Kendi iradeniz dışında bir kameranın sizi devamlı takip ediyor olması bazılarımızı rahatsız etmiyor olabilir, ancak özel hayatın…

Kendi iradeniz dışında bir kameranın sizi devamlı takip ediyor olması bazılarımızı rahatsız etmiyor olabilir, ancak özel hayatın gizliliği ilkesine ters düşen bu tarafı görmezden gelemeyiz. Ve insan haklarına aykırı bu uygulamayı size zarar verdiği anda dava edebileceğinizi de unutmayın…

Google Earth özel hayata müdahale mi dayanışma mı?
Özel hayat diye bir şey kalmadı. Ne gönül rahatlığıyla telefonla konuşabiliyor insanlar, ne de sokaklarda istediği şekilde yürüyebiliyor. Bizdeki adıyla sabit mobeseler yetmezmiş gibi şimdi de ya uydudan ya da google earth’e kayıt olanların (fahri olarak kameramanlık) evlerinin, işyerlerinin pencerelerine balkonlarına taktıkları küçük kameralarıyla izleniyor insanlar. Belki turistik anlamda pek eğlenceli olabilir bu teknolojik buluş. Şöyle ki elinizin altındaki internet sayfasına dokunduğunuzda, Thames Nehri’nde bir teknenin içinde yol alıyormuş gibi,  London Kuleyi, Bridge Köprüyü, Tate Modern Müzeyi, Shakespeare Globe Tiyatroyu, Big Ben’i çok net bir şekilde ve 3 boyutlu olarak keyifle gezebilirsiniz. Ama öte taraftan sokakta; yalnız başına kalabilme özgürlüğünüz elinizden alınıyor bir anda. Yürürken, beklerken, dans ederken ya da kendi özelinizi oluşturduğunuz bir insanla bir mekânda o anda kayıt altına alınabiliyorsunuz. Şöyle diyor aslında şarkı: “Ya içindesindir çemberin, ya da dışında yer alacaksın…”
Kısacası felaket bir kuşatma altındayız. Her numara var bizde. Her şeye bakıyor, kokluyor, ama sahip olamıyoruz. Düzen sadece bir tattırmaca sunuyor bize. Bir kaşık bal sürülmüş ekmek dilimi arar gibi ciğercinin kapısında bekliyoruz.
Stanford’da doktora yapan iki öğrenci, Larry Page ve Sergey Brin, Google’ı 1998’de 25 milyon dolar yasal sermayeyle kuruyor. En geniş arama motoru Google, Edward Kasner adındaki ABD’li matematikçinin yeğeni Milton Sorotta tarafından üretilmiş olan “google” sözcüğü ve onun ardından 100 sıfırın gelmesiyle oluşan rakamı belirten matematiksel bir terim. Google’ın bu terimi kullanması, şirketin dünyadaki tüm bilgiyi organize etme misyonunu yansıtıyormuş. Yukarıda söz ettiğim Google Earth ise dünyanın çoğu bölgesini istendiği gibi 3 boyutlu olarak ücretsiz izleyebilmemize yarıyor.
Ülkelerin önemli yerlerini gösteren ve bunun gibi birçok özelliğe sahip olan bu program ile dünya üzerinde yer alan pek çok sokağın detaylarını gözlemleyebiliyorsunuz.  Ayrıca Google’ın üç boyutlu görünüm özelliğinin başlamasıyla her türlü kullanıcı Google Earth’e evindeki kamerasını kaydettirip bu ‘röntgen zincir’e ortak olabiliyor. 
Aslında kendi iradeniz dışında bir kameranın sizi devamlı takip ediyor olması bazılarımızı rahatsız etmiyor olabilir, ancak özel hayatın gizliliği ilkesine ters düşen bu tarafı görmezden gelemeyiz. Ve insan haklarına aykırı bu uygulamayı size zarar verdiği anda dava edebileceğinizi de unutmayın. Örneğin, Earth’ün sokak görünümü özelliği sayesinde Londra, Amsterdam ya da Bristol sokaklarında dolaşırken her an garip görüntülerle karşılaşabilirsiniz. (http://tr.webcams.travel/) Ya da Ortaköy meydanındaki kafelerin de doluluğunu öğrenebilirsiniz. Google’ın henüz ABD, Kanada, Japonya, İspanya, İtalya ve İngiltere’de uyguladığı bu özellik yakında Türkiye’de herkesi sarsacak ve bu kareler daha da artacak gibi görünüyor...
Artık sokakta yürürken de dikkat etmemiz gereken kimi davranışlarımız oluşacak. Bu kaygıyla Google’ın sokak kameralarına yakalananlar kervanına katılmamak için, dikkatli olmalıyız. Paparazzilerin işsiz kalacağı, magazin programlarının sona ereceği günler çok yakın.