İktidar blokundaki gerginlik giderek bir çatışmaya dönüşüyor gibi...

Emekli Genelkurmay Başkanının tutuklanması, iktidarın çatışan taraflarından birinin, yani yargıya hakim olan Cemaatin yeni hamlesiydi adeta... AKP cenahı kontrpiyede kaldı. Başbakan çaresiz, “Tutuksuz yargılama yolu bizim arzumuzdur” dedi. Erdoğan’ın bu sözü açıkça yargıya müdahale ama meselemiz bu değil. Mesele, 2-3 senedir süregelen ve son dönemde zirveye tırmanan sonu belirsiz tutuklamalar furyasında Başbakan’ın ilk kez özel bir davaya işaret ederek “tutuksuz yargılama arzusunu” dile getirmesi...

Acaba kendi durumundan mı endişe ediyor? Hani “terör örgütünün başını” kendi tayin etmiş ve birlikte epey bir teşriki mesaide bulunmuşlar ya; ne bileyim yarın bir gün onun için de “yardım ve yataklıktan” bir fezleke gönderilebilir Meclis’e, dokunulmazlığı kaldırılsın diye!

* * *

Şaka bir yana, Ertuğrul Özkök hafta içinde iki sert yazı yazdı. Son dönemlerde alışık olmadığımız türden yazılar... Takip edenler bilir, Özkök uzun süredir çiçek-böcek mevzularına sardırmıştı. Ama bu hafta... Birden bire... Peşpeşe çakmaya başladı. Nereye vuruyor Özkök? Polise ve yargıya. Ve bunların tetikçiliğini yapan “gazeteciler”e... Daha açık söyleyelim; iktidarın Cemaat kanadına meydan okuyor Ertuğrul Özkök. Süngüsünün düştüğünü düşündüğümüz bir dönemde fazlasıyla cesur bir çıkış.

İçinden geçtiğimiz dönemi “insanların hapislere tıkıldığı, idam edildiği o karanlık günlerle” mukayese ediyor ve bugünün özel yetkili mahkemelerinin dünün Devlet Güvenlik Mahkemelerini arattığını yazıyor.

“İstanbul’da sanki olağanüstü hal ilan edilmiş” diyor.

Reha Muhtar’ın bir yazısına gönderme yapıp, bugünün muktedirlerinin yarın iktidar değişirse kendilerinden hesap sorulacağı korkusunu yaşadıklarını söylüyor. Biraz “dost uyarısı”, biraz aba altından sopa gösterme tonunda...

Tabii eklemeden yapamıyor: “Olan bunca güzel işi başaran AK Parti iktidarına oluyor.”

* * *

Nasıl okumalıyız bu çıkışı?

Sözgelimi iktidar blokundaki çatlaktan istifade ederek yeni bir “çıkış” yakalamak olabilir mi?

Sanki şöyle diyor gibi Hürriyet’in başyazarı: “Sorun AKP’de değil, onlar iyi işler yapıyor; gel gör ki iktidarın diğer kanadı, onun polisleri, onun savcıları ve hakimleri, onun gazetecileri herşeyi berbat ediyorlar! Üstelik bu gidiş AKP’ye ve hükümete de zarar veriyor. Benden söylemesi!”

Hemen belirtelim, burada Ertuğrul Özkök’ten söz ediyoruz ama onun şahsının temsil ettiği bir siyasi bir duruş var: Nasıl bir şey olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek olmayan “Hürriyet duruşu”. Nitekim gazetenin Çarşamba günkü manşeti de bu gazetede epeydir tanık olmadığımız bir perdeden seslendirilmişti: “Yüksek Gerilim” (“Kaosa kalkan 411 el” manşetini hatırlatmıyor mu?) Spotta ise yargı vardı: “Türkiye dün son ayların en yoğun gündemini yaşadı. Yapılan her açıklama, mahkemelerin verdiği her karar heyecanı yükseltti.”

* * *

Hürriyet ve Özkök kolay kolay yaş tahtaya basmaz. Durum, yani iktidar içindeki bilek güreşi bizim gördüğümüzden daha “ciddi” olmalı ki, taraflardan birinin yanında hamle yaptılar. Kaldı ki onların bize göre çok daha fazla şey bildikleri kuşku götürmez. Devletin hangi kurumu kimin denetiminde ve güçler dengesinde etkisi ne? Mesela... Birileri polise ve yargıya toz kondurmazken durduk yerde MİT’i niye hedef tahtasına koyuyorlar? Ya da... Yine birileri Uludere’de TSK halkı bombaladı derken, Başbakan TSK yönetim kademesine niçin teşekkürlerini sunuyor? Bunlar bizim gibi sıradan fanilerin kolay kolay aklının ereceği işler değil ama bugün ortada ciddi bir durum olduğu aşikar. Önümüzdeki dönemde ise daha ciddi şeyler olacak gibi...