İrlanda’da bir ozan

Ken Loach’un ‘Özgürlük Dansı’ Filmekimi’nin 43 filmlik seçkisinde öne çıkan filmlerden biri. Loach’un dünyasından beyazperdeye yansıyan masalın içinde Marx’tan komünizme, faşizmden dine çeşitlendirilmiş sözcükler

ÖZAY KANAT

Gerçek yaşam öyküsünden yola çıkarak hazırlanan filmde, biz İrlanda’nın kendine has dokusunu yadırgamadan izlerken, çocuğun kulağına bir ninni okurmuş gibi ahenkli ahenkli sazını tıngırdatıyor Ken Loach. Masalın içinde Marx‘tan komünizme, faşizmden dine çeşitlendirilmiş sözcükler...

Film yerel bir ölçekten yola çıkarak, insana olan umudun evrenselleşerek hayatta kalabileceğini hiç göstermediği yolculuk imgeleriyle canlandırıyor. Filmin ana karakteri perdede bir sınıfı temsilen bulunurken güçlü inandırıcı ve sade. Yaptığı şeye ve gücüne inansanız da sizi inandırmak gibi bir kaygısı olmadan: “Sınırlarımı zorlasam yaparım ancak henüz yapmadım” dermiş gibi bir hali var. Özgürlük Dansı’nda hünerli bir biçimde oluşturulan ana karakterin yüceltilmeden büyük beklentileri temsil edebilmesi sağlanmış. Sanki kahraman cebinden çıkardığı bayrağı bir sopanın ucunda sallasa devrim olacak; tıpkı emekçi sınıf gibi...

Ken Loach’un bir önceki filmi olan “Angels’ Share” de sinemasında yaptığı köklü değişikliğe oldukça şaşırmıştım. İlk filmlerinden olan ‘Kes’ filmindeki kadar duyarlı ve işlenememesi durumunda didaktik sayılabilecek öğeleri  “iyi bir şarap” gibi (filmi izleyenler için) dinlendire dinlendire ikram etmişti. Şimdi “Özgürlük Dansı” filminde gene uyum içinde akıp giden senaryoya karşın, karakterler gerçekçi (tipolojileri gayet uygun) ancak bulundukları fondan bilerek uzaklaştırılmışlar gibi. Resmin içindeki figürler (özellikle iki farklı kutbu temsil eden anne ve peder) hem doğal hem de uyumsuz; hiç oynamıyorlarmış gibi ancak oynuyorlar. Böylece filmin içindeki karakterlere bakışımız daha mesafeli ve aynı zamanda daha yakın (bir filmde anneannenizi perdede görüp onu filmin bir karakteri olarak değil,  tanıdığınız bir kişi olarak izlediğinizi düşünün). Ayrıksı halleriyle bile filmin içinde varlar ve yaşıyorlar. Böylece olmaz denilen bir ütopya kanlı canlı karakterlerin mücadelesi ve emeğiyle oldurulmaya çalışılıyor. Siz de bu köylü insanların sıradanlığa isyan ederek kendi aralarında bilgiyi ve yaşamı üretebilmek için, özgürlük için dans etmeleriyle heyecan ve umutla doluyorsunuz. Tarihte yaşanmış bir sömürge ilişkisini modern argümanlarla güçlendirerek “Yanlışlardan elde edilen deneyimi ve güzellikleri kulağınıza fısıldıyorum. Sakın unutmayın!” der gibi Ken Loach. Mitosların ortak karnı gibi, emekçi sınıfın serüveninin de ortak değerlerden oluştuğunu, figürleri işleyişindeki gerçek zekâsı sayesinde halkın ortak dışavurumunu bayağılıklara düşmeden sadelikle anlatıyor.

İyi Seyirler.

***

Efsane yönetmen Ken Loach, Cannes Film Festivali’nde yarışan son yapıtı Özgürlük Dansı’nda her zamanki gibi adaletsizliğe karşı öfkesiyle siyasal heyecanını bir araya getiriyor.
Filmin başrollerini ise Barry Ward, Simone Kirby, Jim Norton, Aisling Franciosi, Aileen Henry, Francis Magee, Karl Geary, Denise Gough ve Sorcha Fox paylaşıyor.