Hâlâ el yazısını ya da Facit marka daktilosunu kullanan entellektüel yazarlar E-kitapları kitaba yönelik bir “tehdit” olarak görebilir. Ama bana kalırsa bu bir fırsat olmalı…

Hâlâ el yazısını ya da Facit marka daktilosunu kullanan entellektüel yazarlar E-kitapları kitaba yönelik bir “tehdit” olarak görebilir. Ama bana kalırsa bu bir  fırsat olmalı…

 

80"li yıllar lise yıllarımızdı. Evimizde, özellikle okul dönem ödevlerini yapmak için ayrı bir çaba gösterirdik. Özenle, alta yerleştirilen koyu çizgili kağıdın yardımıyla, çizgisiz dosya kağıdına yazardık ödevleri. Ayrıca gazete kuponlarını biriktirme neticesinde elde edilen Larousse ve benzeri ansiklopediler vardı. O zamanlar fırsat buldukça mahalle kütüphanesine de giderdik, ama bu tuğla gibi ağırlığı olan ciltli ansiklopediler daha çok modaydı. Dahası kullanılabilecek tek başlıca kaynak kitap desek yeridir.

Ansiklopedilerin her evde bulunmasına özen gösterilir ve salonların baş köşesindeki Camlı Büfe ya da çekyatın rafına özenle yerleştirilirdi onlar. Ansiklopedisi olmayanlar ise komşu evlerden veya varsa okul kütüphanelerindekinden faydalanırdı. Yine o dönemlerde Hayat ansiklopedisi ve sonradan büyük reklamlarla çıkan, fasiküller halinde yayınlanan Temel Britannica da vardı. Yeri gelmişken mahalle bakkalından fasikül fasikül aldığımız Gelişim Ansiklopedisi vb. leri ciltçilere götürüp ciltletmek için ayrıca cilt parası da ödediğimizi bilirim. Oysa şimdi, bir zamanlar evimizde kütüphanemizin en değerli      parçaları olan ansiklopediler sahafların en değersiz parçalarına dönüşüverdi.

Yüzyılın son dönemlerinde bilgisayarın ve dolayısıyla internetin kendini hissettirdiği andan itibaren, bilgiye açık kaynaktan ulaşma fırsatı da doğuverdi. Hele şu son dönemde başdöndürücü şekilde hızlanan teknolojik yeniliklerden sonra, Frankfurt kitap fuarında da gündeme oturan E-kitap ve yayıncılığı olgusu güçlü bir sermaye ile birlikte yüzyıla damgasını vurmaya hazırlanıyor.

Ülkemizde bu işi yine bildik kartel medyası mı götürür yoksa yeni müteşebbisler mi kotarır bilinmez, ama eminim ki e-kitapların korsanı da üç güne kalmaz tahtakalede boy gösterir. Aslında korsan yayıncılığın bir şekilde e-kitapların başlamasıyla, denetlenme olasılığı daha da kolay olabilir.

Artık geleceğin bilgi hazineleri, özel disketleri ile korunarak, taşınarak karşımıza çıkmaya hazırlanıyorlar.

Hala el yazısıyla ya da Facit marka daktilosunu kullanan entellektüel yazarlar bu değişimi kitaba yönelik bir "Tehdit” olarak görebilirler. Ama bana kalırsa bu bir fırsat olmalı. (Yeni düzenlemelerin zorunluluğunu da belirterek elbette)

Teknolojideki bu gelişim, yayıncılıkta devrim olarak görülebilir mi ? Bilemiyorum, ancak; "E-kitap", okurlarına bir kitabın içeriğine sanal ortamda erişim olanağı veriyor. Bu da hız, özgürlük ve dayanışma tutkusunu çağrıştırması açılarından övgüye değer. Sanat, felsefe hatta okul kitaplarının, basılı ortamdan sanal ortama taşınarak e-kitaplar aracılığıyla okunabilmesi, biliyorsunuzdur Frankfurt kitap fuarında “yayıncıların sonu mu geliyor?” tartışması başlatmıştı.

Ancak tartışmadan önce şu bilgiyi göz önünde bulundurmalıyız: E-kitaplarda, baskı, kâğıt ve ciltleme süreçleri yaşanmadığı için de maliyetler ve dolayısıyla fiyatlarda ciddi düşüşler meydana geliyor. Örneğin bu sene 1 - 9 Kasım 2008 tarihlerinde yapılacak olan Tüyap fuarını gezecek bir okur “Che"nin Günlüğü” adlı kitabın sergilendiği stantların önünde hayretle bakakalabilir. Popüler İkon olarak tüketilen Che"nin başına bu da mı geldi demese de, 250 gram ağırlığındaki Che"nin Günlüğü e-kitabı, düşük enerji kullanımıyla okunmayı kolaylaştırmış olacak. Bu nedenle bu yıl Tüyap kitap fuarında da en hararetli tartışma konusunun, kitap piyasasında yaşanan bu son teknolojik gelişim oluşturacaktır diye düşünüyorum.

Hatırlarsanız, önce özel radyolar ardından da dijital müzik pazarı, müzik sektörünü nasıl yaralamış hatta niteliksiz ürünler çıkmasına neden olmuştu. Unutmadan şimdi de e-kitapla aynı şeyin kitap ve dolayısıyla yayınevlerine sıçrayabileceğini söylemek de mümkün. Şöyle ki; internet üzerinden kitap satışı yayıncılık alanında yaşanan en önemli gelişmeydi belki. Gelişmelerin hızına bakılırsa 10 yıl içerisinde, e-kitaplar baskıların yerini alacak gibi. E-kitap satışları avrupada gün geçtikçe artıyor ve bu salgın ülkemizde de yayınevlerini zorlu bir süreçle karşı karşıya bırakacak gibi.

Ama yayınevleri, zaten yaşayanların da bileceği gibi, adeta kitap basmamak için kurulmuşlar gibi ülkemizde. Nazlı gelin gibi süzülen, büzülen, yüzlerce bahane öne süren, istekleri bitmeyen, ağlayan, zamanı değil diyen “editör ahmetler” o kadar fazla ki. İşte onlar işsiz kalacağı için çok üzülüyorum asıl. Çünkü bir kitabevine gitmek yerine, kişilerin internet üzerinden bir kitabı indirmesi çok daha kolay. Ya da bir yazarın yazdığı kitabı, editörsüz büdütörsüz sanal ortamda yayınlama fırsatının ortaya çıkmış olması çok başarılı bence. Ayrıca sadece yayınevleri değil, edebiyat ajanslarının da işlerini kaybetmeleri an meselesi. Hatta yukarda belirttiğim gibi yayıncılara da gerek kalmayabileceği gerçeği tam bir tez konusu.

Akıllı yayıncılarımızın ise, e-kitapları düşman olarak görmek yerine bu yeni teknolojinin yarattığı fırsatları keşfetmeye çalışacaklarını biliyorum. Evet biliyorum bizimkiler düşüncelerinin başkaları tarafından paylaşımına izin vermez hatta tahammül de edemezler. Bu nedenle rekabet kuralları belirlendikten sonra, e-kitap; düşünce paylaşım yöntemi olarak bence çağın buluşu olarak alımlanmalı.