6 sayfalık mektubun içeriği bence şu andan itibaren ne kadar ciddiyetle algılanır tartışılır. Ülkemde var olan sol hâlâ kendi tabanıyla çelişkisini

6 sayfalık mektubun içeriği bence şu andan itibaren ne kadar ciddiyetle algılanır tartışılır. Ülkemde var olan sol hâlâ kendi tabanıyla çelişkisini büyüte dursun. Kısacası yanlışlar saymakla bitmez sevgili okuyucularım

Gündem, getirdiği umutlu değişikliklerle hep önümüzde. Ermenistan, Irak, Suriye ve bir süre sonra belki Rusya ile de önemli anlaşmalar imzalanacak, sınır geçişleri esnetilecek, ticaret hacmi daha da çoğalacak, halklar kucaklaşacak.

Ama ne yazık ki bu güne kadar komşuluğu acımasız kurallarıyla döndürenler de muhalefet yapmaya devam edecekler. Aslında gönlümüz sosyalistlerin iktidara geldikleri bir Türkiye arzuluyor ama gelin görün ki, hâlâ kimi solak partiler ne yazık ki bir demokratik açılımın görüşmesini dahi sokak kameralarının altında kayıtlara geçirme yanlısı tutum sergiliyorlar. Bu dramatik diyalogları tüm ülke halkı şaşkınlıkla seyrediyor. Birisi size ‘sohbet edelim mi’ diyor, siz de ‘ya evet ya da hayır’ dersiniz normalde. Ama daha ilk teklifin zarfı kurumadan, binbir dereden su getireceğiniz 6 sayfalık bir mektupla karşı tarafı randevu öncesi soğutmayı başarıyorsunuz. Sonra ne oluyor? ‘Ben sizi telefonla ararım’a dönüşüyor diyalog. Bu pazarlıkları 6 sayfalık koşulları halkın önünde değil, bence Başbakan ile yapmakta fayda görürdüm. Çünkü 6 sayfalık mektubun içeriği bence şu andan itibaren ne kadar ciddiyetle algılanır tartışılır. Ülkemde var olan sol hâlâ kendi tabanıyla çelişkisini büyüte dursun. Kısacası yanlışlar saymakla bitmez sevgili okuyucularım...

Bugün komşumuz Azerbaycan’ın, SSCB’nin 1990’da dağılmasının ardından 18 Ekim 1991 yılında Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını resmen ilan ettiği gün. Azerbaycanlılar, bugünü ‘Cumhuriyet günü’ olarak kutluyorlar. Komşumuzun bayramını kutluyoruz. Her ne kadar Ermenistan ile yaşadıkları sorunlar hâlâ çözümlenememiş de olsa. Son Ermenistan maçlarında yaşanan karşılıklı yakınlaşmanın, barışa bir  ivme kattığına ve iki komşumuzun dostluğuna katkı sağlayacağına inanmak istiyoruz. Yanısıra Ermenistan maçının oynandığı Bursa kentinin seyircisini de Ermenistan futbol karşılaşmasında gösterdiği centilmenlikten dolayı kutluyorum. Ayrıca, Ertuğrul Sağlam’a da, “Sakın takımı bırakma” diyorum. Ertuğrul Sağlam’ın berrak ve beyefendi kişiliğini ise zaten başından beri biliyoruz. Böyle giderse ilk beş garanti haberiniz olsun. Kimsenin alınmasına gerek yok. Bu sene en çok sevdiğim ve sürpriz yapacak takım Bursaspor, haftalar önce bunu spor servisimizden Erkut Tekin’e söylemiştim.

Bu arada ülkemizi ziyaret eden Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ı da çok özleyeceğiz. Alçakgönüllü davranışları ve diyalog yanlısı politikalarını da görmezden gelemeyiz. Kendi ülkesindeki aşırı milliyetçilere inat, hatta oy ve taraftar kaybedeceğini bile bile, halkların kardeşliğinin en güzel örneğini gösterdi, gösteriyor. Türkiye açısından konunun tartışılabilecek tek maddesi belki; gelecekte, toprak veya tazminat talepleri olabilir tarafların. Bir de ‘Karabağ’ meselesi süreci sıkıntıya sokabilir. Ermenistan’ın işgal ettiği diğer beş vilayet konusu ise tam bir muamma. Bence tarafların çok daha fazla barış aradığını göstermeleri gerekecek. Ama bu da dostluk eli uzatarak olacaktır. Sonuçta, bu hafta en sıcak konu bence Ermenistan’la imzalanan protokoldü ve hepimiz bunu önemsemeliyiz. Bu bir tarihi anlaşmadır. Yunanistan ile de yapılacak benzeri protokolleri ise şimdiden hayal etmeye başlamalıyız.

Umutla yaşattığımız ve birgün varetmeye çalıştığımız Sosyalist iktidara kavuştuğumuz gün, kendi halkımızın da mutluluğu için komşularımızla iletişimimizi sürdürmeye devam edeceğiz elbette. Onların görüşme tekliflerine ise ‘kameralı olsun daha güvenli olur’ yaklaşımlarında asla bulunmayacağımıza eminim. Ve en önemlisi önce kendi yurttaşlarımızı görmeyi, sevmeyi, sahiplenmeyi başaracağız. Kazanan hep halk olacak. Ayrıca batımızdaki Bulgaristan, Romanya, Arnavutluk da komşuluğumuzu yaşayacak ve ilişkilerimizi onlarla da güçlendireceğiz.

Son olarak, komşularımızla diyaloga girdiğimiz şu günlerde dışarıya bakmaktan içerdeki mutsuzluklarımızı da görmezden gelmemeliyiz. Uzun yıllar  sağlık hizmetlerine erişimde ve sağlık hizmeti sunumunda bir türlü istenilen düzeye gelemedik. ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’, iktidarın muhalefetsiz muhalefetten aldığı özgüven ile ve ABD, AB gibi ulusötesi emperyal güçler, IMF, Dünya Bankası ve Arap Sermayesi gibi uluslararası finans kapitalin desteği ile geri dönüşümü olanaksız bir noktaya gelmek üzeredir.
Senaryonun son 2 ayağı kalmıştır. Bunlar Tam gün ve Kamu Hastaneleri Birliği yasalarıdır. Bunlar da bu dönem de TBMM Genel Kurulu gündemine alınmıştır.
Bu yasa tasarıları da yasallaşırsa ‘hekimlik mesleği’ne El Fatiha deme zamanı gelmiş demektir. İş ‘cenaze’yi kimin kaldıracağına gelmiştir. Bugün geldiğimiz açmazdan çıkış yollarını seslendirmek için bugün saat 13.00’te Kadıköy Meydanı’ndaki mitinge katılalım.