Altın Portakal Film Festivali yönetimi bu yıl en iyi film ödülünü 400 bin TL’ye çıkartarak, Türkiye’de bir festivalde verilen en yüksek rakama ulaştı. Ödülü kazananın sevineceği bir haber. Buna göre en iyi film ödülü 350 bin TL’den 400 bin TL’ye yükseltilmiş, en iyi ilk film ve yönetmen ödülleri de 50 bin TL’den 55 bin TL’ye çıkmış. Festival, ayrıca senaryo ödülünü de 30 bin TL’den 35 bin TL’ye yükseltmiş. Festivalde ayrıca görüntü yönetimi ve müzik dallarında da 30 bin TL ödül verildiğini de hatırlatalım.

Bu gelişmeler Türkiye Sineması’na buradan yeni bir ivme kazandır mı bilinmez ama geçen hafta ünlü sinema yönetmeni Tayfun Pirselimoğlu ile yaptığım söyleşi çok daha samimi ve bir o kadar daha iddiasız bir ortamda geçti. 25 kişilik bir arkadaş grubu da söyleşiye katıldı, zaman zaman söyleşiye ortak oldu.

Tayfun Pirselimoğlu’nun son filmi ‘Saç’ üstünden başlayan söyleşimiz, ‘Pus’, ‘Rıza’ ve ‘Hiçbiryerde’ ile devam etti.

Pirselimoğlu, en çok gişe yapan filmi ‘Hiçbiryerde’yi, rahmetli sinema insanı Kadri Yurdatapan’ın verdiği 10 kutu filmle çektiğini söylediğinde hepimiz çok şaşırdık. “Demek ki isteyince oluyormuş 10 kutuyla da…” dedik hep birlikte.

Devam etti Pirselimoğlu; “Filmlerim tematiktir, kötülük ve iyilik gibi herhangi bir tema üstünden anlatmayı  tercih ederim. Kolay ve hızlı çekerim filmlerimi. Film çekmek için bir cümle bile bazen yeterlidir. Örneğin, Yılmaz Güney ‘Umut’ filmini, bozkırın ortasında sürdürülen bir yolculuğa benzetmek isterken çekmesi gibi…

Kısa film, sinemanın araf’ıdır. Geçenlerde bir kısa film jürisi için yurtdışındaydım. Ünlü yönetmen Terry Gilliam da yarışmaya bir film göndermişti. Ben ise jüri başkanı olarak daha adı duyulmamış bir adayın Felix ödülünü kazanmasının daha vicdanlı olacağını söyledim ve öyle de yaptık. Daha sonra Terry geldi ve ‘yaptığın doğruydu Tayfun’ dedi.

Filmlerimde otel takıntım hep vardır. Berberi ve kasabı da severim, filmlerimde bu mekânları bir yerlerde göstermeyi nedense çok severim.”

Romanlarında ise anlatımın plastik olarak sinemanın anlatım dilinden daha güçlü ve daha zengin olduğunu söyleyen Pirselimoğlu, kendi sinemasında ise hem romanlarından beslendiğini hem de sinema dili arayışında romanlarının kendine çok yardımcı olduğunu belirtti.

“Almanya’da Berlinale Forum seyircisi çok nitelikli, her filmi çok iyi izliyorlar. Yunan ve Güney Koreli sinemaseverler de sinemamı çok sevdiler. Beni yakından takip ediyorlar” diyen ünlü yönetmen, sinemamızdaki ilerlemeyi ve televizyon kültürünü ise şöyle anlattı: “Yılda 80 film çekilir oldu. Bu da nitelikli sinemanın şansını artıyor kanımca. Ama televizyon programları için iyi şeyler söyleyemeyeceğim. Televizyonlardaki tüm programlar algı biçimi olarak ‘hız’a endeksli. Zaten yalpalayarak kapitalist olmaya çalışan bir ülkedeyiz. O nedenle bu yayınlar da insanları hıza programlayıp hızlı tüketiciye dönüştürme gayreti içerisindeler.”

Filmlerindeki oyuncu seçimiyle ilgili de konuşan Tayfun Pirselimoğlu; “Oyuncu seçiminde samimiliğe önem veririm. Rolünü oynarken oyuncunun samimi olması, önemsediğim bir beklentidir” diyerek bu sektörden arkadaşlara tavsiyede bulunuyor. “Filmlerimin montajını da ben yaparım” diyerek işin sette bitmediğini, daha sonraki aşamalarda da devrede kaldığını bilmemizi istiyor.

Son olarak; Tayfun Pirselimoğlu yeni filmi ‘Ben O Değilim’in çekimlerine ekim ayında başlıyor. ‘Ben O Değilim’, İstanbul ve İzmir arasında geçiyor. Bir kimlik değiştirme filmi…