Komşuluk güzeldir. Ama içten ve samimi olanı. Dostluğun gerçekse, beklentisizse sonsuzluğa dek uzanır. Komşu komşuya hep muhtaçtır iyi günde kötü günde. Bugün bana yarın sana örneğindeki gibi, afetlerde hep sorulmaz mı “yardıma ihtiyacın var mı?” diye. Tıpkı, 17 ağustos depreminin üzerinden 9 yıl yıl geçmesine rağmen unutulmayan komşuluklar gibi. Acı anılar belleklerimizde. Yunanistan gibi bizler de depremin acılarını sardık, süzüldük. Ormanlar yandığında da aynı çaresizliğe birlikte isyan ettik komşu ülkelerle. Ama halkların komşuluğunu çok gören bir sistem var ki, kirletmekte insani ilişkileri, denizleri, ormanları..

Üniversitelerimizde Yunan Dili ve Edebiyatı bölümleri tıka basa doluyken, Yunan şarkıları hala söylenirken Ege’de, Güney’de antik kentlerde, aynı denizde yıkanıp, balık tutarken birdenbire bir haber düştü gözümüzün önüne.

Komşumuz Yunanistan’da da çok sevilen ekranların bir dizisinin oyuncusu Tülin Oral, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin Kültür Müdürü Sema Marangoz, bir belediye görevlisi ve 5 öğrenci, Samos’a davet edilirler. Tv dizisinde ‘Eftelya’ karakterini canlandıran Tülin Oral aracılığıyla Samos Adası’na kardeş şehir teklifi yapar Gaziantep Büyükşehir Belediyesi. Samos Valisi Evnanuil Kaulas’tan büyük ilgi görür. Görüşmeler sonunda iki kentin kardeş şehir olmasına karar verilir. Amaç Gaziantep ve Samos’u kardeş şehir yapmaktır. (Aslında bence bunun için bir protokole hiç gerek yok ama neyse konuyu dağıtmayalım. Çünkü kardeşlik bakidir.) Öte yandan önümüzdeki günlerde Gaziantep’te yapılacak Altın Fıstık Festivali’ne (Film Festivali sandım bir anda) Samoslu müstakbel hemşerilerimiz de davet edilecektirler. (Baklavanın patentini aldınız içine koyacağınız fıstığı da biz verelim dercesine)

Herneyse, Yunan adası Samos’a gitmek için Yunanistan Konsolosluğu’na başvuran yukarda saydığım 8 kişiden Sema Marangoz ile öğrencilerden 2’si gelen bir cevapla şoke olurlar. Sema Hanım ve 2 öğrencinin, daha önce KKTC’yi ziyaret ettikleri için vize taleplerinin reddedildiği belirtilir cevap yazısında. Bu gelişme üzerine Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey, Samos ile kardeş şehir çalışmalarının askıya alındığını söyler. (Askıda ekmek, askıda kahve, fakirlere askıda çay gibi sosyal buluşları hep sevmişimdir de bu askıya alma durumunu deyimin aksiyonu gereği hep sevimsiz bulmuşumdur.) Bu arada kardeş şehir çalışmasını yürüten Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürü Sema Marangoz da Yunanistan’ın bu tavrı karşısında şaşkınlık yaşadıklarını belirtir. Davetin Samos Valiliği’nce yapıldığını bildiren Marangoz, “Ben daha önce KKTC’de açtığımız mozaik sergisi için gitmiştim. KKTC’ye girişte nüfus cüzdanımı kaybettiğim için pasaportumu vermiş, üzerinde işlem yapılmıştı. 2 öğrenci de KKTC’yi ziyaret etmişler. Onların da benzer bir durumu var. Pasaportlarımızdaki bu kayıtlar nedeniyle Yunan makamı Samos’a gitmek için bize vize vermedi” demiştir. (Demek ki Samosla olmuyormuş zorlamıcaksınız)

Tarihin tozlu sayfalarında araştırınca Fuar, Futbol ve Fasıl dışında biraraya gelmeyi başaramadığımız Yunanistanla, nasıl olmuşsa 1952 de ortak bir askeri tatbikat yapmışız. Bi de aynı suda yıkanıp aynı sudan balık yakalamışız işte bildiğiniz. Hepsi bu. Ne Kardak da keçilerden dolayı anlaşmışız ne de eurovisionda biz puan versek de yunanistan bize puan vermiş.

Öte yandan Yunanistan Dışişleri bakanı ya da Kültür bakanının, heryıl turistik bir gezi ve alışveriş için İstanbul’a gelmeleri lokum ve halı almaları kayda geçmiş ki son derece sevindirici. Hatta İKSV’nin Aya İrini’ deki festival açılışlarında Gösteri Sponsorlarından biri olan Yunanistan Kültür Bakanlığı adına komşularımızın konuşma yapmaları çok sempatik olmuştur. Öte yandan İstiklal cadddesindeki Yunanistan Konsolosluğu ile İKSV binasının yanyana olmaları dahi, yazıya konu olan komşuluk girişimcilerinin ve sanatçıların vize almasına yetmemiştir ve düşündürücüdür. Bu engeller neden engel olmamalıdır düşüncesindeyim. Yani bana kalırsa bu komşuluk olaylarını abartmayalım derim. Yani doğal haline bırakalım. Niye resmi bir kanaldan hareket ediyoruz anlamış değilim.

Çok öenmli bir uyarı da yapmadan edemem tabi. Sanatçı dahi olsanız ya da yeşil pasaportunuz da olsa Yunanistan ya da Portekiz gibi ülkelerin bu çağda vize uyguluyor olması gerçekten mide bulandırıcı bir konudur.

Ancak bu koşulları sağladığını sandığım bir durum tespitini de paylaşmadan edemem. Ne beyaz ne siyah, ama Gri vatandaşlar denen bir güruh mu peydahlanıyor son dönemde, tanımını sevmemekle birlikte bu kimlik sahiplerinin de kimi hal ve gidişleri ile bir gri bölge oluşturduklarını kabul edeceğiz korkarım gelecekte. Yani gri renk, göze batmayan araziye uyan, problemsiz yaşamayı ilke edinen bir renk gibiyse...

Örneğin gri vatandaşlar, tatil için KKTC’ye giderler ve asla Pasaportlarını kullanmazlar. Orasını bir başka ülke olarak görmeme aymazlıkları vardır. Ve Tc Kimliği ile giriş yaparlar. Uyanıklığının altında yatan da “Kıbrıs’a ne zaman gitsem hep kimliğimle giriş yapmışımdır diyerek (çünkü o toplumun kimliğine saygı duymadığından) Pasaportunda KKTC yazısını bir mürekkep lekesi olarak görür, kullanmak istemez.

Ben adaya her gidişimde Pasaportumla giriş yaparken, her seferinde sırada bekliyenlerden şunu duymuşumdur, “pasaportuma KKTC damgasını vurdurursam Yunanistan’a giremem”..

İşte karakteristik bir gri vatandaş tepkisi. Uyanık, çıkarcı, sağlamcı. Bir tavşanın hafiflediğini hisseder duyumsadınız mı? Burada başlıyor aslında Yunanistan’ın Gaziantepli marangoz ve sanatçılara vize vermemesi. Biz ne zaman KKTC’ye pasaportla girmeye başlıcaz o zaman adam olacağız.

KKTC’ye evrensel giriş kurallarıyla girmek varken neden kendimi güvencede hissedeceğim alaturka taktiklerle giriş yapayım ki? Yunanistan beni KKTC’ye pasaportumla girdim diye almıcaksa bu onun sorunu. Bana kalırsa ben de gitmem olur biter Yunanistan’a.

Ayrıca Portekiz ve Yunanistan gibi bu tür snop ülkelerin hususi pasaportlulardan bile vize istemesi ne komşuluğa sığar ne kültürel yardımlaşmaya.

Hazır yeri gelmişken Geçen festivalde Aya İrini’deki açılışta Terzopoulos’a slogan atarak soramadığım bu vize sorunsalını en yakın zamandaki bir açılışta Yunan bakanlara sorma düşüncesindeyim. Belki, çeşitli ödüller dağıtan Yunan-Türk Dostluk Derneği başkanı Elli Tasoula’a da sorabiliriz bu durumu.

Ama Derneğin bu yılki ödüllerinden birini alan Yunan besteci Evanthia Reboutsıka’nın sözleri ile bitirmek en iyisi sanırım. “Türklerle ortak değerlerimizin olduğuna inanıyorum. İstanbul’a gittiğimde hiç yabancılık çekmiyorum. Benim için çok sıcak bir ortam. Her şey beklediğim gibi. İstanbul’a gitmeden önce hayal ettiğim tüm renk ve kokuları burada buldum. İstanbul’da olmaktan çok mutlu oluyorum” diyor. İstanbul’a gelebilmenin rahatlığıyla rahat çıkmış cümleler işte bunlar.

Bizde Samos’a gelebilseydik biz de benzer sözleri dillendirecektik ama olamadı. Unutmadan ben yine bir duyuru yapayım. Yunan Tenor Mario Frangoulis 29 Ağustos’da Türkiye’de konser verecek. Efhoristo Samos. Andio sas Samos.