Yeni Sol veya Özgürlükçü Sol ( hangisini tercih ediyorlar, tam bilmiyorum) ekonomi konusunda ne diyor, onu merak ettim....

Yeni Sol veya Özgürlükçü Sol ( hangisini tercih ediyorlar, tam bilmiyorum) ekonomi konusunda ne diyor, onu merak ettim. ÖDP’nin ne dediğini anlamak daha kolay. Partileri olduğu için metinleri var. Yeni Sol için durum böyle değil. O nedenle, Yeni Sol hakkındaki yorumlarımın dayanağı Turnusol web sitesindeki yazılar ile Yeni Sol’daki insanlarla görüşmelerim ve izlediğim bir toplantıdır.
Benim anladığım Yeni Sol ekonomi konusunu biraz es geçmeye çalışıyor. Bu bir yanıyla anlaşılabilir, çünkü kendilerini daha ziyade kimlik meseleleri ve demokratikleşme üzerinden kuruyorlar. Ne var ki bir yanıyla da anlaşılabilir değildir. Çünkü siyasal parti olma süreci yaşıyorsan ekonomi konusunda da görüşlerin olmalıdır. Yeni Solun özellikle olmalıdır. Çünkü burası liberallerle ayrılıklarını gösteren noktadır. Teorik olarak böyledir. Siyaseten böyle midir, bilmem. Bununla birlikte en azından yerel ileri gelenlere ve ülke elitine kendilerini tanıtmak gibi bir dertleri varsa ekonomi konusu her halde gündeme gelir. Yeni Sol bu durumdan hoşlanmıyor ve bence bu da anlaşılabilir bir şeydir. Belki de ekonomi konusunu geveleyerek ilerlemeye devam edebilirler. Olabilir yani. “Siyasi gerçekler” benim gerçekten pek bilmediğim ve bilmediğimi yeni yeni anlamaya başladığım bir konu.
Dolayısıyla “vay bak, nasıl yakaladım, ekonomi konusunda şu konuda eksiğin var” gibi havalara girmeyeceğim. Bu Yeni Solun derdini kasten anlamamak olur. Sadece ekonomi konusunda ÖDP ve Yeni Solu karşılaştırmaya çalışacağım. Buradan kalkarak önemli ve siyasi uzantısı olan laflar etmeye de niyetim yok. Sadece karşılaştıracağım.
Benim anladığım ikisi de pratikte aynı şeyi yapacaklar. Güçleri yettiğince ezilmemek için mücadele veren insanların yanında olacaklar. Mesela grev yerlerine gidecekler, işçilere sizin yanınızdayız, direnişinizi destekliyoruz diyecekler. ÖDP’liler kurtuluşunuz devrim ve sosyalizmdedir de diyecek. Yeni Solcular bunun sadece sosyalizm kısmını söylesek. “Biz sadece çağdaş ve demokratik bir Türkiye istiyoruz” diyecekler. Mesela gecekondu yıkımlarına gidecekler, yanınızdayız, sizi destekliyoruz diyecekler. Bütün bunlar solcu olmanın geleneği ve muhalefette olmanın hafifliği.  Ne var ki işçilerin grevleri genel olarak sonuçsuz kalacak, gecekondular da yıkılacak. (Geçerken şunu eklemek isterim, ben olsam kentsel dönüşüm yaklaşımı olarak gecekonduların yıkımına karşı çıkmam. Çünkü Türkiye’nin sermaye birikiminde rantın önemini inkar edemeyiz. Yapılacak olan gecekonduları yıkılanlara altyapısı ulaşım dahil uygun yeni yerleşim yerleri talebinde bulunmaktır)
Yani böyle zaman geçecek işte.
Memleketin siyasi ve sosyal gerçekleri var. Kürtlerin Türkiye siyasetine kendilerini birinci madde olarak dayatması gibi, eğitimsiz gençlerin büyük yığınlara dönüşmesi ve bunların hatırı sayılır bir kısmının din ve milliyet üzerinden geçinenlere yönelmesi gibi. Saymakla bitmez.
Bir de bunların daha yukarısında bir açıya oturup buraya bakmak var. O zaman görürüz ki bu memleketin birinci derdi gelirin artmasıdır. Hızlı ve istikrarlı artmasıdır. Bu açıdan kaderimiz önemli ölçüde 2008 finansal krizinin nereye varacağına, teknolojik gelişmelerin getirdiği ve getireceği işsizliğe ve küreselleşmiş kapitalizmin bundan sonraki evrimine bağlıdır. Yani kaderimizi bekleyeceğiz. Öyle mi ?
Bu kadar değil. Bu coğrafyada ne kadar çok ileri ve geri bağlantısı yüksek ( izole olmayan) teknoloji-yoğun üretim merkezi olursa gelir de o kadar yükselir. Bunun altyapısı hazırlanırken yükselir, bunların kendisi nedeniyle yükselir, ileri ve geri bağlantılarıyla yükselir. Buna yönelik seçici politikalar uygulamak 2008 krizi sonrasında daha da mümkündür. Türkiye’nin teknoloji atılımına yönelik seçici politikalar için şimdi manevra alanı daha geniştir. O zaman dünya teknolojik rantından alacağımız pay artar. O zaman üzerinde konuşacağımız “bölüşüm politikaları” da anlam kazanır, şu komik halimizden kurtuluruz. Yeni Sol ve ÖDP’nin bu taraklarda bezi yok. Onların farklılıkları özellikle Kürt konusundan kaynaklanan siyasi konularda ve sol-içi zihniyet meselelerinde.
Zaten bu taraklarda kimsenin bezi yok. Anlaşılan siyasi gerçekliği olmayan şeyler söylüyorum. Emin değilim ama diyelim ki böyle.  Valla o zaman sefaletimiz sürer, ben böyle biliyorum. Yabancıların söylediği “siz bu krizden sağlam çıkacaksınız, dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına gireceksiniz” sözlerinden de bir şey anlamıyorum. Son bir şey daha: Yeni solun ekonomi konusundaki sessizliği aslında bu konuda yapacak bir şey olmadığının kabulü anlamına geliyor. Çünkü onlar devrim ve sosyalizm çağında yaşamadığımızı gördüler. 1980 öncesinde olmadığımızı da gördüler. Ne var ki kalkınma konusunda ne yapılacağı meselesini komisyona havale etmiş durumdalar. ÖDP ise bence; henüz hangi dönemde yaşadığımızı pek idrak edemedi veya yaşamakta olan insanların somut sorunları için
Yapacak bir şeyimiz yok, ilerisi için tahkimat yapıyoruz diye düşünüyor.