Almanya’nın Ruhr Bölgesi, Türkiye’nin İstanbul ve Macaristan’ın Peç kentleri ‘2010 Avrupa Kültür Başkenti’ olarak sanat ve kültürün

Almanya’nın Ruhr Bölgesi, Türkiye’nin İstanbul ve Macaristan’ın Peç kentleri ‘2010 Avrupa Kültür Başkenti’ olarak sanat ve kültürün üretimini halklarıyla paylaşmaya devam ediyorlar. İki haftadır Ruhr bölgesindeki yazınsal yolculuğumuzun bu haftaki son bölümünde, İstanbul-Duisburg arasında yapılacak bir müzikal buluşma etkinliğine değineceğiz.
Sayısal olarak hatırlatmakta fayda var ki, Avrupa kültür başkentleri İstanbul ve Ruhr bölgesi arasında yaklaşık yirmibeş ortak proje yürütülüyor. Bunlardan biri de, Ruhr bölgesindeki Duisburg kenti ile İstanbul’un ortaklaşa düzenleyeceği müzikal köprü festivali ile öne çıkıyor. Bu arada Duisburg, aynı İstanbul gibi farklı kökenlerden insanların yaşadığı, kozmopolit bir şehir olarak dikkatimizi çekiyor.
26 Temmuz 2010 tarihinde gerçekleştirilecek müzik festivali, hem Duisburg’ta hem de İstanbul’da aynı saatlerde düzenlenecek bir kutlama töreni ile açılacak. Bu ‘başkentlerin’ köprü işlevi gören ortak projelerinden diyebileceğimiz bu etkinlik Ruhr bölgesindeki Duisburg kenti ile İstanbul’un, ‘Hallo Duisburg, Merhaba İstanbul’ sloganıyla çok sayıda müzikseveri meydanlara çekeceğe benziyor.
Bu müzikal etkinlik aslında bir nevi müzik festivali. Hem Duisburg’da hem de İstanbul’da aynı saatlerde düzenlenecek çifte müzik festivalinin odak noktasında ise Alman müzik grupları Extrabreit ile Alphaville, Türkiye’den de Ferhat Göçer bulunuyor.
Duisburg’da ‘İstanbul Meydanı’nda başlayacak etkinlik  ücretsiz olarak izlenebilecek. Ayrıca Müzik Festivalinde RUHR 2010 ile İstanbul 2010’un karşılıklı iletişim içinde olabilmeleri için, etkinlik süreci içinde iki kent arasında canlı bağlantılar halen devam etmekte. Mercator Center yakınında kurulacak ‘İstanbul Meydanı’nda, tipik Türk yemeklerinden, oryantal dans gösterilerine kadar birçok etkinlik yer alacak. Festival, Ümraniye ve Duisburg’daki alışveriş merkezlerinin bağlı olduğu Metro Holding’in ev sahipliği ve sponsorluğu altında gerçekleştiriliyor.Duisburg aslında bir sanayi bölgesi olarak tanınıyor, ama kültürel zenginliklerinin tanıtımında yetersiz kalıyordu. Bu zenginliği hem ulusal, hem de uluslararası ölçekte sergilemek için Ruhr’un kültür başkenti seçilmesi iyi bir fırsat oldu. Ruhr Bölgesi’nde yaklaşık 450 bin Türk kökenli insan yaşamakta. Ruhr bölgesindeki bu festivalin, Duisburg Belediye Başkanı Adolf Sauerland’ın himayesinde yapıldığını da hatırlatalım. Aslında bu demografik farklar etkinlik programına da başarıyla yansıyor.
Kültür başkenti ünvanı gerek İstanbul, gerekse Ruhr Bölgesi için hem imaj konusunda, hem de ekonomik açıdan çok önemli fırsatlar oluşturduğu gibi sözkonusu başkentlerin kültürel zenginliği de bir kez daha dünya tarafından tescil edilmiş oluyor. Bu nedenle festivale seçilen Alman ve Türk sanatçıların birbirinden çok farklı kitlelere seslenecek olması heyecan verici.
Alphaville ve Extrabreit gibi gruplar, şöhretin doruğuna seksenli yılların başında erişmişken, Türkiye’den, Ferhat Göçer ve Atiye gibi tanınmış, ama‚ ‘Newcomer’ (yeni gruplar) olarak nitelendirilebilecek sanatçılar katılıyor. Duisburg’daki müzik etkinliğinde katılacak grupların seçiminde bir başka çarpıcı gerçek ise örneğin, Almanya’da yaş ortalaması 44 iken, Türkiye’de bu sayının 28 olması. (Öte yandan Avrupa Birliği’nin bu taze katkıyı kabullenmemesi hâlâ düşündürücü değil mi?) İşte bu nüfus yapısıyla yakından ilgili demografik gerçek, festivalin programını da etkileyecektir diye düşünmekteyim. Öte yandan; müzik festivalinde kültür başkenti vizyonundan farklı beklentisi olanlar ise, bunu ancak göçmen derneklerinin çadırlarında, örneğin oryantal dans gösterilerinde, yada ‘gelecek kahve telvesinde yazılıdır’ sloganını kullanan Türk Kahvesi /Mokka çadırında bulabileceklerdir.
Son olarak söylemek isterim ki; bu yıl içerisinde Macaristan’ın Pecs şehrine bir kültürel gezi yapma fırsatı bulursam ne ala, sizlerle oranın kültür başkentliğini de paylaşmaya çalışacağım. Ancak uçağımız şu anda İstanbul’a yaklaşırken görünen bir gerçeği yazının sonuna fiyonklama gereği hissediyorum. 2010 Avrupa Kültür Başkenti olarak İstanbul, büyüklük, tarih, görkem, dinamizm ve canlılık açısından diğer Avrupa Kültür başkentleri olan Pecs ve Essen’i kolaylıkla gölgede bırakıyor. Tadını çıkarın…