"Sırp askerlerinin tecavüzüne uğrayan Boşnak kadınlarının doğurdukları çocuklar vardı..."

"Sırp askerlerinin tecavüzüne uğrayan Boşnak kadınlarının doğurdukları çocuklar vardı ve bunlar dünyaya gelmeye başladı. Ancak Boşnak kadınlar bu çocukları sahiplenmiyor ve terk ediyor. Bu konu işte yeryüzündeki erkek-kadın eşitsizliğinin çok güzel, çok acı bir örneği. Hiçbir savaşta böyle erkek gücü ceza olarak düşünülemez. Savaş çok kötü bir şeydir ama kuralları bellidir. Silahlarla yapılan bir şey. Düşünebiliyor musunuz bir insanın vücudunu silah olarak kullanmasını? Bunu da ancak geri kalmış erkek cinsi yapabilir. Bütün erkekleri elbette suçlamıyorum. Bu duruma mesela şunun yapılmasını istiyorum: Hiçbir erkekten bu konuda ses çıkmıyor, bir erkek askerin, düşman diye tanımlanan kadın cinsini tecavüzle hamile bırakması ve bunu ceza olarak yapması protesto edilecek bir şeydir. Ben bütün aydın erkekleri de bu mücadelede yanımda görmek istiyorum. Bu arada, isteyen kadın askerlik yapabilir, eşitlik bu çünkü.

Kendi topraklarımız üstünde kendi insanlarımızın ölmesi, kim olursa olsun bana çok yanlış geliyor ve acı veriyor. Geri kalmış, fakir, aç bölgelerde hep sorunlar yaşanıyor bildiğiniz gibi. Demokratikleşme sürecini tamamlamamış ülkelerde de çok büyük sorunlar yaşanıyor ve terör oralarda daha çok boy gösteriyor. Demokratikleşmeye acilen gidilecek, Doğu'daki kalkınma ön plana alınacak. Böylece oradaki sorun savaştan çok ekonomik olarak çözülecek.

Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri nüfus artışı. Çünkü benden önceki politikacılar ve hâlâ da muhalefetteki politikacılar arasında çoğalmayı savunan insanlar var. Ekonomik, demokratik olarak tam olarak yerine oturmamış bir ülkede çoğalma o ülkeyi geriye doğru götürüyor. Bu tartışmasız bir şey ve sonuçta bakılamayacak aç, eğitilmemiş çocuklar sokaklarda çoğalıyor. Onun için ben Devlet Bakanlıklarımdan birini Nüfus Planlamasından Sorumlu Bakan yapacağım. Nüfus planlamasını bütün ülkeye yayıp, öğretmeye kararlıyım. 'Bakabileceğin, eğitebileceğin kadar çocuk' sloganını bütün dünyaya yaymak istiyorum.

Feminizm ilk kez kadın işçilerinin hareketi olarak ortaya çıktı. Sadece ekonomik olarak ortaya çıkan bir hareketti. Eşit işe, eşit ücret hareketi sayılabilir. Ondan sonra da bu yayıldı ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak konunca feminizm ciddi olarak gündeme geldi ve eşitlik hakları olarak tüm dünyaya yayıldı. Feministlik özünde üstünlüğe karşı bir akım. Bir kadın kendini erkekten üstün görüyorsa ona da karşıyım. Bir kadın diye kendini korumaya da karşıyım. Yanlış yapan kadınları da ilk başta eleştirenlerden biri benim. Feminizm kadın ile erkeğin toplumda eşit haklarda yaşaması için savaş veren bir düşünce akımıdır.

Hiçbir zaman kendimi sağda görmemişimdir. Çünkü sağdaki partilere dikkat edin söyledikleri şeyler muhafazakâr, liberal. Muhafazakâr ve tutucu olmak olumlu bir nitelik değildir. İnsan bunu nasıl rahatça ifade edebilir ve bunu ön plana çıkartabilir bilmiyorum. Muhafazakâr olmadığım ve aksine ilerici çağdaş olduğumu düşündüğüm için asla sağda yer almayacağım. Ben aşırı demokrat, özgürlükçü, çağdaş biriyim.

Meclisteki o kıyafet kanununu, genelgelerini de çatır çatır yırtıp çöpe atacağım. Kadınlara yırtmaçlı etek yasağını kaldıracağım. Ne demek! İstediği eteği, istediği kısalıkta giyer. Erkekler bakınca 'bilmem ne' oluyorlar. Olmasınlar, tutsunlar kendilerini. Bakınca tahrik olan iki tane şapşal erkek için ben niye kadınlarımın kıyafetlerine baskı yapayım. Kendim de mini eteğimle, dar pantolonlarımı giyip saçlarımı da açarak meclise gideceğim. Kıyafetin düşünceyle, beyinle ilgisi yok."

(Kayıt tarihi: 1994)