Hem Rum tarafında hem de Türk tarafında savaşı çağrıştıracak heykellerin kaldırılması bir adım olabilir. Müzakereler sürerken umarım Rum tarafı bu heykeli görmezden gelir

Birkaç yıl önce heykeltıraş dostum Halis Başarır, tiyatro provalarımın olduğu bir dönemde beni ziyaret etmiş ve “Senin büstünü yapmalı” demişti.  70’li yıllardan bu yana büstlere pek sıcak bakmadığımı anlatsam da ardından beni ikna etmiş  ve bir taburenin üstünde hareketsiz geçen saatler neticesinde büstümü yapmış ve daha sonra diğer büstlerle birlikte sergilenmişti. Serginin adı “Yurttaşlar Anıtı” ydı ve yanlış hatırlamıyorsam AKM ve TBMM’de de sergilenmişti.
Heykel sanatı, belirli bir sanatsal bakış açısıyla meydana getirilmiş üç boyutlu formlara denir. Heykel temelde mekanın kapsanması, kavranması ve mekân ile ilişki kurulması ile ilgili bir devinim içerir. Seyredenle interaktif iletişime geçebileninden tutun da, alıcısını ajite edenine kadar bir mesaj için araç olarak kullananına da rastlıyoruz.
Bizim topraklarda maalesef tükürülen, kırılan, üzerine edilen, ateşe verilenleri ile gündeme gelir. Bir de; anıt, büst, rölyef ve tors gibi heykel türleri de pek sevilir. Dünyadaki örnekleri sanatsal açıdan doyurucu bir kimlik barındırsa da biz heykel sanatını gösteriş (Köşklerin kapısındaki Aslan heykelleri vs) olsun diye ya da savaşçı kimliğimizi betimlesin diye savaşçı ruhumuzu kamçılasın diye, yiğitlik, mertlik sembolü olsun diye ölümsüzleştirmişiz.


‘GÖRMEYEN GÖZLÜK TAKSIN DA BAKSIN’
Daha iki gün önce  KKTC’de "Rumlar’a ayıp olur. Rumlar’ı gücendiririz" diye tartışma konusu olan Lefkoşa’daki 7 metrelik Atatürk heykeli törenle açıldı. Açılışta KKTC 1’inci Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’da bir konuşma yaptı ve malum süreci canlı tutmak için: "Görmeyen gözlük taksın da baksın. Atatürk heykelini beğenmeyenler, işte Rum kesimi ile kapılar açık, gitmekte serbesttir’ dedi.
Bu türde bir Atatürk Heykeli üzerinden bu tür söylemler geliştirmek, barışçı yaklaşımları sekteye uğratır düşüncesindeyim. Hele açılışta meydan okur bir yaklaşımda bulunmak bize ne kazandırır? Bunun iyi değerlendirmesi gerekir düşüncesindeyim. At üzerindeki Atatürk heykeli, ‘Milli Egemenlik Anıtı’ adı altında başkent Lefkoşa’da açılsın ama heykel açılışında KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a göndermelerde bulunmak ne kadar politik aktöre ile örtüşür? Bunların nedenlerinin sonuçlarının iyi değerlendirilmesi, alımlanması gereklidir.
Yanı sıra, heykelin, Kıbrıs Rum Kesimi’ni Lefkoşa’ya bağlayan Metehan sınır kapısından KKTC’ye geliş yolu üzerinde olması da düşündürücü. Şöyle ki, Rum tarafıyla devam eden müzakere sürecinde bu tür bir yaklaşım müzakerelere gölge düşürebilir kanaatindeyim. Atatürk’ün elinde kılıç, Rum kesimine bakması da ayrı bir eleştiri konusu.Şöyle ki; kahramanların at üzerinde ki heykellerinde, atın şaha kalkmış olarak gösterilmesi (yani iki ön ayağı havada) o kişinin savaşta şehit olduğunun sembolüdür. Dünyaca ünlü merhum heykeltıraş Prof. Dr. Tankut Öktem’in hazırladığı kalıba dökülerek yapılan ve dikildiği anıt ile boyu 7 metreyi aşan heykelde Gazi’nin bu şekilde boyutlandırılması da önümüzdeki günlerde tartışılacağa benziyor.
Yanı sıra, KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu’nun da, açılışta “Rum kesimine geçer geçmez ellerinde kalaşnikoflu ve Girne’yi gösteren asker heykelleri var” demesi de egemenlik anıtının ne amaçla yapıldığının ipuçlarını vermeye yetiyor. Sanatın metalaştırılmasına, araç haline getirilmesine maalesef ilk kez tanıklık etmiyoruz. Komşumuz öyle yaptı ben de yaparım diyerek, adeta savaş baltalarını çıkarmak bu çağın iletişim şekli olmasa gerek. Hem Rum tarafında hem de Türk tarafında savaşı çağrıştıracak heykellerin kaldırılması bir adım olabilir. Üstelik müzakereler sürerken umarım Rum tarafı bu heykeli görmezden gelir.