Enver Aysever bu hafta  BirGün’deki köşesinde birbirini takip eden iki yazı yazdı: “Cihangir’in Liberal Çocukları(!)” (6 Nisan 2010)

Enver Aysever bu hafta  BirGün’deki köşesinde birbirini takip eden iki yazı yazdı: “Cihangir’in Liberal Çocukları(!)” (6 Nisan 2010) ve “Ahmet Tonak İçin; Öteki Cihangir” (7 Nisan 2010).
İlkinde, kendisine “liberal demokrat” diyen zevatın genellikle İstanbul’un Cihangir semtinde yaşadığını söyleyip ironik, abartılı ve alaycı bir üslupla bunların siyasi düşüncelerini anlatıyordu, Aysever. (Ben kendi adıma “liberal demokratların” Aysever’in tarif ettiği gibi düşündüklerini sanmıyorum ama işin bu yanını tartışmayacağım.) Aynı yazının sonunda ise Aysever, Cihangir’in bir barında tanık olduğu bir doğum günü kutlamasından söz edip, “liberal demokratların” nasıl eğlendiklerini tasvir ediyordu. Kullandığı dil bu kez yer yer küfüre varan hakaretamiz bir dildi.
Yine BirGün yazarlarından Ahmet Tonak’ın “Ben de Cihangir’de oturuyorum” uyarısı üzerine ikinci yazıda Aysever, “bütün Cihangirlileri kastetmediğini, Cihangir’de sevdiği insanların da yaşadığını, onlarla oturup şiirler ve şarkılar üzerine sohbet ettiğini, dolayısıyla bütün bir semtin suçlanamayacağını” yazdı.
•••
Aysever’in yazılarında birden çok sorun var.
En başta geleni, Aysever her ne kadar “liberal demokrat” siyaseti ve bu siyaseti benimseyenleri eleştiriyor gibi yapıyorsa da aslında hedef aldığı, bir yaşam tarzı. Yoksa siyasetten falan söz ettiği yok. Üstelik bunu yaparken, başvurduğu üslup bana kimi İslamcı yazarların “laikçi” dedikleri kesime yönelik dilini hatırlattı.
Mesela...
“Geçen akşam Cihangir’de yürürken garip isimli, lümpen, marjinal, hedonist barlardan dışarı bir dışkı gibi bunlardan taşıyordu... Elindeki içkiyle, ağzındaki sigarayla yanındaki hatuna sırnaşan ünlü bir oyuncuyu gördüm. Ardından bir taksi durdu önümde abartılı boyanmış, kıçına kadar eteğini sıyırmış altmışlık hatunlar indi arabadan. Dudaklarını yalayarak ‘Merhaba’ dediler birbirlerine...”
Aysever’in tasvirleri böyle sürüp gidiyor.
Bu dilin, artık İslamcı cenahta da modası geçmiş, arada bir Vakit türü gazetelerin kıyısında köşesinde karşımıza çıkan, cumhuriyetin aslında bir “balo rejimi” olduğu, laiklerin sürekli sarhoş gezdiği, birbirlerinin karılarını öptüğü, modernleşme adı altında her türlü ahlaksızlığın meşrulaştırıldığı vb iddiaların dile getirildiği yazılardan esaslı bir farkı var mı?
Liberal siyaseti mi eleştireceğiz? Allah aşkına malzeme mi yok! Bir yandan solculuğu elden bırakmayıp diğer yandan hemen her yazısında IMF şakşakçılığı yapanlar... Bülent Arınç’ı ülkenin en feraset sahibi politikacısı ilan edenler... TEKEL işçilerine “bakın işçi arkadaşlar, bu memlekete yabancı sermaye oluk oluk girerse hepiniz kurtulursunuz” diyecek kadar kör cahil olanlar... Daha bir yıl önce yazdıklarının mürekkebi kurumadan 180 derecelik dönüş yapıp, AKP kuyrukçuluğunda ön sıralardan yer kapmaya çalışanlar; bunu yaparken de utanmadan sola akıl verenler... Say say bitmez.
Bütün bunlar orta yerdeyken, liberal siyasetin eleştirisi, öyle olduklarını varsaydığımız kişilerin eğlenme biçimi üzerinden, üstelik hakaretamiz bir dil ile yürüyecekse, ne diyebilirim? Geçmiş olsun!
•••
Bir yanlış anlaşılma ihtimalini izale maksadıyla yazılmış ikinci yazı ise, maalesef her şeyi doğru anladığımızı gösteriyordu. Mesele, Ahmet Tonak’a ve Cihangir’de yaşayan diğer sosyalist dostlarımıza ‘affola’ demek değil. Zaten onlara yönelik bir ima çıkmıyordu yazıdan. Muhtemelen sigara içmek için çıktığı barın önünde sevgilisiyle muhabbet eden oyuncuya “yanındaki hatuna sırnaşan” dediği için... Ya da ilerlemiş yaşına rağmen mini etek giyebilecek cesarete sahip kadınlara “kıçına kadar eteğini sıyırmış altmışlık hatunlar” yakıştırmasını reva gördüğü için af dilemeliydi Enver Aysever.
Merak ettiğim konulardan biri de Aysever’in barda eğlenen ahalinin AKP destekçisi “liberal demokrat” olduğuna nasıl karar verdiği? Bildiğim kadarıyla Cihangir sakinleri AKP’ye destek olmak bir yana, kendi yaşam tarzlarını savunmak konusunda ziyadesiyle cesur, CHP’ye ve sol partilere her daim Türkiye ortalamasının üzerinde oy veren bir topluluktur. Hatta Enver Aysever, merak edip sözünü ettiği bara girse, eğlenceye katılmasa bile bir bira içip birkaç kişiyle muhabbet etse, başta TSK ve laiklik olmak üzere birçok konuda kendisiyle benzer şeyler düşünen bir toplulukla karşılaşabilirdi.