Zor bir yıl geride kaldı; yeni gündemlere yelken açıyoruz. Öngörülen o ki 2006 yılında siyaset arenasının kızışa

Zor bir yıl geride kaldı; yeni gündemlere yelken açıyoruz. Öngörülen o ki 2006 yılında siyaset arenasının kızışacağı, erken seçim, Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmalarının gündeme oturacağı bir süreç bizi bekliyor. AKP'nin bir yandan devlet içinde kadrolaşması nı sağlama doğrultusunda adımlar attığı, diğer yandan da geleneksel bürokrasinin direnişiyle karşılaştığı bir gerçek. TÜSİAD krizinde olduğu gibi, özellikle düşünce özgürlüğü ve kadrolaşma konularında "cephe genişletmek" AKP'nin medya ve büyük burjuvaziden oluşan destekçileri ile arasında bir açının oluşmasına yol açacak gibi görünüyor.

Aslında siyasetin "küreselleşmesi" Türkiye politikasını sadece iç politik çekişmelere bakarak anlayabilmemizi imkânsız kılıyor. ABD ve İngiltere'nin Irak politikası gölgesinde şekillenen AB süreci göz önüne alınmadan Türkiye'nin önümüzdeki dönemde nasıl bir yol izleyeceğini anlayabilmemiz mümkün değil.

Büyük ekonomik krizden bugüne Türkiye ekonomisi Kemal Derviş eliyle uygulamaya konulan IMF politikaları tarafından şekilleniyor; AKP'nin yaptığı, parlamento çoğunluğuna dayanan iktidarı altında bu politikanın olduğ u gibi sürdürülmesinden ibaret. Makro düzlemde her gün gazetelerin ekonomi sayfaları na yansıyan rakamlar iyimser bir havayı yansıtsa da; yapısal olarak ekonomide köklü bir değişimin olduğunu söyleyebilmek olanaksı z. “Sermayenin büyük oranda el değiştirdiğ i bu sürecin politik yansımaları nasıl şekillenecek; çalışanlar açısından sonuçları ne olacak? Uluslararası rekabette Türkiye nasıl bir pozisyon tutacak?” türünden temel soruları n ertelenmiş yanıtları 2006'nın en temel konuları arasında.

Uluslararası politikanın en gerilimli bölgelerinden biri olan Ortadoğu politikasının şekillenişi de doğrudan doğruya Türkiye'nin kaderini etkileyecek. Hızla güç kaybeden Bush, Irak'ta yeni bir rejimin kuruluşunda Türkiye'ye bir rol biçmiş gibi görünüyor. CIA, FBI ziyaretleri; Barzani ve Talabani'ye yönelik yaklaşımlardaki farklılaşmalar hep bu yeni rolün ön temasları olarak okunabilir. Bu yeni rol AKP ile başta TSK olmak üzere devlet bürokrasisi arasındaki ilişkilerin de yeniden tanımlanması anlamına gelecek. ABD dayatmaları birçok konuda "çelişkiler" taşıyan bu iki kesimi birbirine bağlayacak bir "harç" işlevi görebilir.

Ek olarak, ülkenin günlük yaşamından yasal çerçevesine, sosyo-ekonomik koşullarından kültürel özelliklerine varıncaya değin derin etkiler yaratması kaçınılmaz olan AB'ye tam üyelik müzakerelerinin de iç politikanın şekillenmesinde önemli bir rol oynayacağı apaçık ortada duruyor. Türkiye bu "değişim" sürecini AKP hükümeti eliyle nasıl sürdürecek? Görülen o ki temel yönelimler açısından siyasal bir "koalisyon" görüntüsü veren hükümet içinde de AB ile ilişkiler açısından önemli tartışmalar varlığını sürdürecek.

Özetle AKP iktidarı şimdi ABD'nin Irak politikası, AB'ye tam üyelik müzakereleri ve IMF programı labirentinde yol alırken erken seçim, Cumhurbaşkanlığı seçimi vb iç politika konuları nda adımlar atmak zorunda kalacak.

Üç yıllık iktidarı döneminde "kriz" sonrası kredisi nedeniyle biraz da muhalefetsiz bir zeminin doğmasının rantını kullanan AKP 2006'da ilk kez ciddi bir muhalefetle karşılaşacak gibi görünüyor. Gerek sokaktaki memnuniyetsizliğ i örgütleyecek toplumsal muhalefet hareketleri; gerekse de muhalif siyasal partilerin yönelecekleri çizgi AKP'nin ilk kez ne denli "yönetme becerisi" olduğunu ortaya çıkaracak. 2006 şenlikli bir yıl olacak, görünen o.