Tepem Alper Görmüş’ün yazısını okuyunca atmadı. Ben o yazıya cevap vermek için düşünüyordum. Hatta bir iki yazı yazdım, beğenmedim, attım....

Tepem Alper Görmüş’ün yazısını okuyunca atmadı. Ben o yazıya cevap vermek için düşünüyordum. Hatta bir iki yazı yazdım, beğenmedim, attım.

Tam o sırada pazartesi günü öteki BirGün yazarları ne diyor diye baktım, Mithat Sancar’ı ve Melik Pekdemir’i okudum ve Mithat Sancar’ı okuyunca, işte o zaman tepem attı.

Ne bu ya... Sosyalistlerin elinde askeri vesayet rejiminin geriletilmesinden başka bir şey kalmamış, şimdi o da gidince boşluğa düşmekteymiş. E şimdi bir şey diyeceğim ama Ahmet Tulgar haklı olarak basmak istemeyecek. Aslında Alper Görmüş de buna benzer şeyler söylüyor ama benim tepem Mithat Sancar’ı okuyunca attı. Onu sosyalist kesime daha yakın gördüğüm için midir nedir, orasını ben de pek anlayamadım.

Sosyalistlerin, özellikle ÖDP çevresinin politik hedefler bakımından sıkıntıda olduğu doğru (ötekiler 1980 yılında takılıp kaldığından zaten, kusura bakmasınlar, kayda değer durumda değiller). Demokrasi, özgürlük, iktidar halka filan deyip duruyorlar. Böyle soyut laflarla politika olmaz, içi boş duruyor zaten. Bunu ben de sıkça yazıyorum, hatta daha geçen gün yine tekrarladım. Ne var ki dört beş tane general tutuklandı diye boşlukta kalacak kadar da sefil bir durumda değil yani ÖDP. Ayrıca bu memlekette ilk defa da olmuyor, üç beş kişiyle darbe teşebbüsünde bulunan askerlerin tutuklanması. Adam bile asıldı bu yüzden. Bu kadar kolay mı ya askeri vesayet rejiminin zayıflatılması? Üstelik bunu AKP yapacak! AKP’nin Kemalizmle derdi var diye askeri vesayet rejimine karşı mücadele ettiğini mi sanıyorsunuz? Hiç öyle bir emare yok ortada (geçerken, ben bu yazıyı iddianameyi okumadan yazdım, çünkü Alper Görmüş de o sırada açıklanmadığı için bilmiyordu).

BirGün’ü çok eleştiren biri olarak onu savunma durumuna geleceğimi hiç sanmıyordum, ama Ergenekon’u küçümsediğini söylediğiniz bu gazetenin Ergenekon ilk ortaya çıktığı günlerdeki sayılarına bakıp nasıl mücadele ettiğini bir hatırlar mısınız lütfen. Asıl gerçek, Ergenekon’un başta Taraf gazetesi tarafından olmak üzere abartıldığıdır.

AKP askeri vesayet rejiminin içinde ve kabul edilmiş bir aktördür. Sıkıysa devletin kırmızı çizgilerini aşmaya kalksın bakalım. ÖDP’nin de öyle olup olmadığını zaman gösterecek. Askeri vesayet rejimi tabir edilen şey, TSK’nin her dediğini yaptırdığı bir rejim değildir. TSK her dediğini yaptırmak için hükümet erkini de almaya çalıştı ama her seferinde seçimle gitti (yaa sevgili Alper Görmüş, işin bir de bu tarafı var). Askeri vesayet rejimi içerisinde TSK’nın canını sıkan şeyler olur, olabilir. Öyle olmasaydı zaten vesayet lafını da kaldırır, askeri rejim derdik.

Sosyalistler olarak fena halde çuvallamış durumdayız, ama bu dünyanın temelde nasıl döndüğüne ilişkin tezlerimiz başta sınıf, devlet ve dünya kapitalizminin işleyişi olmak üzere ayaktadır. Yeni gelişmeler karşısında bu teorilerimizin birçok eksiği gediği çıktı, onları çözebilmiş değiliz ama başta liberaller olmak üzere diğerlerinin bu teorilerin esaslarını kullanamadıklarından (çeşitli nedenlerle!) sürekli ıskaladıklarını da görmekteyiz. İşte o zaman güncel rüzgârlara kapılıp üç beş generalin tutuklanmasını askeri vesayet rejiminin zayıflatılması sanırsınız, bizi de bu yüzden boşlukta kaldık zannedersiniz.

Oh be! sayenizde epeydir ilk defa olarak köklerimi savunan bir yazı yazma imkânı oldu. Bu Ergenekon işinden hareketle demokrasi, devlet, askeri vesayet rejimi, bizim boşlukta kalmamız filan... buyrun tartışalım isterseniz. Tezlerinizi okumak için beklemekteyiz, kim varsa... hodri meydan!

Not: Bir örnek. 78’liler Derneği sekiz yıldır “darbeciler yargılansın” diye uğraşıp duruyor (12 Eylül cuntasından bahsediyoruz). Taraf gazetesi buna ne kadar yer ve destek verdi acaba? Ben, sahiden bilmiyorum, merak ettim.