Yurtdışında olduğunuzda elinizde olmadan yaptığınız işlerden birisi de “karşılaştırma” yapmak oluyor. Elinizde değil çünkü ne...

Yurtdışında olduğunuzda elinizde olmadan yaptığınız işlerden birisi de “karşılaştırma” yapmak oluyor. Elinizde değil çünkü ne yaparsanız yapın birden karşınızda “karşılaştıracağınız” bir şeyler bitiveriyor. Üstelik karşılaştırma, rekabet, kıyaslama benim sevdiğim şeyler değil. Ne işyerinde rekabetin verim artışı sağladığına inanırım, ne de evde kıyas yapmanın mutluluğun yolu olduğuna. Çocuklarını kıyaslayanlar bana hep gülünç gelmiştir, işyerindeki rekabet ise trajik. Gelgelelim sabah evinizden çıktığınızda herhangi bir yolda karşıdan karşıya geçerken son derece zarif bir hanımın kullandığı kocaman bir kamyonun siz geçebilin diye beklemesi hoş geliyor insana. Yahut üniversitede odalarda gelip, laklak edecek misafirler için sandalye bulunmaması da haliyle garip. Marketlerde naylon poşetlerin para ile satılması başlangıçta sevimsiz ancak sebebi düşünüldüğünde son derece anlamlı. Benim çocukluğumda fileler vardı, hatırlayanlar vardır. Alışverişte file kullanılırdı. Şimdi genç bir üniversite öğrencisi (örneğin özel bir üniversitede burssuz okuyan) elinde file ile alışverişe gelse büyük olasılıkla arkadaşları arasındaki sosyal statüsünü yitirir. Oysa aynı genç aynı anda vejetaryen ve son derece çevrecidir. O halde elitist çevrecilik sosyal sınırlar içerir. Bunlar proje çevrecilerdir. Dönemseldirler.
Cici çocuklardır. Deterjansız gün geçiremezler, pırlantaya dayanamazlar, otomobilden vazgeçemezler. Ellerinde süpürge olmasın ama her yer pırıl pırıl olsun isterler. Kapının önündeki eski bir bisiklet onlar için görüntü kirliliğidir. Oysa bisiklet en ekolojist ulaşım araçlarından biri olma özelliğindedir. İster istemez kıyaslıyorsunuz. Belçika’dayım. Burası bisiklet dolu, on binlerce insan işine bisiklet ile gidip geliyor. Hatta yılda bir gün araçların trafiğe çıkması (acil haller dışında) yasak. Atla, bisikletlerle ya da yaya olarak gezebilirsiniz. Yaşam tek bir gün için bile olsa kentlerde ekolojist geçebiliyor.
Gerçek çevreci ekolojist olandır. Toplumda kendi kendine uydurduğu hiyerarşik yerini bir pazar torbası nedeni ile yitirme kaygısı taşımaz. Bu nedenle yükselme hırsına sahip değildir. Bisikletle gezebilir. Treni lüks otomobile tercih eder. Günlük hayatta çok yorulmadan ve ilkelerinden vazgeçmeden ekolojist bir hayat yaşanabilir. Sevgili Orhan Kural yeni bir kitapçık hazırlıyor.
Dünyamızı Hep Birlikte Nasıl Kurtarabiliriz? Örneğin Siz Neler Yapabilirsiniz?
Kitapçıkta ambalaj malzemelerinin nasıl değerlendirileceği, atık yağları nasıl geri dönüşüme alacağımız, bununla ilgili telefon ve adresler yer alıyor.
Naftalin kullanmayın, kola içmeyin, eski ilaçları ve pilleri çöpe atmayın gibi uyarılar nedenleri ile birlikte anlatılıyor. Isı yalıtımında dikkat edilecek konular, lastik alırken yapılacak işler, kozmetik kullanımında öneriler, okullarda yapılacak işler, cep telefonunun zarar vermeden kullanım yolları tek tek sıralanmış.
Çok yakında dağıtımda olacak. Bence en büyük farkı tamam bunları yapmayalım ama ne yapalım? Kime gidelim? sorularının da cevaplarını içermesi.
Çöpler kentsel atıklar arasında en tehlikeli olanları. Devlet kurumlarının yanı sıra özel kuruluşlar kapınıza kadar gelip çöplerinizi alıyor. Kitapçıkta hepsinin telefonu var. Önümüzdeki günlerde Evimiz Yerküre’de hepsini duyuracağız. İlginç notlar da var. Hoca ÇEVKO yani devletin katı atık uzaklaştırma merkezini arıyor.
Bilgi almak için. Yardımcı olmuyorlar, ilgilenmiyorlar. İlginç ama şaşırtıcı değil. Hükümetin çevre politikası bellidir ve bir sonraki ve ondan sonraki ve sonrakinin de aynı olacak. O halde biz bir şeyler yapacağız. Kitapçığın son cümlesi ile bitirelim;
Hiçbirimiz hepimiz kadar güçlü değiliz…