Geçen pazar, başka pazar günlerinde yaptığım gibi, kapıdaki gazeteleri alıp güne başladım. Oğuz Atay'ın deyimiyle...

Geçen pazar, başka pazar günlerinde yaptığım gibi, kapıdaki gazeteleri alıp güne başladım. Oğuz Atay'ın deyimiyle (gerçekten o mu demişti, yoksa ben mi ona yakıştırıyorum, emin değilim) küçük burjuvazinin pazar ayinine, yani uzun kahvaltı hazırlıklarına giriştim. Çayın demlenmesini beklerken Birgün'ü elime aldım. Sayfaları ağır ağır çevirdim. Bir yandan neleri okuyayım diye bakıyorum, bir yandan da kendi yazımın olduğu sayfaya ulaşmaya çalışıyorum. İşte nihayet o bildik yüz ve isim. Fakat o ne? Yazımın başlığını değiştirmişler! Evet, ben 'Yılbaşı sıkıntısı'demiştim, arkadaşlar 'Yalnız uyananlar baladı'nı uygun görmüş. Allah al-lah! İlk aklıma gelen sorular; bir, buna niye ihtiyaç duydular... iki, benim yazıyla bu başlığın ne ilgisi var?

Gözüm ilk satırlara gidince, irkildim. "Kendimle baş-başa kalıp hayatıma ve başkalarının hayatına dair düşüncelerle boğuştuğum zamanlar, çoğunlukla uyku önceleri ve uyku sonralarıdır." Bu satırlar bana ait değildi. Durum hızla netleşti. Benimki yerine başka bir yazıyı basmışlardı.

* * *
İlk şoku atlatınca okumaya devam ettim. Aklımda bu kez başka bir soru: Bu yazı kimin acaba? İlerleyen satırlarda, "...Kaç aydır yeni bir şiir yazmadım. Bazen bir şiirin bana doğru gelmekte olduğunu hissettim ama ondan tedirginlikle kaçtım" diyor. Demek ki, bir şairin yazısı olmalı. Hemen aklıma Neşe Yasin geldi. Hızla onun köşesine baktım, acaba yazılar yer değiştirmiş olabilir mi, diye... Hayır, onun köşesinde belli ki, kendi yazısı vardı: 'Başkalarının yazılmayan tarihi'.

Sonra Haydar Ergülen olabilir mi, dedim. Birgün'de yazmaya başlayacağına dair tanıtımlar vardı. "Hay al-lah" diye hayıflandım, "ilk yazısı böyle bir kazaya kurban gittiyse, felaket!" Bir süre sonra öğrendim ki, o da değilmiş. (Sonradan ortaya çıktı ki, ilk tahminimde yanılmamışım; Yaşin'in birkaç hafta önce yayınlanan bir yazısıymış.)

* * *
Sonra kafam karışmaya başladı. Evet, güzel bir yazıydı ama... En başta ben yazmamıştım. Ayrıca benim tarzım değildi. Düşünsenize, insanlar benim gizli gizli şiir yazdığımı bile düşüneceklerdi. Hafif bir panik duygusuyla birkaç arkadaşıma mesaj gönderdim, "bugün yayınlanan yazı benim değil" diye...

Dahası, ortada bir yazı olduğuna göre bir de yazarı vardı ve durum onun için de kolay sindirilebilecek gibi değildi. Uğraşıp bir yazı yazıyorsunuz ve başkasının ismiyle yayınlanıyor. Hasılı nerden baksanız, can sıkıcı bir durum.

Son bir umutla internete girdim, acaba orada ne var diye... Aynı yazı, 'Yalnız uyananlar baladı'. O esnada bir mail geldi, bir arkadaşım "hislerime tercüman oldunuz yine, iyi yıllar" yazmış. Yazıyı kastettiği kesin. Alelacele cevap yazdım. Birden telefonum çaldı, bir başka arkadaşım: "Öncelikle bugünkü yazın için seni kutlamak istiyorum..." Allahım, aklımı kaybedeceğim. Ve yapacak hiçbir şey yok!

Tabii BirGün'ü de aradım. Hani, "vay efendim, benim yazım..." falan gibi bir çiğlik yapacak değilim ama insan bir yerde de merak ediyor, nasıl oldu bu iş acaba, diye... Editörüm Gülsen de nasıl olduğunu anlamamış. Ama olmuş bir kere. Zaten üzgündü, daha fazla üzmek istemedim. BirGün'ün tahmin edilebilecek yoğun temposu içinde belli ki bir iş kazası yaşanmış.

* * *
Uzatmayayım... İlerleyen saatlerde yazıyı internetten çıkardılar, ertesi gün de benim yazı gazetede yayınlandı. Bu arada iki-üç tane "biz zaten yazının senin olmadığını anlamıştık" türü mesaj geldi. Eh, biraz rahatladım. Bazı insanların sizin nasıl yazılar yazacağınızı kestirebiliyor olması, fena bir duygu değil. Yanlış anlaşılma olmaması için tekrar belirtmek isterim, mesele Neşe Yaşin'in yazısı değil. Zaten dediğim gibi, güzel bir yazı. Kaldı ki kimin hangi yazısı olursa olsun, size ait olmayan bir metnin üzerinde (Doğan Tılıç'ın deyimiyle yaka-bağır açık) fotoğrafınızı görünce, bir tuhaf oluyorsunuz.

Doğan Tılıç demişken, pazartesi benim gerçek yazı yayınlandıktan sonra gönderdiği mesajı buraya yazmadan edemeyeceğim. Asabım bozularak sildiğim için aynen aktaramıyorum ama aşağı yukarı şöyle bir şeydi: "Bugünkü yazını okuduktan sonra, dünkü yazının sana ait olmadığını açıklamakla iyi ettin mi, emin değilim!"