Küçük köylülüğün altından tüm destekleri çektiler, onları piyasanın (tüccarın) insafına bıraktılar. İşçilerin ve memurların reel....

Küçük köylülüğün altından tüm destekleri çektiler, onları piyasanın (tüccarın) insafına bıraktılar. İşçilerin ve memurların reel gelirlerini düşürdüler, işsizlik arttı, bunun üzerine bir de kriz bindi. Bu öyle bir durumdur ki “e işte sonuçta da AKP yerel seçimlerde oy kaybetti” ile açıklanamaz, çünkü o oy kaybının miktarı durumu kötüleşen insan sayısına göre çok az. Ben bu işin yeterince incelendiğini sanmıyorum. Biz maddi durumu geriye giden insanlar bundan o sırada hükümette olanı sorumlu tutar ve başkasına oy verir diye biliyoruz. Hani nerde ? Yahu daha ne olsun, işsizlik tavana vurmuş, bence işsizlik istatistiklerinde gözükmeyen iş umudunu kesip eve çekilen veya ortada başıboş kalanların sayısı da tavana vurmuş, emeklilerin dramını iyi bir filmi çekilse ödüller kazanır, memurlar sürünüyor, işçiler domates ekmeğe talim ediyor. Baştaki hükümet fark atarak seçim kazanıyor. Bu nasıl iştir ?
Aklıma gelenleri sizinle paylaşmak isterim. Türkiye’deki  insanlarda hükümet değişse de bizim ekonomik durum değişmez sezgisinin hızla gelişmekte olduğunu düşünüyorum. Ne var ki bu apolitikliğe veya siyasal tercihlerini başka şeyler üzerinden yapmaya götürüyor. Bu bir anlamda kadere razı olmak gibi bir şey. Yani hangisi gelse durum değişmiyor duygusu veya hükümetle ekonomik durum arasındaki bağlantı duygusunun zayıflaması “bu sistemle ilgili birşey” galiba sezgisine yol açacağına kaderciliğe neden oluyor.
Birinci Dünya Savaşı öncesinde öyle değildi. O zaman işçiler “bu sistemle ilgili bir şey” duygusuna önemli ölçüde sahiptiler ama “birleşin ve ortak düşmana yönelin” çağrısına uymak yerine birbirlerini kırmayı tercih ettiler.
İki durumda da işçiler aptal gibi gözüküyor. Birinde durumu aslında ne olduğunu çakozlamaya doğru bir adım atıyorlar ama bu kaderciliğe dönüşüyor. İkincisinde daha fazlasını anlamış oldukları halde birbirlerini vuruyorlar.
Bunlara bir çözüm “kimlikler çatıştığında ulusal kimlik ağır basar” tezi ile getirilmeye çalışılıyor. Yani İngilizlik, Fransızlık, Kürtlük, Türklük o kadar önemli ki birleşip ortak düşmana karşı yürümüyorlar. Valla, bence bu teze göre de işçiler aptal yerine konuyor.
Öyleyse asıl bakılması gereken yer şu “birleşin ve ortak düşmana karşı yönelin” kısmı. İşçiler aptal olmadığına göre neden böyle oluyor acaba ? Bunun sebebinin ulusal duyguların ağır basması olmadığı çok belli, öyle görünmesine rağmen.
Ben hep Marksistlerin kapitalizmi inceleme ve gerçekleri ortaya koyma konusunda çok iyi, politika yapma konusunda da çok kötü olduklarını düşünürüm. Bunun arkasında da Marx’ın sözü ile eylemi arasında bir fark olduğunu, bunun sebebinin de politik aceleciliği olduğunu ve bunun sonrakilere de sirayet ettiğini düşünürüm. Böyle olunca da işçiler aptal çıkıyor. Bunu tersine çevirip yeniden düşünmek lazım.