Meydanlar şehirlere çok önemli değerler katarlar. Ama dünyadaki örneklerinin aksine sanki gereksizmişler gibi bizler o sosyal mekanları yok etmekteyiz günden güne. Bu gidişin sonu nerelere...

Meydanlar şehirlere çok önemli değerler katarlar. Ama dünyadaki örneklerinin aksine sanki gereksizmişler gibi bizler o sosyal mekanları yok etmekteyiz günden güne. Bu gidişin sonu nerelere varacak, bilinmez. “Biz önceki nesillerden tarihiyle, coğrafyasıyla mükemmel bir İstanbul devralmıştık” deniyor hep, ama onu yeterince koruyamadığımızı neden göremiyoruz ve susuyoruz.

Geçen hafta uzun zamandır gezmediğim Taksim Meydan ve İstiklal caddesi"ndeydim. Kenti yaşayanların sıkıntılarını zorluklarını çok yakından ve yerinden görme fırsatım oldu. Bu gözlemlerimin sizlerinde gözlemleriniz olduğunu çok iyi biliyorum.

İlkönce soralım; şu İstiklal caddesi"nin taşları, hani uzakdoğudan getirtilip monte edilen meşhur taşları ne halde gördünüz mü? Birçoğu kırılmış, yer yer göçükler oluşmuş, üstelik çoluk çocuk, yaşlı, hasta, hamile, engelli kentliler için çok daha büyük bir tehlike oluşturmaya başlamış. Ama kimin umurunda. Hele caddede dolaşan otomobil sayısı, el arabasıyla satış yapan simitçi, kestaneci, mısırcı, dondurmacı ve daha bilumum barikat oluşturan direk, tabela, çıkıntı, girinti, inşaat halleri sizleri bezdirmiyor mu üstünde yürürken?

Gürültü kirliliği içindeki, oyuncak tramvay geçişleri, bitirilemeyen tünel metro istasyonu ve tabela kirliliği, içinden geçerken gözünüz bulanmıyor mu?

Gelelim Taksim’e, hani otobüs durakları kalkacaktı, bölge tamamen yayalaştırılacaktı. İstanbul"da meydan diyince akla gelen ilk yer Taksim Meydanı içler acısı halde. Yürürken ayaklarımıza adeta batsın diye aralıklı döşenmiş parke taşları hangi akla hizmet varlar? Üstelik bol basamaklı ve bir ucundan baktığınızda öteki ucunu göremeyeceğiniz kadar bol engelli ve reklam tabelalı bu meydan tamamen taşıtların egemenliğinde.

Meydanların insanların özel zamanlarını geçirdikleri başlıca yerler olduğu gerçeğini unutturacak herşey yapılmış Taksim meydanda. Hani nerdeyse eski Topkapı bit pazarına dönmüş durumda.

Turistler ne diyordur kim bilir iki katlı otobüsten bakınca? O kazulet otel neden dikilmiştir zamanında boğazı seyredeceğimiz bir park olacakken oraya? Sosyal hayatın başladığı meydanların üzerini niçin örtüyoruz bilhassa. Üstelik meydan sadece batı uygarlıklarına has bir durumda değil. Fas"ın Marakeş meydanı kat be kat meydan gibi meydan: Gündüzleri "meydan sanatçıları" ile dolu oluyor çeşitli performanslar sergileniyor, akşamları ise dolaşmak ve fikir alışverişinde bulunan insanlarla dolup taşıyor Marakeş"de.

Bizimkinde ise, katedilmesi gereken renksiz engelli boşluklar halinde. Üstelik dikkat edin sanki sıkıyönetim varmış gibi pekçok yere demir paravanlar çekilmiş. Yani birileri sanki diyor ki “ Nereye gidecekseniz gidin, buralar size göre değil, buralarda gezemezsiniz”

Cumhuriyet Anıtı ve çevre peyzajının tüm alana yayılarak genişletilmesi gerekmez mi?

Hani Taksim Gezi parkı alçaltılıp meydan hizasına getirilecekti. Sonra Taksim’den kalkan dolmuş durakları tam bir keşmekeş. Ben bu bölgede gezerken Tayvanlı bir gruba Talimhane"den Tünel’i tarif ederken kendimi anlatım zorluğundan dolayı İngilizce dil dersinde zannettim. Çünkü öyle zor ki. Önce Taksim’e yürü oradan tramvay bin Tünel’de in. Hepsi eni konu 10 dakkalık bişey ama Tramvayı bekleme zamanı ve hızını anlatmaya çalışınca turistler uzay yürüyüşüne geçiyorlar biranda. Üstelik yolunuzun önüne çıkan engellerle Talimhane"den Tünel’e 10 dakkada gidin de görelim.Yani özel günler dışında Taksime çıkmak artık içimden gelmiyor.

Hadi Taksim"i geçtik, Mecidiyeköy’de öyle insanların mecburiyetten geçtiği, yoksa serbest bıraksan hiçkimsenin gelmeyeceği bir gürültü bölgesi. Hiçbir estetiği, hiçbir albenisi olmayan bir meydan müsvettesi. Otobüs durakları kaldırıldı. Onlarca dönüm boş arazi çıktı ortaya. Bir tane ağaç dikilmedi, numunelik bank bile konmadı. Hadi geçtim her sinyalizasyon ışığı en az 90 saniye bekletiyor. Mezarlık dışında mikroskopla arasan bir tane ot bulamazsın burada da.

Üstelik bu yazdıklarımı Eminönü, Sultanahmet, Beşiktaş, Bakırköy, Beyazıt, Eyüp, Şişli, Çağlayan, Karaköy, Kadıköy, Aksaray, Şirinevler, Üsküdar, Bostancı. Kartal, Pendik, Büyükada meydanları için de düşünebiliriz. Tüm meydanlar araçlara teslim edilmiş durumda. Yayaların rahatı için hiçbir şey düşünülmemiş.

Hep proje proje proje. Ben İstanbul Süleymaniye doğumevinde gözümü açtım açalı proje proje..

Meydanlarımız hızla, ‘otogar-kavşak- panayır yeri’ arası bir hal aldılar. Meydanlar tamamen unutturuldu.

Acil tavsiyelerim; Taksim meydanın ortasını granitle kaplayalım,parke yakışmıyor. Gezinin kotu meydan ile aynı seviyede olsun ki halk orada gezilecek bir yer olduğunu bilsin, Taksim Sanat Galerisi sırasındaki tüm dükkânları McDonald’s kadar kaldıralım. Oranın gerçek sahibi halk parkla buluşsun. Meydandaki bankları arttırmakta fayda var.

 Meydanı ağaçlandıralım.

Meydandaki otobüs duraklarını lütfen birileri kaldırsın. Meydanda tüm plastik sanat eserlerinin sanatçılar tarafından sergilenmesine, sokak tiyatrosu yapılmasına izin verin.

Meydana Heykeller yerleştirelim. Meydanda her akşam Opera ve Bale temsillerinden küçük sahneler gösterilsin. Halkın düşüncelerini özgürce paylaşabileceği kürsüler olsun. Bir kentin tanıtımı, pazarlaması bundan daha iyi yapılamaz.