Suriye sınırının açılması ile başlayan süreçte Suriye ile vizenin de kalkması, bu güzel ülkeyi ve kültürel değerlerini herkesin görmesi, keşfetmes

Suriye sınırının açılması ile başlayan süreçte Suriye ile vizenin de kalkması, bu güzel ülkeyi ve kültürel değerlerini herkesin görmesi, keşfetmesi için çok önemli. Yanı sıra, Yunanistan’ın yeni Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu son seçimlerin hemen sonrasında ilk yurtdışı gezisini, elinde defne dallarıyla Türkiye’ye yaptı. Barış adına atılmış bu adım aynı zamanda konuk başbakanın kurduğu kabinede dışişleri bakanı da olması nedeniyle önemsenmesi gerekir.
Suriye ile vizenin kalktığı şu günlerde, işte şimdi bu kez aynı isteği Yunanistan için de gündeme getirmenin zamanı geldi. Aynı denizde balık avlayan bu halklar neden birbirlerine vize uygular anlaşılır gibi değil. Kültürün beşiği Anadolu ve Helen, güçlerini birleştirse kim kaybeder? Yunanistan’ın ülkesine girişlerde tüm sanatçılara hatta yeşil pasaporta bile izin vermediğini ve vize istediğini yıllardır biliyoruz.
SORUYORUZ, KOMŞULUK BU MUDUR?
Hadi öyleyse Sayın Yorgo Papandreu, kendi deyiminizle “iki ülke arasındaki sorunların halledilmesinde her zaman olduğu gibi dürüst ve açık olmaya devam edeceğim” diyorsanız vize sorunlarını aşmak için işte tarihi fırsat. İlk iş olarak Türkiye’ye vize uygulamaktan karşılıklı olarak vazgeçilmesini gündeme getirin. Hem AB için Türkiye’ye destek olursunuz hem Suriye sınırının açılmasıyla Ortadoğu’ya dönük politikaların rüzgârını değiştirebilirsiniz. Eğer Türkiye ve Yunanistan sınırları açma konusunda başarılı olursa, bu durum tüm dünya halklarına barışın göstergesi olacaktır. Aynı zamanda, Yunanistan ve Türkiye de bölgede istikrarın merkezi olabilir. Halkların kardeşliğini Ege Denizi’ndeki adalarda yaşayan insanlar, kendi aralarında günü birlik deniz yolu turlarıyla pekiştirmişken, kültür ve sanatın can damarlarına su vermişken, yukarıda değindiğim gündem değişikliğini hayata geçirmek sizin elinizde.
İZMİR HAVAALANI İLGİ BEKLİYOR
Haftasonu İzmir’de Vasıf Öngören Sanat Merkezi’nin açılışındaydım. Gidiş ve dönüş yolu olarak da İzmir Adnan Menderes Havalimanını kullandım. İstanbul’a dönüşte tüm yurtiçi yolcuların normal güvenlik geçidi dışında, bilgisayarlı kimlik kontrolü için sorgu odasına alınmasını çok yadırgadım. Ama havalimanında daha pek çok keyfiyetle de karşılaşınca iç turizmin bu bölgede nasıl zarar görebileceğini sizlerle paylaşmak istedim.
İlk olarak havalimanının yurtiçi terminalindeki salonda beklerken internete girmek istedim, dizüstü bilgisayarımı çıkardım ancak wireless servisinin yurtiçi yolcularına verilmediğini öğrendim. Ardından çantamı emanete bırakmak için danışmaya yöneldiğimde yurtiçi uçuşlarında emanet odasının olmadığını öğrendim. Acaba ben mi sorunluyum? türünden kendimden şüphelenmeme mahal vermeden gidip bir “İzmir’in turistik haritasını alayım ve böylece uçağı beklerken zamanı dolu geçireyim” dedim. Ancak alanda bir turist danışma bürosunun olmadığını da hayretle öğrendim. “Eee artık bir posta ofisine gidip bunları bir kartpostala yazıp arkadaşlarıma göndereyim” diye düşündüm. Bu kez de postanenin ya da posta kutusunun olmadığını farkettim. Daha sonra banka ve döviz bürosu da olmadığını öğrendim İzmir Adnan Menderes Havalimanı içhatlar servisinde. “Tüm bu sıkıntılar üzerine bir küçük soğuk şişe suyu içeyim hiç olmazsa” dedim. Bu kez de en küçük su şişesinin 3 TL’den satıldığını gördüm, kahvenin de 6 TL’den satıldığını belirtmekte fayda var. En iyisi uçağa binip sessizce yolculuk saatimi beklemeliyim dedim ve hızla oradan uzaklaştım. Evet farkettim ki, ülkemde birşeyler değişmeye başlamış...