Türkiye 2008'e birçok alanda belirsizliklerle giriyor. 2007 yılına 'iç iktidar' mücadelesi damgasını vurmuştu. Zaten önceden kestirilen...

Türkiye 2008'e birçok alanda belirsizliklerle giriyor. 2007 yılına 'iç iktidar' mücadelesi damgasını vurmuştu. Zaten önceden kestirilen cumhurbaşkanlığı gerilimi, Genelkurmayın e-muhtırası ile doruğa ulaşmış, meselenin çözümü sandığa havale edilmiş, neticede neoliberal islamcılar, devletin asli sahiplerine (asker ve bir kısım sivil bürokrasi) galebe çalmışlardı. Cumhurbaşkanı, onların istediği kişi oldu. Böylece, devlet organlarını kontrol altına alma sürecinde kritik bir virajı geride bıraktılar. Sırada üniversite ve yargı var. Yani 2008'de de iç iktidar mücadelesi sürecek. Lakin, Kürt meselesinin ulaşmış olduğu yeni evre mücadelenin karakteri ve geleceği üzerinde etkili olacak gibi görünüyor. Nasıl mı?

• • •
Önce şunu tespit edelim. Devletin asli sahipleri ile neoliberal islamcılar, yeni yıla, PKK'ya yönelik sınır ötesi müdahale çerçevesinde -ve biliyoruz ki ABD gözetiminde- bir tür uzlaşma ortamında girdiler. Ama Kuzey Irak'a yönelik hava harekâtının sürgit devam etmesi beklenemez. Her şeyden önce, Türkiye, uluslararası alanda yakaladığı desteği kaybeder, dahası tepkilerin merkezine yerleşir. 2008'de Kürt meselesine yönelik atılması muhtemel adımlar sözünü ettiğimiz uzlaşmanın geleceğini belirleyecek.

Lakin belirtmeden geçmeyelim. Neoliberal islamcıların bu hamleleri yapacağı da kesin değil, birkaç askeri başarı ve ardından gelen PKK sessizliği bizde genellikle "sorunu çözdük, ipe un serebiliriz" havası yaratır.

Evet, ola ki, meselenin çözümü siyasi bir zemine taşınmak istendi. Bu hamle, asli sahipler tarafından nasıl bir tepkiyle karşılanacak? Direniş ve milliyetçi sokak tepkisinin kö-rüklenmesiyle mi... Yoksa, emekli olmuş ve iktidar iddiasını kaybetmiş eski komutanların üslubuna yakın bir itidalle mi? Washington'da yapılan görüşmelerin ayrıntısı hâlâ bilinmediğinden, bu şimdilik belirsiz.

•  •
Benzer belirsizlikler 301 gibi netameli meseleler için de geçerli. Esasen kendi tabanının talepleri (türban, imam hatip vb) dışındaki özgürlükler konusunda kılını kıpırdatmak gibi bir derdi olmayan neoliberal islamcıların, Avrupa baskısı ve buna paralel olarak içerden gelecek talepler karşısında adım atma ihtiyacı öne çıkacak mı, kesin bir şey söylemek zor. Bu yöndeki kararı konjonktürel ihtiyaçlar (sözgelimi AB'nin desteğine muhtaç olacakları iç gerilimlerin tırmanması vb) tayin edecek gibi görünüyor.

Yeri gelmişken, 2008'de yaşanacak (biri muhtemel) iki önemli gelişmeyi de hatırlatmakta fayda var. Birincisi kesin. 2008'in ikinci yarısında AB dönem başkanlığını, Türkiye'yi Birlik'in dışında tutmaya kararlı görünen Sar-kozy'nin Fransa'sı üstlenecek. İkincisi, yani muhtemel dediğimiz gelişme bu yılın Kasım ayında ABD seçimlerini Cumhuriyetçiler'in büyük ihtimalle kaybedecek olması... Dolayısıyla, yılın ikinci yarısında hükümetin dış dünyadan gördüğü hüsnüniyet bir miktar sarsılacak gibi... Kuşkusuz bunun iç polikada iz düşümleri olacak.

• • •
Son olarak kısaca ekonominin belirsizliğinden söz edelim. Cari açık, iç ve dış borçlar, büyüme hızı düşerken enflasyonun yükselmesi, uluslararası kapitalizmin ABD kaynaklı sıkıntılarının ulaştığı boyutlar... Bunları her gün ekonomi uzmanlarından dinliyoruz. Burada sadece Mahfi Eğilmez'in 2008'in ilk yazısında neler söylediğine dikkat çekmek istiyorum:

"...2008 senaryom ne yazık ki iyimser değil. Tahminlerim, size açıklayamayacağım kadar kötü görünüyor bana. Geçmiş yıllarda 'dünyada ekonomik kriz, Türkiye'de siyasal kriz olmazsa' diye başlayan varsayımlarımı sıralar, sonra da tahminlerimi açıklardım. 2008 için böyle bir varsayım koyamıyorum ortaya. Kriz olacağını varsayınca da tahmin yapmak mümkün olmuyor." Lütfen, "tahminlerim, size açıklayamayacağım kadar kötü" sözlerine dikkat! Ekonomideki belirsizliklerin can yakma ihtimali sanki sanılandan yüksek gibi...