Krizle ilgili yazıları okumaya çalışıyorum, tabii bir kısmını okuyabiliyorum. Çünkü her gün o kadar çok yazı çıkıyor ki, yetişebilmek...

Krizle ilgili yazıları okumaya çalışıyorum, tabii bir kısmını okuyabiliyorum. Çünkü her gün o kadar çok yazı çıkıyor ki, yetişebilmek imkânsız.
Benim okuyabildiklerim hakkındaki düşüncem henüz krizi ve gidişatını doğru gören birilerinin olmadığı. Herkes bir yerinden tutturuyor, doğru tespitler de yapıyor ama sonunda okuyucusunu tatmin edecek bir şey söyleyemiyor.
Bence bunun altında yatan henüz yeni kavramların ortaya çıkmamış olması. Mevcut kavramlar hiçbir işe yaramıyor demiyorum. Onları kullanarak olayın birçok yönünü görebiliyoruz ama işte herkes bir yerde tıkanıp kalıyor. Yeni kavram daha önce olmayan bir şeyin ortaya çıkması halinde onu adlandırmak için yapılır ve bence bu kriz de henüz adı konmayan yeni bir şey var ama onu tanımlayamadığımız için adını koyamıyoruz veya henüz tanımlayabilmemiz için yeterince ipucu vermedi belki bize. Zaten 2008 finansal krizi literatürüne baktığımızda da bunu görürsünüz, herkes ötekilerin krizi açıklamakta eksik kaldığını söylüyor ama kendileri de bunlara bir şey ekleyemiyor.
Burada tarihsel maddecilerin özel bir yeri var, biraz bundan bahsetmek istiyorum.
Tarihsel maddeciler her zaman olduğu gibi krizin gerçeklerini ötekilerden daha fazla gördüler, bir yanıyla da için için çok sevindiler, yine haklı çıktık diye. Ne var ki bu yetmedi. Bunun nedeni bence tarihsel maddecilerin şimdiye kadar sarfettikleri tüm teorik çabalara rağmen bu krizin karmaşıklığına ve yeni özelliklerine göre bu sefer sığ kalmaları. Bunun nedenleri tartışılabilir. Mesela mal ve hizmet üretimi sürecine fazla takılı kaldıkları söylenebilir, Marx’ın finans ve borç konularındaki tespitlerini geliştiremedikleri söylenebilir ve tabii politik bir sorun olarak zarar gören kitlelerin ne zaman, ne yapacağı konusunda fena halde çuvallamış oldukları söylenebilir. Belki de bunu politik bir sorun olarak görürken buradaki politik teriminin altında birçok gerçek ezilmiş ve görünemez hale gelmiş olabilir. Bunlar çoğaltılabilir.
Bunlardan umutsuzluğa veya telaşa kapılmanın gereksiz olduğu kanısındayım. Şimdi de böyle yaşanıyor. Önemli olan bir zamanlar etrafı aydınlatır gözüken bilgilerin şimdi gerçekleri görmeye engel olabileceğini fark etmektir. İnsanın düşünsel yaşamı bir bakıma da evvelden öğrendiklerinin etkisinden kurtulma sürecidir ve çok da zordur. Keynes tüm düşünce sürecinin, hocası Marshall’ın etkisinden kurtulma süreci olduğunu söylemişti.
Önemli olan kendi bilgilerin ve hedeflerin doğrultusunda hayatı zorlamaya kalkışmamayı öğrenmektir. İnsanın yaparken öğrenme konusunda kendisine izin vermesidir.
Önemli olan belki şimdilerde zamanın ruhu kavramını, rastlantının anlamını, kuantumun tarihsel maddeciliğe darbe olup olmadığını düşünmek, bu gibi konularda çalışmaktır veya mesela GM patronlarıyla işçilerinin birlikte devlet-finans ittifakına karşı direnmesinin ne anlama geldiğini anlamaya çalışmaktır.
Önemli olan belki emek verimliliği çok ama çok artınca ortaya çıkan artığın massedilmesi sorunu çıktı, bu halledilemiyor demek ve orada önemli bir keşifte bulunmuş gibi durmak yerine bu artık kimlerin elinde ve hangi güdülerle (ve kısıtlarla) ne yapmaya çalışıyorlar, onu görmek için uğraşmaktır.
Belki de en önemlisi zarar gören kitlelerin eylemsizliğine veya anti-sistemik hareketlerin zayıflığına bakıp şaşırmak yerine kendi haline bakıp asıl şaşılacak şeyin “alternatif gösteriyoruz, gelmiyorlar” demek olduğunu fark edebilmektir.