İki yıl kadar oluyor, Amerikan müesses nizamı Obama üzerinde anlaştı diye bir yazı okumuştum. Daha sonra her geçen       gün...

 

İki yıl kadar oluyor, Amerikan müesses nizamı Obama üzerinde anlaştı diye bir yazı okumuştum. Daha sonra her geçen gün bunu doğruladı. “İlk zenci başkan” numarası belki bir süre işe yaradı ama balon çok erken patlayacağa benziyor. Aslında çoktan patladı ama kitleler nezdinde Obama sanki başkan olduğu halde müesses nizama karşı mücadele veriyor gibi bir görüntü var veya insanlar umutlarının kırılmasına karşı safça direniyorlar. Bunun benzeri Türkiye’de sürüyor. Erdoğan başbakan olsa dahi, çoğunluğu elinde tutan partinin rakipsiz lideri olsa dahi müesses nizama karşı mücadele veriyor görüntüsünü iyi kötü sürdürüyor. Bunu gerçekten yaptığı ölçüde de destek görmeye devam edecek. Obama ise daha gelir gelmez müesses nizamın programını sürdürmeye devam etti. Dünya tüm bu olup bitenlerden sonra finansal sermayeye karşı biraz da olsa düzenleme bekliyordu. Ne var ki o buna bile yanaşmadı. Finansal sermayeye para akıtmaya devam etti, ediyor. Çünkü onu seçen ABD müesses nizamının egemen unsuru finansal sermaye idi ve onlar bu konumlarına hâlâ sürdürüyorlar. Nitekim, Obama hükümetinin ekonomi yetkililerinin hepsi finansal sermayenin merkezi Wall Street’in adamları. Kısacası dakka bir gol bir.

Obama dış politikada da aynı çizgiyi sürdürüyor. Tek yaptığı Irak’tan çekilmek ve Afganistan’a yüklenmek. ABD şimdi oraya bakıyor. Aynısını Bush da yapacaktı.

Bu süreçte dikkat çeken bir husus, AB’nin ABD’ye giderek tavır koymaya başlaması. AB mali disiplin istedi, finansal sermaye’ye sınırlamalar getirilmesini talep etti ve ABD’nin finansal sermaye’ye para akıtmaya devam talebine uzak durdu. ABD’nin NATO çerçevesinde Afganistan için destek isteğini kabul etmedi. Tabii bunu Fransa ve Almanya önderliğindeki kıta Avrupası yapıyor, İngiltere ABD’ye desteğini sürdürüyor.

Çin ise ABD’ye ‘içeride o kadar derdimiz var ki, merak etmeyin, sizin dünya hegemonyanıza rakip değiliz’ diyor. Kısacası Çin ve Kıta Avrupası olabildiğince bulaşmama politikasını sürdürmeye çalışıyor. ABD de, muhtemelen, hazır Çin yeterince güçlenmemişken diye düşünüp Afganistan’da daha etkili olmak istiyor. Bu işin Pakistan’a bulaşmaması zor ve oraya da bulaşırsa Çin ve Hindistan’ın seyirci kalması zor. Rusya da güneyindeki bu işleri sadece seyretmeyecek tabii.

Bu ortamda AB ile ipleri iyice germeye başlayan ve monşerleri de es geçerek kendince aktif bir dünya politikası uygulama girişimlerinde bulunan AKP, Türkiye’nin başını belaya sokar mı? Clinton ve Obama neden ayaklarının tozuyla buraya geldiler?

Türk sosyalistlerinin bu konularda bir fikir sahibi olup politika önermeleri gerekiyor. İlahiyatçımız olmadığı gibi stratejistimiz ve dış politika uzmanımız da olmadığından zor tabii.

Devrim ve Sosyalizm konularını tartışmaya devam arkadaşlar.