Yazının girizgâhında bu türde bir yaklaşım Adana Belediye Başkanı’na bir mektup havasında algılanmasın. Neden derseniz, başlığa...

Yazının girizgâhında bu türde bir yaklaşım Adana Belediye Başkanı’na bir mektup havasında algılanmasın. Neden derseniz, başlığa konu olan “ Başkana Mektuplar” başka bir anlam içeriyor. Çünkü o bir film adı
Hafta boyu Adana’daydım. 16. Altınkoza Film Festivali’ni takip etmek üzere Otel Seyhan ile sinema salonları arasında yürüyüşler sürdü durdu. Adana büyükşehir olmanın gereklerini fazlasıyla taşıyor ve Adana insanı da bunun sürdürülebilirliği konusunda çok iyimser. Elbette Film Festivali’nin ve TÜYAP Kongre Merkezi’nin katkıları yadsınamaz. Çünkü kültür, beraberinde hem turizme hem de ekonomiye katkı sağlayacak kadar güçlü.
Ancak, gelişmişlik sıralamasında 7. olan Adana’nın teşvikler konusunda da tam desteğe ihtiyacı var. Örneğin Karataş yolunun bir an önce bitirilmesi herkesin beklentisini oluşturuyor, ayrıca  işsizlerin işe kavuşturulması, Pozantı Otoyolu’nun akıbeti, tarihsel kimliğiyle Adana Fen Lisesi’nin adına yakışır bir alana taşınması çözüm bekleyen diğer sorunlar  arasında.
Yazının girizgâhında bu türde bir yaklaşım Adana Belediye Başkanı’na bir mektup havasında algılanmasın. Neden derseniz, başlığa konu olan ‘Başkana Mektuplar’ başka bir anlam içeriyor. Çünkü o bir film adı. Ayrıca Sayın Aytaç Durak’a da buradan, Festivalin sürdürülebilirliği konusundaki kararlığından dolayı alkış göndermek lazım. Başkana Mektuplar ise, 16. Altınkoza Film Festivali’nde Dünya Sineması kuşağında gösterilen ‘Başkana Mektuplar’ (Letters to the President).
Festivalin Dünya Sineması başlığında, az sayıda seyirci tarafından izlenen bu film, daha önce Berlin ve Sundance Film festivallerinde de gösterilmişti. Film, bugüne kadar hiçbir Batılının değil bir video çekmek fotoğraf dahi çekerken zorlandığı İran rejimini tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermeyi başarmış. Yönetmeni Çek asıllı Kanadalı Petr Lom. Film bir ortak yapım; Kanada, İran, Fransa, Norveç. Filmin gösteriminden sonra BirGün olarak biz de yönetmenle konuşma fırsatı bulduk. Bu röportajı İran seçimlerinin resmî sonuçlarından sonra sizlerle paylaşacağım.
Gelelim filme; ‘Başkana Mektuplar’, İran başkanı Mahmud Ahmadinecad’ın rejimi hakkında gözleme dayalı bir gerçek film. Başkanın kırsal bölgelere yaptığı birçok popülist geziye “katılmasına izin verilen ve böyle bir ayrıcalık tanınan tek yabancı” olan yönetmen, Ahmadinecad’ı uluslararası medyanın resmettiğinden farklı bir şekilde, tehlikeli bir lider olarak değil, sıradan ancak karizmatik bir politikacı olarak gösteriyor.
Gezileri boyunca başkan, yoksul İranlılardan, yardım isteyen –hükümetin sayısının on milyon olduğunu iddia ettiği– birçok mektup alıyor. Film başkana gelen bu mektupları, anlatım zincirinin halkaları ve çoğunlukla yabancılara açık olmayan bir İran’a bakış için araç olarak kullanıyor.
Hükümetin mektuplardaki sorunların çoğunu yardımlarla çözdüğü yolundaki iddiasına dair herhangi bir kanıt bulamayan film, verilen sözlerin hemen her zaman, yoksulların bazen çaresizlikten gelen umudunu canlandırdığını gösteriyor; özellikle kıyamet günü dünyaya adaleti getirmek üzere gelecek bir Şii Mehdi’ye inanmaya yönelen dindar fakirler için farklı çıkışlar bulan bir umudu.
Senaryosunu yazıp, yönettiği ve kurgusunu bile kendisinin yaptığı bu film, Petr Lom için çok önemli. Çünkü Cuma günü yapılan devrim sonrası tarihinin en heyecanlı seçimine hazırlık aşamalarını görme fırsatı yaratıyor. Filmin İran’da gösterimi yasaklanmış, ancak ABD’de bir televizyon kanalında halen gösteriliyor. Filmle ilgili gözlemlerimiz ve yönetmeni ile röportajımızı deşifre etmek ve sizlere estetik bir dille ulaştırmak için müsade.