Tarihsel gelişim süreci içerisinde belirli dönemleri tek başına anlamlandırmak kolay değildir. Kimileri tarihteki olayların gelişimini kişiler üzerinden

Tarihsel gelişim süreci içerisinde belirli dönemleri tek başına anlamlandırmak kolay değildir. Kimileri tarihteki olayların gelişimini kişiler üzerinden kurgular, kimileri de görmek ya da göstermek istediği yer üzerinden. Tarihçi olmak da tarihe bakmak da güç bir iştir.
Başlıktaki kelimenin anlamı “idrakten yoksun Türkler” demektir. Bazıları bu tanımın Farsilere ya da Bizans’a ait olduğunu, bazıları da bir mütevazılık göstergesi olarak kullanıldığını iddia etse de çoğu tarihçiye göre bu Osmanlı’nın hanedanlaşmasını takiben yönetici sınıfın halkı nasıl küçük gördüğünü en güzel biçimde anlatan bir saray terimidir.
Mevcut hökümetin asalet merakı cümlemizce malum olmasına malum da halka meraklısı ve hayranı oldukları hanedanın gözü ile baktıkları da yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Diyorlar ki;
Ormanları talan edelim çünkü bu memleket için iyidir ama cahil halk bunun önemini anlayamaz.
Madencilik bizim geleceğimizidir her yerde fütursuzca maden aranmalıdır, gerekirse kazmayı küreği biz verelim, isteyen siyanür ile, isteyen dinamit ile arasın yeter ki bulsun, itirazlara aldırmayalım zira bunu yapan halk dış güçlerce yönlendirilmektedir ve saf köylü kendisi için iyi olanı bilemez.
GDO’lar aslında iyidir ama halk bunu anlayacak akla sahip değildir. Hele biz bir yasaları çıkartalım bakın görün faydasını diyelim.
Kıyıları talan ettirelim, turist gelsin kardeşim memlekete. Halk turistin kıymetini bilemez, kavrayamaz. Biz biliriz ve biz her şeyin en iyisini biliriz.
Baraj yapalım her yere, varsın biyoçeşitlilik zarar görsün, enerjinin ne ölçüde önemli olduğunu kara cahil halk göremez.
Hele ki bu grip başka grip. Garip bir grip. Herkesi zorla aşılayalım. Cahil cühela ahali sonra anlayacak kıymetini.
Öyle mi?
Bizler bu ikincil hanedanın iddia ettiği gibi biidrak mıyız?
Diğerlerini şimdilik bir kenara koyalım. Aslında bu domuzun gribinin varlığını doğru dürüst anlatsalar belki bizler de idrak ederiz.
Yahu bu nasıl bir virüstür ki
Okullarda bulaşırken alışveriş merkezlerinde bulaşmaz. Neden okullar tatil edilir de alışveriş merkezleri kapatılmaz?
Nasıl olur da bu virüs turşu kavanozu gibi ağzına kadar dolu dolmuşlarda kimseye geçmez? Nasıl olur da otobüsler, metrobüsler dezenfekte edilir de aynı güzergahta çalışan dolmuşlar edilmez?
Nasıl olur da devasa ilaç şirketleri deneme çalışmalarını aylardır tamamlayamazken bizim bütçesi kuşa çevrilmiş Hıfzıssıhha dört yumurta bir şırınga ile tüm riskleri bir haftada analiz eder?
Nasıl olur da TV’de aman aşı olun, kimseyi öpmeyin diye akıl verme amaçlı görünen hekimlerin tamamının genel görüntüsü, konuşma biçimleri hep aynı formatta olur?
Tüm bu soruların cevabı verilse belki idrak oranımız da artardı. Hoş bu öpüşme meselesinin yeterince anlaşıldığına eminin şahsen. Çok şükür yurttaşımızda zamanı gelince kimin öpülüp kimin öpülmeyeceği milli şuuru bu süreçte yeterince gelişmiştir. Eh bu durumda tarihçiler bu tantananın sonunda kimin ne kadar öpüldüğünü kayıt altına alacaklardır mutlaka. İlerleyen asırlarda torunlarımızın torunları da bu şuura sahip olsunlar ve bizleri biidrak olarak bilmesinler diye.