Neoliberal küreselleşme koşullarında ulusal kalkınma kapitalizm içi bir iştir ve o nedenle de masumane bir şey sayılmaz. Önce biraz isin bu kısmı üzerinde durmak istiyorum. Neoliberal...

Neoliberal küreselleşme koşullarında ulusal kalkınma kapitalizm içi bir iştir ve o nedenle de masumane bir şey sayılmaz. Önce biraz isin bu kısmı üzerinde durmak istiyorum. Neoliberal küreselleşme altında ulusal kalkınma başkaları kalkınamadığı için sağlanabilir, kalkınanlar başkaları kalkınamadığı için kalkınabilmişlerdir. Zaten neoliberal küreselleşme altında iyi kalkınma performansı gösterebilmiş bir ülke hâlâ ortada yoktur, birkaç 3-5 milyon nüfuslu ülke hariç (küçük nüfus neoliberal küreselleşme koşullarında büyük avantajdır ve ötekiler için örnek oluşturmaz).

Niye böyle olduğunu kısaca ve kolayca açıklayabiliriz:  neoliberal küreselleşme altında sermaye birikimi dünya pazarlarında mal ve hizmet satma yoluyla sağlanır. Bu pazarlarda iyi para getiren mal ve hizmetler talebi yükselen ve arzı bunun gerisinde kalan mal ve hizmetlerdir. Bu ancak söz konusu mal ya da hizmetin üretimi görece az olduğu sürece mümkündür. Herkes o mal ya da hizmeti üretirse, üretebilirse mal bollaşır ve iyi kâr bırakmaz. İşte o yüzden herkes birden kalkınamaz. Önce kalkınabilenler arkada kalanlar sayesinde bunu başarabilir.

E o zaman bu, sosyalistlerin kitabına uyan bir şey değildir. Bizim ayırt edici noktamız herkesin birden “kalkınmasını” istiyor olmamız, bizim için herkesin aynı olması. Biz sadece ezilen ve ezen arasında ayrım yaparız ve neoliberal küreselleşme altında ulusal kalkınma görüldüğü gibi buna uymuyor. Valla aynen böyle ama ulusal kalkınmayı es geçerek bu ülke halkının desteğini nasıl alırız? Bu günümüzde sosyalistlerin ana ikilemlerinden biri. Sosyalistler tercihlerini yapmış görünüyor, ulusal kalkınmacılıktan yanalar. Ne var ki bu uygulamada ortaya çıkan bir tercih. Yukarıdaki yakıcı ikilemle hesaplaşabilmiş değiller. Ne var ki teoride es geçilen ikilem, uygulamada tekrar karşımıza çıkıyor. Sosyalistler ulusal kalkınmacılığı neoliberal küreselleşme öncesinin, SSCB çökmeden önceki kalkınmacılık modeli ile karıştırıyor. Neoliberal küreselleşme döneminde dayatılan değişimlere karşı çıkmayı ulusal kalkınmacılık sanıyorlar. Mesela özelleştirmeye karşı çıkmayı hem sosyalist ilkelerin hem de ulusal kalkınmacılığın gereği sanıyorlar. Çünkü özelleştirmenin mantığını da yanlış anlıyorlar. Sanırım yeni ulusal kalkınmacılığın ne olduğunu anlayabilmeleri için önce bunun kapitalizm içi bir iş olduğunu, masumane bir iş olmadığını kabullenmeleri gerekiyor.