızca okulları, camileri yakıp yıkmaya devam ediyor. Resmi olmayan kaynaklar ölü sayısının 2000 civarında olduğunu söylüyor. Ve Bosna’da olduğu gibi Avrupa ve dünya yine sessiz...
Ancak yazının başında da söylediğimiz gibi ölümler Urumçi’de öyle bir noktaya gelmiş ki; cesetleri saklayacak yer olmadığından, tiyatro boş olduğu için 200 civarında cesedi tiyatro sahnesine koyuyorlar. Düşünün bir; “Shakespeare’in ‘Hamlet’ adlı oyununda bile sahnede bu kadar fazla ceset yoktu. Ama burada sahnelen Çin işi tiyatroda, sahnedeki 200 ceset facianın derecesini gözler önüne seriyor.
Sonuç olarak; hiçbir gerekçe Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur halkının haklarını ihlal etmeyi meşru kılamaz. Dünyanın neresinde ve kim tarafından yapılırsa yapılsın insanların haklarına yönelen saldırıların karşısındayız.  Çin devletinin Uygur halkına karşı izlediği vahşeti şiddetle kınıyoruz.