Kültürleri iç içe geçiren bir masal

Geçtiği her coğrafyanın kültürünü, tarihini, mitlerini, hikaye ve masallarını anlattı durdu Silk Road Ensemble. Dünyanın farklı kültürlerinin izlerini taşıyan müzisyenlerinden oluşturduğu bu topluluk, önceki gece ilk kez İstanbul’da konser verdi.

BARIŞ AKPOLAT

Geçtiği her coğrafyanın kültürünü, tarihini, mitlerini, hikâye ve masallarını anlattı durdu Silk Road Ensemble. Çin asıllı Fransa doğumlu Amerikan Çellist’in Dünya’nın çeşitli coğrafyalarından bir araya getirdiği farklı kültürlerin izlerini taşıyan müzisyenlerin oluşturduğu bu topluluk, önceki gece ilk kez İstanbul’da konser verdi. Zorlu’daki Performans Sanatları Merkezi’ndeki etkinlik bir konser değil daha çok Çin’den yola çıkıp Akdeniz’e kadar yolculuk yapan bir kervanın mutlu sonla biten hikâyesiydi. Yo-Yo Ma’nın konserde pek ön plana çıkmaması da onun profesyonelliğini çok iyi gösterdi. Zaten konserin bir başrolü yoktu, daha çok çeşitli sahnelerde rolleriyle kendini belli eden oyuncular, enstrümanlarıyla seyirciye hikâyeler anlattı.

Vurmalı, üflemeli ve yaylılarda toplam 15 kişi sahnede. Yo-Yo Ma ve İran, Türk ve Kürt müziği üstadı İran’lı Kayhan Kalhor’un öncülüğündeki grupta Asya, Avrupa ve Amerika’dan pek çok müzisyen ortak bir hikaye anlatıyor. Sahnede müzisyenlerin sürekli değişimi ve fakat anlattıklarının ortaklığı buna bir işaret. Vurmalılar devreye girince bir anda sizi Hindistan ve Arap Yarımadasına götüren bir Batı müziği var ortada. Zaten bu mükemmel karışım ekibe ‘Off The Road’ albümleriyle ‘En İyi Crossover albüm dalında Grammy Ödülü de kazandırmıştı.

‘Crossover’ yani kabaca sentez yani birbirinin içine geçen farklı kültürler onların esas hedefi. Konserde bunu rahatlıkla görebildik. Etnik müzik sevmeyenler için bile her saniyesinde eğlenebildiği bir müzik vardı ortada. Tek sıkıntı arada sırada yaşanan enstrüman uyumsuzluğuydu. Bu da büyük ihtimalle o ana aitti. Konseri güzel kılan kusurlardandı. Çünkü karşımızda canlı kanlı bir ekip vardı. Piyanosunun başında sakince otururken gaydasını omzuna yaslayıp çığlık kıyamet tüm salonu hareketlendiren İspanyol besteci Christina Pato’nun havasıysa gruba enerji veriyordu. Gaydalarla İskoç ezgileri, geleneksel Çin müziği, Hindistan vurmalıları ve Batılı kemanlar. Birbirinden bukadar alakasız duran bunca kültür demek ne kadar da yakınlarmış birbirlerine. Bu kadar mı yakışır kültürler...

***

Aynur Doğan-Kayhan Kalhor ortaklığının meyvesi
Konser başladığı andan itibaren tek bir an bekledim bu da Aynur Doğan’ın söyleyeceği Kayhan Kalhor’un bestesi olan ‘Layers Of Loneliness’in dünya prömiyeriydi. Ne müthiş bir tanıklık.  Bu çok kültürlü ekip ilk kez bir Kürtçe esere ev sahipliği yapacaktı. Aynur Doğan ve Kayhan Kalhor’un yolları ilk kez 2012’de Almanya’da kesişti. Emprovizasyona dayalı verdikleri konserden sonra birlikte çalışmaya devam ettiler. Önceki gece prömiyeri yapılan ‘Layers Of Loneliness’ Kalhor’a ait. Aynur Doğan ise kompozisyona can veren dört eserin vokalini üstleniyor. Bu dört parça Kürtçe’nin Kurmanci lehçesi’yle seslendirilen, bir genç kızın sevdiğine yaptığı seranad olan ‘Delale’yle başlıyor. Ardından Kore Harbi’ne gidip gelmeyen oğluna bir babanın yazdığı Zazaca türkü olan ‘Xıdıre Min’ geliyor. Bu ağıttan sonraya bir de uzun hava... Geleneksel bir Kürt ezgisi olan ‘Beriwane’ adlı aşk seranadından sonra Dersim’deki tehciri anlatan ‘Malan Barkir’ başlıyor ve kompozisyona son veriyor.

Kompozisyonu bitirip Yo-Yo Ma’ya dinletiyor Kalhor. Ünlü çellist bu parçayı repertuvara hem çok uygun buluyor hem de türlü kültürlerin ezgilerinin yanında hoş duracağını düşünüyor. Doğan ve Kalhor’un bu ortak çalışmasının Dünya prömiyeri için önceki akşam gerçekleştirilen konseri seçiyor. Konserde ilgimi çeken şey Aynur Doğan ve Yo-Yo Ma arasındaki iletişimdi. Normalde konserlerde sahneye davet edilen sanatçı şarkı bitiminde gider ve konser devam eder. Bir dünya prömiyeri gerçekleştiği için durum bu sefer farklı olmalıydı. Fakat çellist, şarkı bitiminde sahne arkasına gitmek için hareketlenen Aynur’u sahneye çekti ve selam durmasını eliyle işaret etti. Konserin sonunda gerçekleşebilecek bir şey ortasında yaşanmış oldu. Aynur Doğan’ın heyecanı belliydi. Heyecanlanmamak mümkün değil. Konserin sonundaysa tüm ekibin sololar yaptığı bölümde Aynur da sahnedeydi ve finalde de grubun daimi bir üyesi gibi Yo-Yo Ma’nın yanında selam durdu. Belki de ileride grubun daimi bir üyesi olur. Fena mı olur?