Çok zaman önce Cumhuriyet Gazetesi’nde yazdığım bir yazıda, “bizde neden devlet sirki yok?” sorusunu gündeme getirmiştim. İlgili

Çok zaman önce Cumhuriyet Gazetesi’nde yazdığım bir yazıda, “bizde neden devlet sirki yok?” sorusunu gündeme getirmiştim. İlgili alıcılardan veya ilgisizinden bunca zaman bu konuda hiçbir cevap gelmediği gibi, benzeri bir eleştirel görüş yazısı da okumadım açıkcası.
O zamanlardaki yazımın içerisinde de belirttiğim gibi, örneğin nasıl Devlet Tiyatrosu, Devlet Opera Balesi, Devlet senfoni Orkestrası kurumlaşmışsa ve üretimlerde bulunuyorsa ülkemizde, neden Eski Sovyet ülkelerinde pek popüler olan devlet sirklerinin benzerlerinin de bizim ülkemizde oluşturulamadığı konusunda dertlenmiştim. Öyle ya; trapezci kızın başdöndürücü atlayışını görmeyi kim arzulamazdı ki? Ya da eğitilmiş hayvanların bizleri hayretler içerisinde bırakan şovlarını? Ama taa o zamanlarda sirk konusuyla ilgili göle çaldığımız (yazı) maya, günümüzde bile tutmadığı gibi aksine ‘yazıya konu olan’ göl Aral gibi kurumaya terkedildi desek yeridir bunca zaman içerisinde.
Şöyle ki; devletin toplumsal ve kültürel hizmetlerinden sayılan; opera, bale, senfoni, tiyatro ve diğer sanat disiplinlerinden oluşturulmuş benzeri kurumlarında, geçmiş süreçte yaşanan mağduriyetler ve basiretsizlikler günbegün kolektif bilinçaltımızda apaçık ortada iken, sirk konusunu deşmenin şu zamanlarda nereden aklıma geldiğini hemen itiraf etmeliyim.
Sevgili okurlar, Bolivya Hükümeti geçtiğimiz günlerde çok tartışılacak bir karara imza attı. Bolivya’da bundan böyle sirk gösterilerinde hayvanların kullanılması yasaklandı. Dünyada bir ilke imza atarak sirk gösterilerinde hayvanların kullanılmasını yasaklayan Bolivya, belki de Che’nin devrimci ruhunun gölgesinde, insanlık için önemli bir karara imza atmıştır bilinmez hatta olabilir de. Ancak bildiğimize göre daha önce çok az sayıda ülke, ‘vahşi hayvanların sirklerde çalıştırılmasını’ yasaklamıştı, şimdi ise Bolivya’nın çıkardığı bu yasa, evcil hayvanların kullanımına da yasak getiriyor. Üstelik, sirk sahiplerine de uymaları için bir yıl süre tanıyan yasa, hayvanların sirklerde çalıştırılmasını ‘gaddarca bir davranış’ olarak nitelendiriyor.
Yasa tasarısının, Londra’daki Uluslararası Hayvan Savunucuları örgütünün, Bolivya’daki sirklerde kötü muamelenin çok yaygın olduğunu tespit etmesi üzerine gündeme getirildiği de biliniyor. Örgütün gizli araştırmasında sirk görevlileriyle birlikte çalışıldığı ve kötü muamelelerin filme alındığı duyuruldu. Unutmadan ekleyelim, tasarıyı gündeme getiren milletvekili Ximena Flores, yasanın ihlali halinde sirk sahiplerine para cezası verileceğini ve hayvanlara el konulacağını da söylemiş. Bolivya’nın bu devrimci kararını elbette destekliyorum, ancak hayvanlara kötü muamelenin neticesinde sirk görevlilerine para cezası verilmesini çok yadırgadığımı belirtmeliyim. Yani bunca yıldır insan haklarını ihlal eden, insanlara hayvan muamelesi uygulayan ülkelerin listesi günden güne kabarırken, Uluslar rası karasularda korsanlık yapan, sömürge yapabileceği devletcik arayan süper güçlere sessiz kalan toplumlar var oldukça tüm bu zoolojik değişimler maya tutmaz diyorum.
Hatırlayanınız var mıdır bilemem ancak bir süre önce, ünlü Fransız sirki Cirque de Soleil’deki bir kazada 20 yaşındaki bir ip cambazı da yaşamını yitirmişti. ‘Uzay turisti’ olarak çıktığı uzay yolculuğu ve Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (UUİ) yaptığı şovla tüm dünyanın tanıdığı biri durumuna gelen Guy Laliberte’nin sirki Cirque de Soleil’de meydana gelen kazada, sirkin bir kumpanya için eğitim çalışmaları yapan 20 yaşındaki Ukraynalı cambazı Oleksandr Zhurov, kumpanya boyunca yapacağı iple sallanma hareketlerini çalışırken, yüksekten, yerdeki gerili koruma bezine çakılmış ve oracıkta hayata gözlerini kapamıştı. Ama çevredeki kimseye ceza verilmemişti.
İnsanoğlu daha hareketini kontrol edemeyen cambazların, kafası üzerine düştüğü ve geçirdiği beyin kanaması sonrası olay yerinde yaşamını yitirmesine çözüm üretmezken, hayvanları yasalarla korumaya almamız gerçekten çok farklı algılara neden olabilecektir düşüncesindeyim.
Hep birlikte bir düşünelim ki; süs köpekleriyle sokak köpeklerinin İstanbul’un Maçka Parkı’nda kardeşçe birbirlerine kur yaptığı bir toplumsal düzlemde, hem üstelik hâlâ bir devlet sirki bulunmayan (yanılıyor muyum?) bir toplumsal düzlemde, hiç olmazsa televizyonlarda gösterilen dizilerde, programlarda hayvanları oynatmayın diyorum. Çünkü halen seyretmekte bırakıldığımız o hayvanlar doğal ortamlarında yaşasalar inanın toplum için çok daha faydalı olacaklardır kanaatindeyim. Üstelik doğal ortamlarında doğal besinlerle beslendiklerinden doğal konuşabiliyor, doğal gülebiliyor, doğal iletişim gerçekleştirebiliyorlarken, onları televizyon ekranlarında etrafındakileri azarlayan, dalga geçen, kendini dev aynasında gören, canlılar olarak görmek gerçekten içimizi acıtıyor.
Bakın bir zamanlar televizyonlarda ayılar vardı, eski Türk filmlerinde bile pek çok sahnede kullanılırlardı. Ne oldu ise oldu ve İstanbul sokaklarındaki ayı oynatıcıları zabıta ekipleri tarafından ayılarıyla birlikte birbir toplatılınca, televizyonlarda da ayıları görmez olmuştuk. Şimdi de umalım ki televizyonlardaki gösteri hayvanları dediklerimiz, doğal mekânları olan Bebek, İstinye, Nişantaşı, Ulus gibi meydanlarda görüldüklerinde, görevli birileri tarafından toplanırlar da, bizler de kendilerini televizyonlarda; kralmış, yetenekmiş, şovmenmiş gibi izlemeyiverir ve hayvanları korumuş oluruz.