Aynı sette onunla çalışmam diyenden tutun da, onun altında oynamam diyene kadar kompleks gösteren şahsiyetlerimiz sahne almaktalar her geçen gün…

Üniversitede öğretim görevliliği yapan tiyatrocularımızdan, Gülriz Sururi geçen hafta “Ben Ali Poyrazoğlu’nun tiyatro yaptığını bilmiyorum. Pardon! Ali tiyatrocu mu! O iyi bir işadamı” diyerek tiyatro dünyamızda yeni bir polemiğin fitilini ateşlemişti.

Ardından da özel bir üniversitede öğretim görevliliği yapan Ali Poyrazoğlu, cevap verdi : “Bu polemikler halkın gözünde tiyatroyu küçük düşürür. Başka yerden kendilerini gündeme taşımaya çalışsınlar, benim sırtımdan değil. Benim nasıl tiyatro yaptığımı insanlar biliyor. En çok izlenen, en çok beğenilen, en çok ödüller toplayan ve bir çok farklı konularda tiyatro yapan tek tiyatrolardan biriyiz. Ayrıca sadece ben Türkçe oynamıyorum. Amerika’da İngilizce, Fransa’da Fransızca, oynuyorum. Tiyatrocu olmadan bunları nasıl başarıyorum. Her sanatçı içindeki işadamını bulacak, her işadamı da içindeki sanatçıyı keşfedecek” diyerek Sururi"ye serzenişte bulunmuştu.

Her iki tiyatrocumuz da Türk Tiyatrosuna oyuncu ve tiyatro öğrencisi yetiştiren kimlikleriyle de anılıyorlar. Yani örnek alınıyorlar gençler ve seyircileri tarafından. Bu tür bu polemikler daha önce de özel bir üniversitede öğretim görevliliği yapan tiyatrocu Levent Kırca ile Ali Poyrazoğlu arasında da olmuştu. Kendisine “pornocu” diyen Levent Kırca"yı mahkemeye veren Ali Poyrazoğlu, “Ona baktığım zaman üzgün, başarısız, şöhretini yitirmiş, hüzünlü bir karga görüyorum” demişti.

Bu olanlardan sonra tiyatrocu Oya Başar da, “Ali"ciğim, Levent"i mahkemeye ver, şahit olarak da beni yazdır. Ben senin nasıl tiyatro yaptığını, nasıl bir sanatçı olduğunu biliyorum. Sana yapılan bu saldırı, çirkin bir saldırır. Yanındayım” demişti.

Ali Poyrazoğlu ayrıca Gülriz Sururi"ye : “İşini yüzüne gözüne bulaştıranlar onun bunun arkasından kendilerini gündeme taşımaya çalışırlar. Gülriz bir kere tiyatro yapıyor 15 sene kayboluyor. Ben tiyatrocu değilim de kendisi 5 yıl neden tiyatroda ortağım oldu. Tiyatro işletmeciliğini de, işadamlığını da Gülriz’den öğrendim. Ayrıca ben mumyaların dilinden anlamıyorum.” derken, gençlere bu tür durumlarda benim gibi cevap hakkınızı kullanın mı demek istiyor? Diyerek polemiği sürdürme düşüncesinde.

Oysa Gülriz Sururi, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi"nde öğrencileriyle "Konçinalar Kumpanyası" adlı çok hoş bir gösteri hazırlamıştı bu yılın başında. 17 öğrenci "Biz Sıfırdan Başladık" adlı müzikalle karşımıza çıkmıştı. Oyunda Türk Tiyatrosu"nun geçirdiği serüven, müzikal bir şekilde anlatılıyordu. Acaba bu oyunun öğrencilerle yapılacak yeni gösterimlerinde bu gelişmelerden ekleme yapılacak mı çok merak ediyorum.

Öte yandan, şimdiye kadar 120 büyük şirkete danışmanlık yaptığını, şirket çalışanlarına çeşitli konularda eğitimler verdiğini, 36 kitap çevirdiğini, 6 kitap yazdığını, öğretim görevlisi olduğunu, Broadway’de Amerikalıların oynadığı bir oyunda başrol oynadığını bildiğimiz, Ali Poyrazoğlu öğrencilerine ders anlatırken gözlemlerin hayatımızda çok önemli bir yeri vardır derken yaşadıklarından örnekler verecek mi? Ya da daha önce Levent Kırca ile girdikleri porno film polemiğini örnek olarak gösterebilecek mi?

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Yine bir devlet üniversitesinde öğretim üyeliği yapan tiyatrocu Zeliha Berksoy, annesinin oynadığı "Semiha B. Unplugged" adlı belgeseli; "yasa ve usule aykırı kullanarak kazanç sağladığı" iddiasıyla, annesi öldükten sonra yönetmen Elvent Kutluğ Ataman"a açtığı davada, yönetmenin hakaretine maruz kalmış mıdır?

Yönetmen Kutluğ Ataman bir gazetede yaptığı söyleşide, Berksoy hakkında; "aç gözlü", "paragöz" gibi kelimeler söylemiş ise, bu sözler öğretim üyesi tiyatrocunun küçük düşürülerek, rencide edilmesine mi neden olmuştur?

Yine bir başka örnekte genç tiyatrocu Nedim Saban ile oyuncu Şebnem Özinal arasında olmuştu. “Gencay Gürün"ün Tiyatro İstanbul"u yanlış yönetiliyor” diyen Şebnem Özinal"a tepki gösteren şimdilerin tatlıcısı oyuncu Nedim Saban, “Şebnem soyundukça seyirci kaçtı” diye konuşmuştu. Bunun üzerine Özinal, Nedim Saban için “Hastalıklı bir ruha sahip” demişti. İşte bu söz üzerine de Nedim Saban, mahkemeye başvurmuştu. “Şebnem Özinal"ın bu tavırları çok terbiyesizce” diyen tiyatrocu, “Mahkeme yoluyla kendisinden alacağım parayla önce tedavi olacağım, artanı ile iyi oyuncular ve tiyatro yöneticileri yetişmesi için çocukları eğiteceğim” demişti.

Ayrıca, bu tartışmalar film setlerinde de hep sürmekte, aynı sette onunla çalışmam diyenden tutun da, onun altında oynamam diyene kadar kompleks gösteren şahsiyetlerimiz sahne almaktalar her geçen gün.

Yıllardır bu tür polemiklerle öğrencilerinin karşısına çıkan, seyircileriyle buluşan kahramanlarımız, Beşiktaş, Bakırköy gibi belediyelerde genel sanat yönetmenliği yaparken de benzer tutumları sergiliyorlar mıdır bilinmez? Ama sendikalaşamayan tiyatrocularımız için duayen oyuncu Erol Günaydın bakın neler söylüyor.

Aslında bu söz tiyatroyu araç olarak kullanan kimi tiyatrocularımızın Türk Tiyatrosu’nun gelişmesini niçin istemediklerini, hatta tiyatroyu araç olarak kullandıklarını da tescillemiyor mu sizce?

“Herkes birbirini sever, sonra herkes birbirinin arkasından konuşur, kıyametler kopar. Bakma, sever görünürler.""