Bu toplumun yaşam kültürünü otomobil kullanarak bozanların sayısı her geçen gün daha çok artıyor. Otomobil (araba) kullananların içerisinde de elini daha çok kornasına götürenlerin, yani adeta korna ile konuşanların sayısı da inanılmaz boyutlara ulaştı. Otomobil üreticileri hiçbir işe yaramayan bu korna sesli otomobil üretimine neden son vermezler anlaşılır gibi değil.
 
Yapılan bilimsel araştırmalar, korna sesi gibi çevremizdeki gürültü kirliliği oluşturan diğer seslerin İnsan beyninin çalışma sistemini allak bullak ettiğini doğrular nitelikte. Aşağıdaki bilgileri hepimiz için hayati önemde olduğu için paylaşmak istedim.
 
İnsan beyninin Alfa frekans aralığı 7-14 cps. Amplitütleri: 30-50 mikro volt olan düzenli beyin dalgaları olarak kabul ediliyor. Bu frekans aralığı, bilinçaltı aralığı olarak biliniyor. Rüyalar başta olmak üzere gündüz düşleri, genel trans haller, çoğu psişik fenomenler ve hemen hemen tüm hipnoz deneyimleri bu aralıkta meydana geliyormuş. Düşünme faaliyetinin olmadığı anlarda beyin Alfa dalgaları yayınlarmış.
 
Alfa dalgaları yaşa göre de değişiklik gösteriyor. 1.5 yaşındaki çocuklarda seyrek olarak görülüyor. 3 ile 5 yaş aralığında sabit bir şekilde görülmeye başlıyor. 16-18 yaşlarında ise Alfa dalgaları tam olarak düzenli şekilde görülüyor. Yaşlılık dönemlerinde ise giderek azalıyorlar.
 
Parapsikoloji araştırmalarında, telkine müsait olan ruh ve bilinç hali ‘Alfa Durumu’ olarak adlandırılıyor. Alfa durumu ile insanın sıradışı deneyimler arasındaki ilişkisi deneysel araştırma laboratuarlarında araştırılmakta. Bu araştırmalar ile birlikte geliştirilen teoriye göre; Alfa dalgalarının ışık, ses gibi çeşitli uyaranlarla aktive edilebildiği gözlenmiş. Hatta bu çalışmalar doğrultusunda bazı cihazlar da geliştirilmiş.
 
İşte çevremizdeki gürültü kirliliğinin sonucunda zihnimizi bekleyen en büyük tehlike: “Dağınık zihin veya düşünmeyen zihin telkine hazırdır. Bu Alfa durumudur. Düzenli yada düzensiz ses veya ışık, tüm titreşim kaynakları zihni dağıtır ve telkine açık hale getirir. Eşik altı düzeyde olsa bile bilinçaltı için yine böyledir. Klasik flash ışık dalga titreşimlerini göz ayırt edebilir ama günümüzde gözün ayırt edemeyeceği kadar hızlı titreşim yayan teknolojiler kullanılmaktadır. Bunlar bariz olarak ayırt edilemese de tesiri aynı olmaktadır ve göz yorgunluğu ile birlikte genel bir yorgunluk hali ve benzeri rahatsız edici semptomlar olarak açığa çıkmaktadır. Fizyoloji yansımaları bunlar olmakla beraber bilinçaltı yansımaları ise tam bir netlikle bilinememektedir. Ses vücut kimyasında doğrudan etkili unsurlardandır. Duyguları kontrol eden salgı bezleri ile bir tür rezonansa girer. Bu etkileşim duyguları etkiler. Duygu değişimi beraberinde zihinsel süreçleri de etkilemektedir. Aynı şekilde organlar üzerinde olumsuz etki bırakan müzik frekansları da vardır. Çok düşük frekanslı sesler ve rock müziğinin vuruşları hipofiz bezini etkiler. Hipofiz bezi insanlarda şu fonksiyonları gösterir: Büyüme, STH çok salgılanırsa devliğe, az salgılanırsa cüceliğe yol açar. Kan basıncı. Hamileliği kontrol etmekle birlikte doğum sırasında dölyatağı kaslarının kasılmasını sağlayarak doğuma yardımcı olur. Anne sütü üretimi ve salgılanması. Erkek ve kadında cinsel organ fonksiyonları. Tiroid bezi fonksiyonları. Besinlerin enerjiye dönüşümü. Vücudun su dengesinin düzenlenmesi. Böbreklerden suyun geri emiliminin düzenlenmesi (ADH ile). Vücut sıcaklığının düzenlenmesi”
 
Nazi Almanyası’nda ve eski Sovyetler Birliği’nde toplumları belirli zihin formatlarına sokmak için müzik propaganda aracı olarak kullanılmış. Hatta müzik propagandası için komisyonlar kurulmuş ve böylece ses etkisi ciddi derecede uygulamaya konmuş. Aynı şekilde, insan zihni ışık dalgalarından da etkilenmekteymiş. Özellikle titreşimli ışık dalgalarının bilincimiz üzerinde çeşitli etkilerde bulunduğu tespit edilmiş. Bugün özellikle gelişmekte olan ışık teknolojisiyle beraber, çeşitli medya kanallarından telkin altında tutuluyoruz. Kısaca; titreşen ışıklara karşı oldukça hassas ve o derecede savunmasız durumda bulunan insan zihni rahatlıkla Alfa durumuna geçebilmekte ve işitsel uyaranlara karşı açık olabilmekte.
 
Bilgileri sorgulayıp analiz eden bilinç, bu farkındalığa sahip olsa bile aşırı kendine güven ters tepebilir. Bu durumda paradoksal tepki kuralı gereği olarak, uyumaya kendini zorlayan bir insanın uyuyamaması gibi daha kolay etkiye açık hale gelebilir. Her şey her şeyle daima etkileşime girer.
 
Mesela televizyon... Televizyon görüntüsü durağan olarak algılanmasına rağmen öyle değil. Titreşir. Bu titreşim televizyon seyreden insanlarda değişik bir zihin hali meydana getirir. Birçok insan kendisini boş gözlerle televizyon izlerken yakalar. Bu dalgınlık etkisi nedeniyle hangi tür yayın izleniyorsa eğer doğrudan bilinçaltı tarafından kabul edilir. Dirençle karşılaşmaz, sorgulanmaz. Işık, ses vs uyaranlarla farklılaştırılmış beyin frekans formuna sokulan zihin üzerinde telkin doğrudan etkili olur. Bu doğrudan etki, gömülü veya açık olarak zihinde barındırılır. Uygun tetikleyicilerle ise devreye girer.
 
Şimdi düşünelim; insanlık bugün yapay ışıkla bilinçaltında telkinler yaratılabileceğini öğrenmiş durumda… Ya peki tüm hayatınızı düşünün. Doğduğunuz andan ölümünüze kadar gördüğünüz ve algıladığınız ne varsa, ışık dalgaları sayesinde gerçekleşmekte. O halde tüm hayatınız boyunca beyninizin özel bir frekansında bir telkin altında olabilir. İzlettirilen görüntüler, dinlettirilen sesler, tattırılan tatlar…