1970'lerde ünlü bir Yugoslav muhalif vardı, adını unuttum (benim nesilden solcular oha diyecek ama ne yapayım, unuttum işte) o "Marksizm aydınların kendi diktalarını kurmak için işçi sınıfını...

1970"lerde ünlü bir Yugoslav muhalif vardı, adını unuttum (benim nesilden solcular oha diyecek ama ne yapayım, unuttum işte) o "Marksizm aydınların kendi diktalarını kurmak için işçi sınıfını kullanmasıdır" derdi. Herkesin kendi çıkarı doğrultusunda davranması ve çıkarı ortak insanların da birlikte davranmasının siyaset denen şeyin esası olması açısından ilginç bir yaklaşımdır. Burada "çıkar" kavramını sadece para peşinde koşmak olarak anlamamak lazım tabii. Çıkardan kasıt aslında herkesin kendi egosunu doyurma peşinde olmasıdır (bunun farkında olmayabilir veya farklı rasyonalize edebilir). Mesela rahmetli Halikarnas Balıkçısı"na sorulmuştu Nobel alacağı söylentisinin dolaştığı yıllarda, kazanırsanız o parayla ne yaparsınız diye. "Sevinç satın alırım" demişti. Tabii çıkar kavramını herkesin kendi egosunu doyurması olarak tanımlayınca işler iyice karışır. Zaten bu yüzden 1980"li yıllarda Onbirinci Tez dergisini çıkarırken arkadaşlarıma "çıkar ve ideoloji kavramları ile sorunum olduğundan bir süre yazı veremeyeceğim" dediydim (benim için çok değerli olan Gülnur Savran yıllar sonra "haklıymışsın" dedi. Gurur duymuştum).

Peki biz sosyalistlerin (kendine sosyalist diyenler olarak) demokrasiyi savunmaktan, "biz daha demokratız" filan demekten çıkarımız nedir? Çünkü demokrat olmak aydınlar nezdinde çok itibarlı bir şey. Peki doğru mu bu, yani en demokrat olmamız filan. Marksistler diyorlar ki işçi sınıfı diktatörlüğü en ileri burjuva demokrasisinden bile daha demokratiktir. Niye? Çünkü bizim sınıf diktatörlüğümüzde sömürü yoktur. Neden yoktur? Çünkü ücretli emek yoktur.

Artık anlaşılmış bulunmaktadır ki ücretli emeğin kalkmasına daha çoook zaman vardır, yani onun şartlarının oluşmasına daha çok zaman vardır. Kaldık mı şimdi ortada. İşte o şartların oluşmasına daha çook zaman varken "biz yaptık, oldu" diye ortaya çıkmanın sonucu değil midir Stalinizm? Ve dolayısıyla Stalinizm için suçu biraz da Lenin"de ve belki de Marks"da aramak gerekmez mi? Bir zamanlar, galiba 1990"lardaydı bazı Fransız öğrencileri duvarlara "Marks, bütün diktatörlüklerin bilerek babasıdır" yazmışlardı.

BirGün gazetesi Nazlı Eray"la, yazdığı Stalin kitabı üzerine yapılan röportajda Stalinizm aleyhindeki sözleri sansür etti. "Yanlışlıkla oldu, biz anti-stalinistiz" de demedi. Oğuzhan Müftüoğlu da Soldaki Yarılma üzerine yazdığı yazıda kendisinin de ait olduğu tarafı tanımlarken "devrim, emperyalizm, sınıf filan dedi de demokrasi demedi. Ben de işte bütün bunların tesadüf olmadığını düşünüyorum. Ben şüpheci miyim? Değil miyim?

Günümüzde Stalinci olmak sıkar biraz. Aydınlar adamı tefe bile koymaz yani. Sorarsanız ben de sıkı antistalinciyimdir yani. Fikir ve örgütlenme özgürlüğünden yanayım, işçilerin geri çağırma haklarından yanayım. Çünkü benim egom da bunları savununca doyuyor.

Günümüzde ABD demokrasi bayrağını sallaya sallaya kol geziyor! Bu misyonun Türkiye"deki temsilcisi de AKP. Şimdi biz buna bakıp ne yapacağız? Tabii ki neden böyle olduğu üzerinde çoook düşüneceğiz. İnşallah ama asla öyleyse bu demokrasi işinde bir bit yeniği var demeyeceğiz, hodri meydan diyeceğiz. Yani biz de halkın oylarına talibiz, kendimize güveniyoruz....da biz hangi çıkarları temsil ediyoruz ? Biz derin demokrasi ve azınlık haklarından yana olduğumuz için marjinal grupların desteğini alıp marjinal olarak kalabiliriz. Fakat işçiler bir türlü pas vermiyor işte. Bence onlar uzun vadeli çıkarlarını çakozlayamıyorlar. Biz biliyoruz ama. Onlara bir öğrettik mi tamamdır. Kahrolsun Stalin! Yaşasın Marks! Yaşasın demokrasi ve Sosyalizm! Not: "sonuç olarak" ne dediğim pek belli olmadı değil mi? Zaten pek belli değil de ondan. Düşünceleriniz ontolojisini ve kerteriz noktalarını kaybedince dönme dolaptaki gibi olursunuz. Ben de zaten son yıllarda bunu yapmaya çalışıyorum, arkadaşlar dönme dolaptayız demeye çalışıyorum ama gönlüm demokrasidedi. Varolabileceksek bunun içinden çıkarak olmalıyız, öyle olsun isterim.